Dün akşamüstü eşimle birlikte Limburg kentine gittik… Almanya’da yaşadığımız Frankfurt’tan yaklaşık 75 kilometre uzaklıkta… Aslında Limburg an der Lahn diye yazmam gerekir… Yani Lahn ırmağı kenarındaki Limburg… Çünkü Hollanda’nın güneyinde Almanya sınırında Limburg adıyla bir kent daha var… Lahn ırmağı, Almanya'da Ren Nehri'nin 242 km uzunluğundaki doğu kolu… Taunus dağlarından doğup Koblenz kenti yakınlarında Ren nehrine karışıyor…

Otoyoldan ayrıldıktan sonra sağlı sollu ormanların arasından kente girdik… Etrafa baktım… Altın ve sarıdan yavaşça koyu kırmızıya dönüşen yapraklar ağaçların aralarını, tepeleri, yamaçları bir halı gibi bezemiş… Böyle bir atmosferde dostumuz Ekrem Sirman’ın yönettiği firmaya vardık… Harmonic Drive firmasına… Dünya çapında hassasiyete sahip bir firma…

Harmonic Drive, redüktör üretiyor… Teknik ile yakınlığı olmayanlara basitçe yazayım… Redüktör bir dişli çark sistemi… Bir milin dönüşünü gerekli başka bir hıza kademesiz çeviriyor diyelim… Havacılık, robot, tıp, savunma sanayi gibi hassas, stratejik sektörlerde kullanılıyor… Amerikalı mühendis Clarence Walton Musser tarafından uzay çalışmaları için 1955’de icat edilmiş ve patenti alınmış bir teknik…

Ekrem’in yönettiği firmanın dört yüz civarında çalışanı var… Harmonic Drive Systems Inc. Tokio isimli bir Japon şirketine ait… Şirketin değeri o kadar yüksekmiş ki, Japon Şirketi ancak Japon devletinin de sermayeye katılımıyla satın alabilmiş Alman sahibinden… Ekrem’in iki patronu var denilebilir… Japon devleti ve Japon şirketi… Ekrem, ‘Japon devleti ortak ama kesinlikle karışmıyorlar’ dedi…

Dostumuz Ekrem Sirman bu firmanın CEO’su… Babası diplomat olduğu için Fas’ın Rabat kentinde doğmuş… Brüksel, Frankfurt, Selanik gibi kentleri gezmişler… Liseyi Brüksel’de bitirmiş… Berlin Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği okumuş… Daha önce makine üreten bir firmayı yönetmiş… Yıllardan beri de bu firmayı yönetiyor… Bir ayağı da Japonya’da…

Yılda 150 bine yakın redüktör satıyorlarmış 50’yi aşkın ülkeye… Tanesi bin Euro’ya da var, 35 bin Euro’ya da… Stratejik öneme haiz bir mamul olduğu için her parça için Alman devletine hangi ülkeye, hangi firmaya, hangi amaçla kullanılmak üzere sattıklarını bildirmek zorunda… Türkiye de müşterileri arasında… Zaten bu mamulü üretebilen sadece dört firma varmış dünyada… Almanya, Amerika, Japonya ve son dönemde de Çin’de bir firma üretebiliyormuş… Daha fazla bilgi veremiyorum…

Ekrem’i yıllardır tanıyorum… Eşi Beate her şeyden önce bir sanatçı… Soprano… Müzik eğitiminden sonra Viyana ve Cenevre’de Romanistik ve Germanistik okumuş… En sevdiği bestecileri sordum arada… Verdi sonrası İtalyan operasının en büyüğü ve de son büyüğü kabul edilmiş besteci Puccini’nin eserlerini severek seslendirdiğini söyledi… Ayrıca ‘sesle dil terapisti’… Salzburg’da bu alanda Master yapmış… Çok özel bir uzmanlık dalı… Bu alanda uzman çok nadirmiş… Bugüne kadar her hangi nedenle hiç veya doğru dürüst konuşamayan 7’den 70’e yüzlerce kişiye terapi uygulamış, uyguluyor… İki yetişkin oğulları var…

Avusturyalı yazar Stefan Zweig bir eserinde ‘Sonunda akşam olmuştu’ diyor ya… Biz de firmadan ayrılırken karanlık basmıştı… Arkada firmanın ışıklarını bırakırken Limburg’da bir başka yere gidiyorduk… ‘Lebenshilfe’ isimli yardım kuruluşuna… Down syndromlu veya başka bir şekilde özürlülere yardım kuruluşuna…

Ekrem Sirman onursal başkanıymış… Bilmiyordum… Hiç anlatmamıştı bugüne kadar… Belediye Başkanı başta olmak üzere Limburg’un tanınmış şahsiyetleri de geldi… Yıl sonu toplantısı/eğlencesi yapıldı… Özürlülerin müzik grubunu dinledik… Sohbet ettik… Herkes yaşadığı topluma karşı sosyal sorumluluğu olduğunu unutmamalı… Böyle projeleri desteklemeli mesela… Haftaya detaylı yazacağım…