Kürtlerden Alevi olur mu? Sorunun cevabını baştan verelim. Alevilik bir inançtır, dileyen herkes bir Alevi ocağına bağlanıp ikrar vererek ve yolun kurallarına (erkânına) uyarak Alevi olabilir. Bunun önünde herhangi bir engel yoktur. Esas olan ikrar vermek ve yolun kurallarına (erkânına) uymaktır.

Alevilik çalışmalarımın beni ulaştırdığı sonuç şudur: Alevilik, Oğuz Türklerinin Ehlibeyt-On İki İmam kaynaklı İslam inancını algılama biçimidir; imanda İslam, kültürde Türk’tür. Alevilik önce Oğuz Türkleri arasında doğmuş, daha sonra diğer etnik kümeler arasında yayılmıştır. Bu bakımdan Türk kültürü, sonradan Alevi olan diğer etnik kümeleri de dolaylı yollardan etkilemiştir.

***

Öte yandan Türk toplumunun genelinde, konuyla ilgili iki yerleşik yargı vardır.

Bunlardan birincisi, Aleviliğin soydan geçtiği yani kişinin Alevi olabilmesi için Alevi anne-babadan gelmesi gerektiğidir.

İkincisi ise, Alevîden Kürt veya Zaza olmayacağı, bugün Kürtçe ve Zazaca konuşan Alevi aşiretlerin Türkmen kökenli olduğudur.

Şimdi bunlara sırasıyla bakalım.

***

Öncelikle Aleviliğin soydan geçtiği yani kişinin Alevi olabilmesi için Alevi anne-babadan gelmesi gerektiği yolundaki yerleşik yargıya değinelim.

Bu iddia çok yaygın olsa da, doğru değildir. Dileyen herkes ikrar vererek Alevi olabilir, tarih boyunca da olmuştur. Bugün de hangi etnik kökenden ve milletten gelirse gelsin ikrar vererek Alevi olmasının önünde bir engel yoktur. Teknik olarak böyle bir kuralın olması mümkün değildir. Çünkü o zaman ilk Alevilerin nasıl ikrar verip Alevi olduklarını izah edemeyiz.

Tarihsel veriler de bu iddiayı yalanlamaktadır. Hacı Bektaş Veli’nin velayetnamesinde onun insanları nasıl kendi erkânına dâhil ettiği defalarca anlatılmıştır. Safevi tarikatında ve İran’da kurulan Kızılbaş Devletinde de durum farklı değildir. Dileyen tarikata girmiş, dileyen Kızılbaş tacını kuşanmıştır.

Peki, bu algı nasıl yayılmıştır ve neden yerleşik bir yargı haline gelmiştir. Bunun iki başat nedeni vardır. Birincisi Türkmenlerin içe dönük muhafazakâr yapısı. İkincisi ise Çaldıran Savaşından sonra Alevi toplumunun Anadolu’da ve çevre bölgelerde cemaati korumak kaygısıyla içine kapanması.

Bu bağlamda ifade etmek gerekir ki, Alevilerin sadece Alevilerle evlendiği iddiası da tarihin tamamında karşılık bulmamaktadır. Kızılbaş tacını ilk defa kullanan Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar, Sünni olan Akkoyunlu Uzun Hasan’ın kızıyla evliydi. Şeyh Haydar’ın babası Şeyh Cüneyt de Uzun Hasan’ın kız kardeşiyle yuva kurmuştu. Daha ilginç bir detay verelim: Şeyh Haydar’ın eşinin annesi yani kaynanası Trabzon Rum İmparatorunun kızı Katerina’ydı. Üstelik Katerina hayatı boyunca Hıristiyan olarak kaldı ve dinini değiştirmedi. Yani Çaldıran Savaşından önce Aleviler hatta Kızılbaşlık kavramının kurucusu annesi Hıristiyan olan Sünni bir eşle yuva kurmuştu. Alevi toplumu dışından evlenmek, Türkmenlerin kapalı toplum yapısından dolayı eskiden beri çok tercih edilmiyordu ancak bunun bir yasağa dönüşmesi, Çaldıran Savaşından gerçekleşti.

Doğal olarak Aleviliğin soydan geçtiği yani kişinin Alevi olabilmesi için Alevi anne-babadan gelmesi gerektiği iddiası doğru değildir ama bu yargıyı besleyen tarihi ve sosyal kaynaklar vardır.

***

Şimdi gelelim Türk toplumun çok büyük bir kısmında “Aleviden Kürt olmaz” yolundaki yaygın kanaate.

En başından bu cümlenin tarihi bir durumu, bugün ise Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevi aşiretleri ifade etmek için söylendiğini ifade edelim. Tarihi kaynaklara baktığımızda bu yargıyı haklı çıkaran birçok dayanak buluruz. Bu kayıtlar bize göstermektedir ki, bugün Kürtçe yahut Zazaca konuşan Alevî aşiretler, Zazaca ve Kürtçeyi sonradan öğrenen Türkmen aşiretleridir.

Bu kaynaklardan birkaçına bakalım.

Birincisi, 16. yüzyılda Kürtlerin tarihini Farsça yazan Şeref Han’ın Kürdistan’ın sınırlarını çizerken Kürtler hakkında verdiği bilgidir. Çünkü Şeref Han’ın aktardığına göre, Kürtlerin (Yezidî olan küçük bir kısmı hariç) tamamı, Şafiî mezhebine bağlıdır. Yani 16. yüzyılda Alevi olan tek Kürt aşireti yoktur.

İkincisi ise meşhur gezgin Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda Kürdistan’ın sınırlarını çizerken Kürtler hakkında verdiği bilgidir. Çünkü Çelebi’ye göre de Kürtler’in tamamı Şafiî mezhebindendir. Doğal olarak 17.yüzyılda da Alevi olan herhangi bir Kürt aşireti yoktur.

Özetle Şeref Han ve Evliya Çelebi’nin kayıtlarına göre, 16. ve 17. yüzyıllarda Alevîliğe bağlı Zaza ve Kürt aşireti yoktur ve Kürtlerin tamamı Şafiî mezhebindendir. Oysa biz tarihî kaynaklardan, bölgede sayısız Alevî Türkmen aşiretlerin olduğunu biliyoruz.

Bu durumda, iki seçenek karşımıza çıkıyor: Ya bazı Kürt ve Zaza aşiretler Alevîliği benimsediler yahut bazı Alevî Türkmen aşiretler Zazaca ve Kürtçeyi öğrendiler.

İlginç şekilde, Osmanlı arşiv belgeleri de bugün Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevî aşiretlerin çok büyük bir kısmını Türkmen olarak kaydetmiştir. Belgelerde bu aşiretlerin 16. yüzyıldan önce Zaza ya da Kürt olduklarına dair bir kayıt yok. Hatta Dersimli ve Şeyh Hasanlı gibi Zazaca konuşan büyük Alevî aşiretlerin Türk/Türkmen oldukları tarihî kayıtlarda bulunmaktadır. Bugün Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevi aşiretlerin çok büyük kısmı 16.yüzyıldan itibaren Türkmen, sonra Türkmen Ekradı (Türkmen Kürtleri) ve nihayet Ekrad (Kürtler) olarak kaydedilmiştir.

Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevî aşiretlerin ileri gelenleri yani geleneksel kültürün taşıyıcıları, Zazaca’yı ya da Kürtçeyi sonradan öğrendiklerini ve “Öz Türk” olduklarını atalarından gelen bir bilgi olarak söylemektedirler. Birçok aşiretin bağlıları tarafından Türkmen olduklarına dair çok sayıda çalışma yapılmıştır. Balabanlar hakkında Vatan Özgül, Lolanlar hakkında Burhan Kocadağ, Hormekler hakkında Mehmet Şerif Fırat ve Orhan Veli Hormek ilk aklıma gelenler.

Bölgede çok ciddi bir alan araştırması yapan ve 400 kadar köy gezerek Büyükşehirler de dâhil olmak üzere 3000 kişi ile görüşen Cemal Şener, yaşı 60’ın üstünde olan Kurmançça ya da Zazaca konuşan istisnasız bütün Alevîlerin, Türk kimliğini ısrarla vurguladığını ifade etmektedir. Yine bölgede 300 kadar yaşlı Alevî ile görüşen İsmail Onarlı, Kurmançça ya da Zazaca konuşan Alevîlerin kendilerini Oğuz, Harezm veya Kıpçak gibi Türk soylarına dayandırdıklarını tespit etmiştir. Konuyla ilgili çok değerli araştırmalar yapan Prof. Dr. Orhan Türkdoğan; Erzincan, Bingöl, Elazığ ve Adıyaman illerinde yaptığı alan araştırmalarında Alevî Zazaların Türk kimliğini şiddetle savunduklarını tespit etmiştir.

Konuyu ana kaynaklar temelinde “Kürt Aleviliği”[vi] ile “Kayıp Türkler”[vii] kitaplarımda çalıştım. Ayrıca Prof. Dr. Abdulkadir Gül ile kaleme aldığımız “Dersimliler Ermeni mi?[viii] adlı kitapta da konuyu Osmanlı arşiv belgelerine göre irdeledik. Dileyenler detaylı bilgi için bu çalışmalara bakabilirler.

***

Özetle…

* Aleviliğin soydan geçtiği yani kişinin Alevi olabilmesi için Alevi anne-babadan gelmesi gerektiği doğru değildir ama bunu besleyen tarihi ve toplumsal kaynaklar vardır.

* Alevilerin Alevi olmayan toplumlardan evlilik yapmasının yasak olduğu iddiası doğru değildir ve tarihin tamamını kapsamaz. Ama tarihi ve toplumsal nedenlerle pek tercih edilen bir durum değildir.

* Bugün Zazaca ve Kürtçe konuşan aşiretlerin çok büyük kısmı Türkmen kökenlidir ancak bugün herhangi bir Sünni Kürt veya Zaza, bir Alevi ocağına bağlanır, ikrar verir, yolun kurallarına uyarsa Alevi olur.

Konu bu kadar basittir…

Dipçe: Bu yazı, 2010 yılında yayımlanan “101 Soruda Kürtler” kitabımızdan “Alevî Kürtler” kavramını açıklayınız? Alevîden Kürt olur mu?” başlığının geliştirilmiş halidir.

[i] Şeref Han, Şerefname, s.20

[ii] Evliya Çelebi, Seyahatname, 3-4/473-474

[iii] Cemal Şener, Alevîlerin Etnik Kimliği, s.37; Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı, s.250

[iv] İsmail Onarlı, Şeyh Hasan Aşireti, Anayurt’tan Anadolu’ya, s.53

[v] Orhan Türkdoğan, Türk Toplumunda Zazalar ve Kürtler, pekçok yer.

[vi] Ali Rıza Özdemir, Geçmişten Geleceğe Kürt Aleviliği

[vii] Ali Rıza Özdemir, Etnik Coğrafya Bakımından Kürtleşen Türkmen Aşiretleri: Kayıp Türkler.

[viii] Abdulkadir Gül-Ali Rıza Özdemir, Dersimliler Ermeni mi?: XVI. Yüzyıldan XX: Yüzyıla Dersimin Nüfus Coğrafyası.

(veryansintv.com)