Geçtiğimiz hafta Kuzey Kıbrıs’taydık.. Londra’daki gri, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve soğuk havadan kaçıp, bir haftalığına güneşli, bahar kokulu Kıbrıs’a gelmek hepimize çok iyi geldi.. 

Yeşil Kıbrıs tanımlamasına uygun bir ada bizi karşıladı. Yağmura rağmen sıcacık doğan güneş, kemiklerimizi ısıtmaya yetti.. Güneşli günler ise bize Ocak ayında olduğumuzu unutturdu.. Sayılı gün. Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.. Adaya gelmesi de dönmesi de yorucu, uzun bir yolculuk gerektiriyor.. Ama gülü seven, dikenine katlanır deyip, birkaç günde yorgunluğu unutup, bir sonraki yolculuğu düşünüyorsunuz.. 

Güzel Kıbrıs’ta aile ziyaretleri, gezmeler, en önemlisi kavuşmalar kısa zamanımızı doldurmaya yetti.. Geçtiğimiz hafta ameliyat olan bir yakınımızı ziyaret için Lefkoşa’daki Dr. Burhan Nalbantoğlu hastanesine gittik.. 

Tanrıya şükür hastamızı iyi bulduk, sağlığı daha iyiye gidiyor.. Tüm yatan hastalarımıza acil şifalar dilerim.. 
Kuzey Kıbrıs’ta ilk defa bir sağlık kurumuna gittim.. Allah muhtaç etmesin, eksikliğini de göstermesin. Gördüklerimiz bizi hem çok üzdü, hem şaşırttı.. Hem de yeni açılan tesisleri, yolları, inşaatları ile şıkır şıkır bir görüntü veren Kuzey’de, bir sağlık merkezinde, hem de adanın en eski hastanesinde gördüklerimiz gözlerimizi yaşartmaya yetti.. 

Önce park yerinden başlayayım.. Bir gün önce yağan yağmurla , çapı 1 metre, derinliği en az yarım metreyi bulan çukurlar mini göle dönmüştü.. Arabamızı güçlükle sayıları 5-6’yı bulan mini göletlerden sıyırıp, balçıkla kaplı zemine park edebildik.. Zemin diyorum, çünkü bir tarlayı andıran , inişli çıkışlı, yürümekte güçlük çekilen toprak yere oto park demek , oto parklara haksızlık olur.. 

Çamurların içinde asfalt yola zor çıkıp, hastane kapısından içeri girdik.. Dökülmüş sıvaları, hastaneye yakışmayan paslı taşıma araçları, en ilkel yerlerde bile zor görülebilecek plastik iskemleleri, aşınmış yer döşemeleri bizi oldukça şaşırttı.. Asansörle üst kata çıkıp, hastamızı ararken koridorlarda gördüğümüz manzara da bundan farklı değildi. Odalara göz attığımızda ise “Allahım yatanlara yardım et” dileği, dudaklarımızdan dökülüverdi.. Kahverengi desenli battaniyeler altında iki büklüm yatan hastaları hiç unutamayacağız.. Öyle aciz ve yardıma muhtaç duruyorlardı ki.. 

Bizim hastamızın yattığı yatak oldukça modern, havalı bir yataktı.. Özel bakıcısı başında, 24 saat ilgileniyordu.. 

Diğer koğuşlarda durum neydi bilmiyorum. Ancak adını saygıdeğer bir doktordan alan, Kıbrıs Türkünün mücadelesindeki önemli isimlerden Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun adını taşıyan bu sağlık kurumu, adaya hiç yakışmıyor.. 
Parası olanlar zaten Güney’e , Türkiye’ye, yurt dışına veya yeni açılan özel hastanelere gidebiliyor.. Adı üzerinde burası Devlet Hastanesi.. Gelenler malum.. Belki sabahın köründe kuyruğa girip, doktora, görevlilere görülebiliyorlar. Buradaki doktor , hemşire ve sağlık görevlilerinin işi de zor.. Aletleri, cihazları modern mi? Son teknolojiyle donanımlı mı? Verilen sağlık hizmeti yeterli mi? Mesleklerini hakkıyla, istedikleri gibi yapabiliyorlar mı? 

Hastanenin resmi web sitesini okuyorum.. Bu hastane tam tamına 35 yaşında.. Bu 13 Şubat’ta yolun yarısı yaşını tamamlayacak.. Lefkoşa Devlet Hastanesi olarak 13 Şubat 1978’de açılan hastane, o günün parasıyla 122 .332 . 641 TL’ye mal olmuş.. Kıbrıs Türk Federe Devleti tarafından arsası sağlanan hastanede , inşaat için harcanan 91 .000.000 TL Türkiye tarafından hibe edilmiş, donanım için harcanan 27 .000.000 TL Birleşmiş Milletler Göçmenler Yüksek Komiserliği aracılığı ile ABD tarafından sağlanmış.. Hastane 1981 yılında yapılan Devlet hastaneleri isimlendirme yasası ile “Lefkoşa Devlet Hastanesi, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi” adını almış.. Yine web sitesindeki bilgilere göre hastanede bugün 140 uzman hekim, 19 asistan hekim, 377 hemşire, 7 diş hekimi ve 789 personel hizmet veriyor. Temizlik, güvenlik, çamaşırhane, mutfak çalışanları ile toplam 1029 kişi 24 saat burada çalışıyor.. 

2012 yılı istatistiklerine göre 19 ayrı branşta 18 bin hastaya yatılı, poliklinikte yılda 180 bin kişiye, acil serviste 82 bin kişiye hizmet verilmiş. Ortalama ameliyat sayısı ise 5 bin. Yani haftada 100’e yakın.. 

Nüfusu yarım milyonu bulmayan bir devlette, bir hastanenin üstüne düşen yük oldukça fazla. Olağan üstü bir gayret ile işlerin yapıldığı ortada.. 
Sağlık Bakanlığının parasal olanakları çerçevesinde gerekli yatırım ve düzenlemeleri yapmaya devam ettiği de sitede yer alıyor .. 

Sağlık Bakanlığı yetkililerinden ricam, başkentinizdeki bu en köklü hastaneye bir an önce el atmanız.. Allah göstermesin, çocuğunuz, eşiniz, kardeşiniz, anneniz, babanız veya kendinize bir şey olsa, Dr. Burhan Nalbantoğlu hastanesi “Acil Servisine” koşar mısınız? Aklınıza oraya gitmek gelir mi? 

İngiltere’nin tüm dünyaya örnek olan NHS yani Milli Sağlık Sistemi, hemen hemen burada yaşayan herkese açıktır ve ücretsizdir . Gerçi NHS’in de çok eleştirilecek yönleri olsa bile buradaki Kıbrıslı Türk vatandaşlarının da gayet iyi bileceği gibi herkese eşit şartlarda sağlık hizmeti sunmaya gayret eder ve verir de.. 
Bazı ülkelerde, geçici olarak , belirli bir özel sektörden, başka belli bir sektöre aktarılmak amacıyla vergi alınır. Buradan toplanan, gelirin belki yüzde 1’i oranındaki özel vergi, çoğu sağlık, doğal afet olmak üzere bu sektörlere harcanır.. KKTC Sağlık Bakanlığı da böyle bir çözüm yoluna gidebilir mi ? 

Adada kısa süreli, özel vergi alınabilecek , pek çok özel sektör var.. Kimse yok diyemez.. 

Girne veya Magosa veya Lefkoşa akşamları pırıl pırıl parlayan, ışıklı neonlarıyla ilgi çeken bu özel yerler ne güne duruyor ? 

Hastanelerde şifa arayanlara derman, orada çalışan fedakar doktor, hemşire ve görevlilere kuvvet ve sabırlar diliyorum.. Bazılarına da insaf..