Durum tamamen CHP’nin lehine iken bu durumu aleyhine çevirmeyi CHP öyle güzel becerdi ki, bu kadar olur. CHP ülkenin ana muhalefet partisi ve bu parti ülkeyi kaosa çekmek için elinden geleni ardına koymadı.



Bu yıl dini ve milli iki bayramı ardı ardına kutladık.  İki bayramı da ağız tadıyla kutlamamıza izin vermeyenlerin inadına hem de.



Kurban Bayramı’ndaki tartışmaları hepiniz biliyorsunuz zaten.  Televizyonda en son izlediğim programda  “Ayakkabıdan kurban olur mu?” diye tartışılıyordu.  Horozu, tavuğu geçtik ayağında kunduraya kadar düştük anlayacağınız.



Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ise ciddi anlamda bir provokasyona ve inatlaşmaya döndü son bir haftadır.



Neredeyse, “Sen şurda kutla bayramını, şurda da yürü”  ile “hayır ben burda kutlayıp burada yürüyeceğim”  inatlaşmasına vardı Cumhuriyet bayramı gerilimi. Bu arada, sosyal coşkuyu yansıtan bayramlardan bile gerilim üreterek bize özgü bir geleneği daha ihya etmiş olduk.



Muhalefet ve bazıları ısrarla kabul etmese de artık demokratik, değişen, gelişen ve büyüyen bir ülke olarak şunu kabul etmemiz gerekir;  İçinde şiddet olmayan protestolardan, yürüyüşlerden, kutlamalardan kimseye zarar gelmez. 



Aksine demokrasi daha da gelişir. Ha taşkınlık yaptı veya çatışmaya mı girdi göstericiler, inanın sandıkta kaybeden yine onlar olacaktır.



Evet Ankara'da kutlamalar yasaklanmadı yani medyanın olayı verdiği gibi değil mesele.  Sadece mekanla ilgili anlaşmazlık oldu. Bunu CHP ve bazı marjinal sivil toplum kuruluşları kesinlikle kabul etmedi. 



Ve ondan sonra asıl inatlaşma başladı. Burada Hükümet, “Bırakın nerede yürümek isterlerse yürüsünler” diyeceğine “Hayır belirlenen yerde yürümelisiniz” dedi. CHP de her zamanki tepkisellikte yanıt verince iş kocaman bir problem haline getirildi. 



5 bin polis Ankara'ya dikildi. Biber gazları hazır halde müşterilerini bekledi(!) Ve müşterileri de beklenen rolü çok güzel oynadı.



Hükümet bu provokasyon-güvenlik korkusunu aşmak zorunda artık. Yasaklamak şimdiye kadar neyi çözdü. Artık kocaman bir ülkeyiz neden korkuyoruz hâlâ.



Ne gerek vardı şimdi Ankara'daki bu gerginliğe? Bırakın insanlar nerede isterlerse orada yürüsün ve istedikleri yerde kutlasınlar. Devlet de demokratik ülkelerde olduğu gibi gerekli güvenlik önlemlerini alsın.



Kısacası ; bir yanda devletin Cumhuriyet kutlamaları, bir yanda CHP ve marjinal sivil toplum kuruluşlarının kutlaması, bir yanda da polisin biber gazı. Hiç de güzel bir üçleme oluşturmadı.



Durum tamamen CHP’nin lehine iken bu durumu aleyhine çevirmeyi CHP öyle güzel becerdi ki, bu kadar olur. CHP ülkenin ana muhalefet partisi ve bu parti ülkeyi kaosa çekmek için elinden geleni ardına koymadı.



Polis barikatlarını nasıl yıkacaklarını iyi bilenler de katılmıştı Ankara'daki kutlamalara. Provokasyon had safhadaydı ve 11 polis de yaralandı.



Kısacası 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda AK Parti Hükümeti de CHP de maalesef sınıfta kaldı.



Özellikle,  CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın, Taksim’deki törende askerlere, “Sizin korumanız gereken Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz” demesi,  CHP’nin hiç ama hiç değişmediğini, “Ordu göreve” modundan çıkamadığını gösterdi.



Ufukları ancak askere dayanan bir CHP, desteğini halktan alan bir partinin oylarına sittin sene yaklaşamaz bile. Bu gerçeği bir kez daha alternatif kutlaması ile teyid etti CHP.



Hala "Cumhuriyeti korumak için" askerden medet uman bir CHP, kalkıp da demokrasiden Cumhuriyetten bahsetmesin kimseye.



Hükümet ve anamuhalefet hatalı da medya çok mu iyi sanki.



Bazı medya organları da sanki ülkede  bir savaş varmış gibi haber servisi yaptı.



O da yetmedi İdris Naim Şahin’in fotoğrafına fotomontaj yaparak  yalan haber bile yaptılar. Hangi gazete mi 28 Şubat’ın mimli gazetesi tabi ki. Özgürlükten bihaber adı “özgürlük” muadili olan gazete!



Bu ülke hepimizin ülkesi ve alternatifi yok!





Bari sevinçlerimizde ayrışmayalım…



(ROTAHABER'den alınmıştır)