İspanya İmparatoru II. Felipe dönemindeki casuslarının el yazmalarını ilk kez redakte ederek internet ortamında tarihçilerin kullanımına sunan Prof. Dr. Castano, resmi propagandanın aksine halklar arasında çok daha sık ilişkilerin olduğunu, özellikle Osmanlı’da dini tolerans olduğu için Hıristiyan dünyasından oraya göç olduğunu aktardı.

Cihan Haber Ajansı’na konuşan Alcala Üniversitesi Profesörü Castano, “Bana önemli gelen Osmanlı’nın çoğulculuğu, çok kültürlülüğü ve uyumu temsil eden bir imparatorluk modelinin işlemesi. Öbür tarafta İspanya koloni modeli olarak Amerika’daki halklara itikadı ve Katolikliği yayması daha az modern geliyor bana. Osmanlı’nın imparatorluk rejimi, Habsburg’ların Hıristiyan imparatorluk modelinden çok daha modern idi ve günümüze daha uygundu. İspanya’nınki ise daha katı ve Ortaçağ'a göreydi.” dedi.

Emilio Sola Castano, casusların yazdığı notlar üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu, İspanya’da Osmanlı’yı “düşman ve kötü” olarak gösteren resmi söylemin aksine, günlük hayatta böyle algılanmadığını, halkların kendi aralarında evlilikler yaptığını ve çok daha sık ilişkilerin olduğunu fark ettiğini dile getirdi.

Prof. Castano, “Çok sayıda sonradan Müslüman olanların, mühtedi ve renegados denilen; yani İtalyan ve İspanyol Müslümanların (ve Endülüslü Müslümanların da), Osmanlı’ya bağlı Magrib bölgelerine geçişleri ve kendi aralarında yaptıkları evliliklerin” kendisini şaşırttığını söylüyor.

“OSMANLI’DA DİNİ TOLERANS OLDUĞU İÇİN ORAYA DOĞRU GÖÇ VARDI”

16. asırdaki casusluk faaliyetleri hakkında bilgi veren Emilio Sola Castana, “O zamanlar, iki dünyayı tanıyan ve her iki tarafa hareket eden herkes casusluk yapıyor ve bilgi veriyordu. Esir İspanyollar casusluk yapıyordu, mesela Antonio adında bir asker İstanbul’daki gemi yapımı hakkında bilgi gönderiyor. Yahudiler her iki taraf için casusluk yapıyordu, İstanbul’daki ve İspanya’dakiler. Bir de tüccarlar casusluk faaliyetlerinde bulunuyordu.” dedi.

Profesör Castano, “Bugünkü Hırvatistan’ın Dubrovnik şehrindekiler özellikle Türklere çalışıyordu. Dubrovnikliler Osmanlıya bağlı Katoliklerdi ve İspanya Kralı onları koruyordu. Bunlar aslında her iki tarafa da bilgi veriyorlardı. Büyükelçiler de bilgi gönderiyordu. Avrupa’da herkes birbirini gözetliyor ve casusluk ediyordu. Avrupa büyük bir bilgi paketi gibiydi, seyyarlar, denizciler ve kaşifler bilgileri Roma, Madrid ve İstanbul’a getiriyordu, buralar bilgi merkeziydi. Kolonilerden gelen bilgiler, nerede ne var, hangi mal nerede ne kadar gibi bilgilere sahip olanlar daha çok kontrolü ele geçirecekti.” değerlendirmesini yaptı.

Osmanlı hakkında casus notlarının çokluğunu oraya doğru geçişlerin daha fazla olmasına bağlayan Castano, “Hıristiyan dünyasından Müslüman dünyasına geçişler daha fazlaydı. Aralarında casus olanlar da vardı. Burada yeni Hıristiyan olan Müslümanlar ve Yahudiler çok takip ediliyordu. Orada dini tolerans vardı ve burada yoktu. Buradaki bir itikadi devletti. O yüzden göç daha çok Osmanlı Devleti’ne doğru oluyordu. Birçok İtalyan oralara gidiyordu ve Müslüman olanlar Osmanlı’da amiralliğe kadar yükselebiliyordu. Mesela Uluç Ali Paşa, İtalya’nın Kalabriya şehrinden olup Osmanlı’da Kaptan-ı Derya olmuştur.” ifadelerini kullandı.

“CERVANTES SAVAŞTA KOLUNU KAYBETMİŞ OLSA BİLE OSMANLI’YA KARŞI KİN DUYMUYORDU”

Bu casusların gönderdiği bilgilerin 20. asıra kadar redakte edilmediğini aktaran İspanyol tarihçi, “Askerler ve üst düzey yetkililer okuyordu ve sonra arşivlediler. Bir şey yayınlamak istediklerinde kötü olanları yayınladılar. Ama bunlar birinci elden bilgilerdi ve sonunda bunu redakte etme imkanımız oldu.” şeklinde konuştu.

Emilio Sola Castano, İnebahtı savaşında kolunu kaybederek Osmanlı’ya esir düşen ve döndükten sonra dünyaca ünlü ‘Don Kişot’ romanını yazan Miguel de Cervantes Saavedra’nın (1547-1616) Türklere karşı kin duymadığını anlattı.

Prof. Castano, “Cervantes de Türkleri ve Müslümanları tanıyordu ve eserlerinde onlara çok iyi ve objektif bir şekilde davranıyor. Savaşta kolunu kaybediyor ama Osmanlı’ya karşı kin duymuyordu, yani savaş oldu ve bitti, savaşta böyle şeyler olur. Mesela, Cervantes’in en önemli tiyatro eserlerinden biri Oviedo’lu Büyük Sultan Katalina’dır. Müslümanların hiç girmediği yerlerden Asturia bölgesinden olan Katalina İstanbul’a esir düşüyor. Tiyatro güzel sonuçlanıyor ve mesaj veriyor: Osmanlı Sultanı, Katalina ile evleniyor ve Katalina kendi dininde kalıyor ama evlilik yürüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Emilio Sola Castano, Miguel de Cervantes Saavedra’nın doğum yeri olan Alcala de Henares Üniversitesi’nde Modern Tarih Profesörü. 1945 Asturias doğumlu olan Castano, tarih üzerine yayınladığı kitapların yanı sıra şiir yazıyor ve resim çiziyor. Yabancı ülkelerden casusların gönderdiği notları redakte eden Profesör Castano ve ekibi bunları http://www.archivodelafrontera.com adresinde tarihçilerin hizmetine sunuyor.