MUSTAFA KÖKER
LONDRA

Kuzey Londra’nın Hornsey bölgesindeki Diyanet Vakfı Salonunda Cuma akşamı düzenlenen toplantıda, AK Parti İngiltere Seçim koordinasyon Kurulu Üyesi Avukat Yusuf Kılınç yaptığı takdim konuşmasında, 7 Mayıs’ta İngiltere’de de genel seçimlerin yapılacağını hatırlatarak, oy verecek vatandaşların partilere ve adaylara sorunlarını seçim öncesi iletmelerini istedi.

Avrupa Türk Demokratlar Birliği UK Başkanı Muttalip Ünlüer’de konuklara hitaben yaptığı kısa konuşmada, seçimlerin önemine vurgu yaptı.

Seçim kampanyası kapsamında Türkiye’den gelerek İngiltere’deki vatandaşlarla ilgili programa katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, sözlerine “burada siyasi kimliğimle konuşmayacağım, daha çok meselenin insan onuruna ve insan iradesinin kıymetine dair sizinle hallaşmek istiyorum” diye başladı.

Konuşmasında, araç ile amacı birbirine karıştırmamak gerektiğini hatırlatan Ünal, “Bizim için siyaset kurumu sadece araçlardan bir araç. Çünkü, araçla amacı birbirine karıştırmamak lazım. Aslolan insan onurunu korumak. Siyaset kurumunun da temel göre görevi insana ve insan onuruna yakışır bir şekilde devlet dediğimiz aygıtı çalıştırmak. O yüzden biz iktidara geldiğimiz günden beri kendimizi partilerden  bir parti olarak görmedik.

Biz 12 yıldan beri öncelikle insan iradesinin üzerindeki bütün vesayetlerin ortadan kaldırılması için mücadele veriyoruz. Çünkü insanın iradesi kutsaldır. İnsanın özgürlüğünü sağlayan, insanın kendi seçme hakkıdır. Özgürlük dediğimiz şey iki, üç ya da daha çok seçenek arasında kişinin kendi özgür iradesiyle tercihte bulunmasıdır” dedi.

SANDIK ÖNEMLİDİR, SANDIK NAMUSTUR

Mahir Ünal, insanların tercih etme hakkının üzerinde de herhangi bir şekilde bir vasi olmasının kabul edilemeyeceğini kaydederek, “O yüzden biz öncelikle insan iradesinin üzerinde var olan bütün vesayetleri tasfiye yolunu seçtik. Çünkü insan sandıkta iradesini tecelli ettiriyor. O irade temsilcilerini seçiyor.  Ve o temsilciler yoluyla da devlet yönetiliyor. Yani insan dediğimimz varlık Hz. Adem’den itibaren bir düzen arayışı içerisinde oldu. İnsanoğlu çoğaldıkça, farklı baktıkça birlikte yaşamanın nasıl bir düzen içerisinde olması gerektiğine bir cevap aradı.

O yüzden bir sürü yönetim biçimleri ortaya çıktı. Bugün biz, insanoğlunun kendi iradesiyle toplumda varolmasını sağlayan temel bir yönetim biçimi olarak demokrasiyi görüyoruz. Demokrasi de en basit iradesiyle halkın temsilcileri üzerinden kendisini yönetmesidir. O halde sandık önemlidir, sandık kıymetlidir. Sandık namustur. Çünkü bizim irademiz o sandığa yansıyor. O sandıktan çıkan irade de nihayetinde dönüp bize hizmet ediyor.

Türkiye’de biliyorsunuz yıllarca sandıkta ortaya çıkan iradenin üzerinde üzerinde hep bir vesayet oldu. 1924 Anayasası’na baktığımızda ‘Hakimiyet Milletindir’. Ama 1961’de darbecilerin yaptığı anayasada bu defa hakimiyet milletin olmaktan çıkarıldı. Yani karar verme hakkı, toplumsal hakkı millettenalındı 1961 Anayasası ile beraber malesef Anayasa’da tanımlanan yetkili organlara devredildi.  1982 Anayasası da bunu güncelledi. Ama malesef Türkiye hala kendi sivil anayasasını yapabilmiş değil. Buna millet karar verecek.

O yüzden Cumhururbaşkanımız ‘bir irade ortaya koyun, bir siyasi partiye 400 milletvekili verin de anayasa yapsın’ diyor. Çünkü bunun karar vericisi milletin kendisi” şeklinde konuştu.

TBMM’DE UZLAŞMA ZEMİNİ OLUŞMADI, MİLLETİN ANAYASASI YAPILAMADI

Ünal konuşmasında, yeni anayasanın yapılamaması ile ilgili ise şöyle konuştu:

“2011 seçimlerinde ‘millet Anayasayı 4 siyasi parti birlikte yapın’ dedi. Ama olmadı. Ben o çalışmaların içerisinde birisi olarak şu kadarını söyleyim; TBMM’de Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulduğunda bizim 326 milletvekilimiz vardı, biz de 3 üye verdik. MHP’nin 51 milletvekili vardı 3 üye verdi; CHP’nin 126 milletvekili vardı 3 üye verdi. HDP’nin 36 milletvekili vardı o da 3 üye verdi.

Niye biz böyle bir özveride bulunduk. Biz 326 milletvekili ile temsil ediliyoruz daha fazla üye vermemiz gerekiyor diyebilirdik ama demedik. Çünkü, bir uzlaşma zemini oluşsun, mutabakat oluşsun ve bu millet anayasasına kavuşsun dedik.

Çünkü anayasa dediğimiz şey bir toplumsal sözleşmedir. Anayasa birlikte yaşama tecrübesinin yazılı bir akit haline getirilmesidir. Bugüne kadar biz bunu halk olarak yapamadık. Bizim adımıza asker geldi malesef bunu kendi yönetim anlayışına göre bunu gerçekleştirdi. Ama inşallah önümüzdeki süreçte bu toplumsal sözleşmeyi yapacağız.”