''İyi şeyler olacak''ın bir parçası mıdır bilmem ama Leyla Zana'nın Hürriyet'ten Enis Berberoğlu ve Metehan Demir'e yaptığı açıklama, en az Başbakan-Kılıçdaroğlu buluşması kadar önem taşıyor.

Bu, kesinlikle BDP dünyasından gelen farklı bir ses. Ne Kışanak dozu taşıyor ne Ayna, hatta ne de Tuğluk. Bu anaç hatta bilge bir ses. Açık söylüyorum, ben umut gördüm Leyla Zana'nın sesinde.

Bazı ifadelerini alt alta sıralayacağım. Siz de göreceksiniz farkı. İşte:

"Bunu hepimiz açıkça söyleyelim ve kabul edelim. Bu işi isterse en güçlü durdurur.

O güçlü kimdir, şimdiki hükümettir. O hükümetin başı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Tarihin en güçlü hükümetinin başındaki isim isterse o iradeyi gösterir, buna gücü yeter ve bu sorunu da çözer.

Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Şimdi hepimizin yapması gereken, Başbakan'ın sorunu çözmesinde yanında olduğumuzu ona hissettirmemiz, onu teşvik etmemizdir.

"Asıl mesele açılım vs. değil, kanın durması. Gençler hayatta kalmalı. Her gün cenazelerin kalktığı bir ortamda sorun çözülmez."

Türk-Kürt kardeşliği

"Türk-Kürt kardeşliği başka şeye benzemez. Dünyanın başka yerlerindeki sorunlarla benzerlikler kuruluyor, ben buna şiddetle karşıyım" diyor.

Şunlar Leyla Zana'nın sözleri:

"Çünkü Türkler ve Kürtler bir ailedir... Her anlamda tarihi bir birliktelik var. Paylaşmışlık var... Kürtler diyor ki: "Ben bu ülkenin, sizin parçanızım, ortağıyım, kardeşinizim. Zorluğa beraber kucak açtık, savaştık. Acıyı, sevinci beraber yaşadık."

Çok önemli stratejik değerlendirmeler sunuyor PKK'nın önüne: "1999'da ilk kez sınırlar ötesine çekilindi ve bağımsız birleşik Kürdistan mücadelesi yerine Türkiye ile birleşik yaşam politikası hâkim oldu..." Ve şimdi "amaç yerel yönetimin güçlenmesi, demokratikleşme ise bu gençlerin ölmesini artık hiçbir vicdan kabul edemez. PKK da ona göre bu süreci yeniden değerlendirsin..."

Leyla Zana, "Celal Talabani ve Mesut Barzani önemli isimler ama Türkiye, bir çözüm iradesi, somut bir plan ortaya koyarsa iki isim de Türkiye'nin peşinden gelecektir. Türk devleti devasa bir mekanizmadır" diyor.

Provokasyonlara dikkat!

Zana, sonra "provokatif eylemler"e işaret ediyor, ilginç, "devletin Ergenekon'u ya da PKK'nın şahinleri" demenin yeterli olmadığını, bunları ortaya çıkarmak gerektiğini belirtiyor. Soruluyor:

-Örneğin Silvan... PKK da mı içindeki provokatörleri bulamıyor?

Cevap çok şaşırtıcı:

-Hayır, inanın bilmiyor."

Leyla Zana, "Bugüne kadar Kürtler'in hak talepleriyle ilgili hiç mi bir şey yapılmadı" sorusunu da, BDP çizgisinden farklı, "Hayır asla. Olumlu şeylerin hakkını vermek lazım, tabii ki atıldı" diyerek cevaplandırıyor: TRT Şeş'i sayıyor, duble yolları sayıyor, "Ulaşım sorunu çözülmüş" diyor, yeşil kartla tedaviyi sayıyor, okuma yazması bile olmayan Kürt kadınlarının devletten aldıkları destekle yeni bir kimlik oluşturmasının altını çiziyor...

Sonunda da "Bu önemli adımlar gençlerin akan kanında boğulmamalı" diyor.

Sonra sorunun çözümü için Meclis'i adres gösteriyor. "Tüm tartışmaların zemini Meclis olmalı. Kürt politikacılar ise olumsuz dilden vazgeçmeli, toplumdaki umutları söndürmemeli...

Eleştiri küfür dilini içermemeli" diyor.

Zana'nın önerileri de var. Mesela Öcalan için ev hapsi istiyor. "Bu Öcalan'a Türkiye'nin dinamiklerini anlama fırsatı verir, ortamı yumuşatır" diyor.

Kürt kimliği için anayasal tespit istiyor ve ilginç "Kürt çocukları asimilasyondan çok muzdarip" diyor. Ona göre anaokulunda Türkçe öğretilmesi asimilasyon işareti. Buradan yola çıkıp "Anadilde eğitim" talep ediyor.

Bunlar tartışılabilir. Ben, Leyla Zana'nın siyasi Kürt hareketinde çok farklı bir pencere açtığını düşünüyorum. Bu çizgi önemsenmeli...

(Bugün)