Geçen cuma ve cumartesi günkü Londra’da yapılan “Kuzey Kıbrıs Festivali”ni KKTC’nin resmi ajansı TAK şöyle duyurdu:

“Kuzey Kıbrıs Festivali (Festival of North Cyprus) Londra’nın en prestijli fuar alanlarından olan “The Business Design Center”de ‘KKTC’yi Londra’ya taşıyoruz’ sloganı ile gerçekleştirildi. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Festivalin ikinci günü hafta sonuna denk gelmesi nedeni ile daha yoğun bir katılım ile gerçekleşti… Festivalin yoğun ilgi görmesinden oldukça memnun olduklarını kaydeden KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, önümüzdeki yıl çok daha kalabalık bir festival içerisinde yerlerini alacaklarına inanç belirtti. Ataoğlu, ‘Burada bulunmamızın tek bir amacı var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin genelini tanıtmak’ dedi.”

Yalanın da bu kadarına pes… Cuma sabahleyin 10’da “festival” mekanındaydım. Girişin ücretsiz olmasına karşın kapıda bileğimize kırmızı bir bant yapıştırdılar. Nedenini sordum, bilen yok. “Galiba bekarlara yapıştırıyorsunuz” dedim, güldüler. Salonda Kuzey Kıbrıs’tan gelen hotel, turizm şirketleri, bankalar, havayolu şirketleri, üniversiteler, ev yapım şirket ve acentelerinin standları ve görevlileri vardı. Eksik olan ise ziyaretçilerdi…

Açılış 12 dendi, salon boş olunca 13’e ertelendi. Neyse körler sağırlar birbirini ağırladı. Görevliler birbirinin standını gezdi. Girişte folklör giysili iki gencin tuttuğu kurdelenin başına “Festival”in organizatörü Zorlu Cezzaroğlu, KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun ve KKTC’nin Londra Temsilcisi Zehra Başaran geçti. Bakanlar uzun uzadıya adına festival denilen bu etkinlikle, vizyon sahibi hükümetin çıtayı nasıl yükselttiklerini anlattılar. Hatta işin sağlamasını da yapıp, kapıdaki iki Rum’un protestosunu “Ne kadar doğru yolda oldukları”na yordular. Sonra efendim üç makas geldi. Cezzaroğlu ve iki bakan kurdeleyi keserken KKTC Temsilcisi kalakaldı. Bakanların da bu protokoldeki usülsüzlüğe göz yummaları çok üzücüydü.

Salondan saat 15 gibi ayrılırken biz görevli gazetecileri saymazsak bir kaç ziyaretçiden birisi Olay’ın sahibi Nural Ezel’di. Ama yalan değil Ezel “Festival”e yoğun ilgi gösterdi valla.

Ertesi günü “Festival”de “Kıbrıslı yazarlar masası”nda kitaplarını imzalayan ve “Festival” boyunca salondan ayrılmayan arkadaşım Esat Mustafa’yı telefonda aradım, “Cuma gördüğünüz gibi bomboştu, cumartesi biraz hareketlilik vardı ama taş patlasın bizim toplumdan 250-300 ziyaretçi ya geldi ya gelmedi. Gelen İngiliz sayısı ise 20’yi geçmedi. Salonda hiç ziyaretçisi olmayan standlar vardı. Bu konuda çok şikayetler oldu. Bana göre ‘Festival’ amacına ulaşamadı” diye yanıtladı.

Standı olan bir başka işadamı da kendi araştırmasına göre ilk günü gelen bir kaç İngiliz ziyaretçinin “The Business Design Center”in e-postasından öğrendiğini, ertesi gün gelen İngilizlerin de üst kattaki fotoğraf eğitim seminerinden çıkmışken uğrayanlar olduğunu belirtti. İşadamına göre KKTC yurt dışında tanıtıma kesinlikle önem vermeli ama böylesine değil, verimlilik hesabı yaparak…

Kıbrıs’tan Londra’ya gelip stand açan iş dünyası bir yana, bakanlığın desteğiyle gelen seramikciden müzisyenlere sayıları 10’un üzerindeki ekip de Londra’ya haybeye zahmet etmiş oldular. “Festival”in Londra’da bir ev parası sayılan 700 bin sterline çıktığı söyleniyor.  Bu durumda (700.000/300=2.333) her ziyaretçi için 2 bin 333 sterlin harcanmış olunuyor! Güler misin ağlar mısın? Arap şeyhleri bile bu kadar müsrif değil!

Peki gelelim TAK ve Kıbrıs’taki basına. Böylesi bir fiyaskoyu neden tam tersine “ilgi yoğundu” diye haberleştirdiler? Yanıtını yine aynı işadamı veriyor: “KKTC basının çoğu da Türkiye’deki gibi iktidar yalakası. “Fiyasko” diye yazıp hükümetin tepkisini niye çeksinler ki. Medya, iş dünyası, siyaset iç içe. Üstelik krala çıplak diyecek babayiğit de bu dönemde az!”

Türkiye’nin desteğiyle kuyruğu dik ayakta tutmaya çalışan KKTC’de hükümet, fiyaskoyla sonuçlanan bu girişimi acilen masaya yatırmalı. Eğer eleştiri özeleştiri mekanizması çalıştırılırsa ileri gedebiliriz yok ortadaki sonuç görmemezlikten gelinir, yapıcı eleştiriler de  “çamur atma” ya da “çekememezlik” gibi içi boş laflarla geçiştirilirse, döner dolaşır aynı sonuçlara ulaşırız.

Bir sonraki tanıtım atağında işadamının dediği gibi verimlilik hesabı yapılmalı, harcanan her kuruşun geri dönüşümü sağlanmalı. Ayrıca hedeflenen ziyaretçi profiline yönelik uzun dönem çalışma yürütülmeli.

Kızmaca yok! Biz gazetecilik görevimizi yaparak yalnızca ayna tuttuk. Kral’a çıplak da dediysek çıplak olduğundandır hani…Toplumsal çıkar dışında herhangi bir kaygımız ya da birilerine garezimiz yok!

Kaynak: acikgazete.com)