EKREM KAFTAN
İSTANBUL

Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in çok bilinmeyen 5'er şiirini bestelediğini söyleyen İsmail Birateş, "Ben beste çalışmalarına çok erken yaşlarda başlamıştım. Yahya Kemal'in bir şiirini dergide gördüm. 'İsmini kuşlar heceler/ Seni söyler bana dağlar dereler', mısralarıyla başlıyordu. Bir köy şiiriydi, ilgimi çekti ve Hüseyni makamında bestelemiştim. Daha sonra çeşitli kitaplarda Nazım Hikmet'in farklı şiirlerini gördüm. Tanıdığımız kişiliği ve yaygın imajı dışında Nazım Hikmet'in Tanburi Cemil Bey'in ölümünü anlatan 'Cemil Ölürken' ve 'Mevlana' şiiri çok ilgimi çekti. Bu iki şiiri besteledim. Daha sonra Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in arasındaki özel hayatlarında yakınlaşma olmuş. Şiirlerde bir yakınlık var. Daha sonra iki ayrı dünyanın insanları olmuşlar" dedi.

Birateş, Yahya Kemal'in, Nazım Hikmet'in Heybeliada Bahriye Mektebi'nde tarih ve edebiyat öğretmeni olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Yahya Kemal, evde özel dersler vermeye gelmiş ve annesi Celile Hanım'la büyük aşk yaşamış. Şiirlerini araştırırken bu hikayeleri de okudum ve çok etkilendim ikisinin hayatından. Acaba bunların bu farklı şiirlerini bir araya getirip bir çalışma yapabilir miyim diye düşünerek 5'er şiir besteledim. 10 şiiri bestelemiş oldum ve bir albümde toplayabilir miyiz, diye düşündüm. Genellikle az bilinen, farklı şiirleri karşımıza çıkıyor iki büyük şairin. Mesela Nazım Hikmet'in 'Mevlana' ile ilgili şiiri olduğunu bilmiyordum. Nazım Hikmet'in İstanbul'un fethini anlatan 'Sekiz Elli Yedi' isimli şiirini de bilmiyordum. Bu tarih İstanbul'un fethinin hicri tarihidir ve Miladi 1453 yılıdır. Bunlar, Nazım Hikmet'in ilk dönem şiiri olduğu için eski şiir rüzgarına kapılmış, hocası Yahya Kemal'in etkisi olan şiirler. Şiir rengi olarak birbirine benzeyen şiirler."

Şiirleri bestelerken makamların şiirin bir kelimesinden çıkan melodiye göre ortaya çıktığını dile getiren Birateş, "Mesela 'Fetih Marşı' veya 'Sekiz Elli Yedi' isimli şiir, Mahur makamında çıktı ki marşa uygun makamdır. Şiir çok güzel olunca beste yapmak da benim için kolay oldu. 'Mevlana' ilahisi de Hicaz oldu. Makamlar, şiirin içinden kendisi fışkırıyor" diye konuştu.

Bestekar Birateş, iki şairin de bütün şiirlerini taradığını ve değişik şiirler keşfettiğini vurgulayarak, "Albüm kayıtlarından sonra Nazım Hikmet ve Yahya Kemal'den birer şiir daha besteledim. İnşallah konser olursa iki eseri icra edeceğiz. Çok önemli ve değerli şiirlerden yola çıkan şarkılar olduğu için bu eserler seslendirilirken de şiirin ruhunu çok iyi yansıtmak gerekiyor. Aylin Hanım'ın okuyuşu, duruşu ve temiz, berrak, akıcı üslubu, bu şiirleri ve şiirlerden bestelenmiş şarkıları en iyi okuyabilecek solist olarak düşündüm onu. Sonuçtan da son derece memnunum" ifadelerini kullandı.

-"İkisi de Türk edebiyatında önemli fakat farklı yere sahip iki şair"

Solist Aylin Şengün Taşçı, Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in Türk edebiyatına çok önemli eserler vermiş, farklı yere sahip iki şair olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Artık bizim edebiyat dünyamızda çok büyük imzalar olarak herkesin bildiği isimler. Onların şiirlerini bir kitapta okuduğumuz zaman bile başka dünyalara gidiyoruz. Bunun bir de müzikle birleştiği andaki duygusunu ifade etmek kelimelerin çok da yardım edeceği bir şey değil. Çünkü müziğin getirdiği o duyguların yoğunluğu, şiirlerin derin anlamıyla birleşince, ortaya gerçekten güzel bir bütünlük çıktı. Ben kendi adıma İsmail Bey'i bir kez daha bu konudaki çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum."

"Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in bir araya getirileceği düşüncesiyle bir proje gelince büyük heyecan duydum" diyen Solist Taşçı, "İkisinin de aynı proje içinde, aynı değere sahip bir bütün olarak ortaya konması çıkacak projenin de başarısını ortaya koyacaktı. Hiç duyulmamış veya çok bilinmeyen şiirlerin ortaya konması da çok önemli ve değerliydi. Mehter tarzında bestelenmiş 'İstanbul' şiiri Nazım Hikmet'e mi ait diye şaşırıyorsunuz. Veya Yahya Kemal'in çok bilinmeyen 'Leyla'yı ortaya koyan şiirinde çok ilginç mısralarla karşılaşıyorsunuz. Bu bütünlüğü bilinmezlikle ortaya koyunca ortaya çok güzel bir eser çıktı. Ben de projede bulunmaktan onur duydum" şeklinde konuştu.

Taşçı, bestelenen şiirlerde ve ortaya çıkan albümde kalite endişesinin ön planda bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Kaliteyi ortaya koyduğunuz zaman yaş ve dönem ne olursa olsun, insanlar farkı hissediyorlar. Burada da çok farklı bir kalite endişesi göz önünde tutulmuş. Bakıyorsunuz şiirlerdeki farklılıklarda da bir keşfetme duygusuyla karşılaşıyorsunuz. İlk defa böyle bir albümü dinleyen kişi 'Allah Allah Yahya Kemal'in böyle bir yönü de varmış. Nazım Hikmet aynı zamanda böyle bir insanmış' diye bir keşif içine giriyor. Onun ötesinde onların edebi güçleri bir kez daha gündeme getirilmiş oluyor. Besteler de gayet güzel. Klasik musikimizi güfte ve bestelerle bugüne taşıdığımız gibi içinde modern unsurlar da göreceksiniz. Ortaya kendine özgü bir bakış açısı çıkıyor. Bu eserlerin mutlaka dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tarihi kültürel sürekliliğimizin yanında bir farklılık da var."

- "Müziğimiz insanları bütünleştiriyor"

Kalan Müzik'in sahibi yapımcı Hasan Saltık da Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in, bu toprakların yetiştirdiği çok önemli şairlerden olduğunu belirterek, "Onların değişik şiirlerinin bestelenmesi ve bu iki şairin bir albümde bir araya gelmesi bana çok anlamlı geldi. İsmail bey de iyi besteler yapmıştı. Aylin hanım da çok iyi yorumlamış. Şairleri siyasi olarak ayırmaya çalışanların, bir kültürde bizi nasıl birleştirdiklerini, gelecek kuşaklara da aktarılması bakımından çok hoş. Kalıcı bir albüm. Bizim zaten Kalan Müzik olarak popüler albümlerin yanı sıra bu tür arşiv çalışmalarına hep destek verdik. Tam bir vakıf mantığıyla veya Kültür Bakanlığı'nın yapması gereken bir mantıkla yaptık. Gelecek hafta bizde çok önemli bir eser çıkacak 10 CD'lik. Tanburi Cemil Bey'i 5 yıllık bir çalışma sonunda hazırladık" dedi. 

Saltık, Kalan Müzik'in 25'inci yılını idrak ettiklerini kaydederek, "Müzik sektörü ne kadar dijitalleşse de biz Anadolu kültürünün Osmanlı kültürünün bütün müzik değerlerini ortaya çıkarmaya ve gelecek kuşaklara aktarılması için bir misyon edindik. Kalan Müzik bu sene 25'inci yılı. Tamamen kültürel değerleri ortaya çıkarmamız devam edecek" ifadesini kullandı.

Saltık, sözlerini şöyle tamamladı:

"Biz kasedin, CD'nin çok revaçta olduğu dönemde de bu tür çalışmalar yaptığımızda herkes bize 'sen ne yapıyorsun' dedi. Günümüzde baktığımızda dijital dünyaya da geçmiş olsak, insanlarımız kaliteli eserleri dijital platformlarda takip edebiliyor. Dijital satışlarda Türkiye'nin en büyük 5 şirketinden biriyiz. Popüler müzikler dijital ortamda bir şey olmazken, bedava tıklanırken bizimkiler satın alınıyor. Değerli olan eser mutlaka yerini buluyor. İnsanlar kendi kültürünü merak edip araştırıyor. Bizi arayıp buluyor. Dijital platformdaki abone sayımız 100 bini geçmiş durumda. Her sene 10 bin kişi bize katılıyor. Bugüne kadar 700'e yakın albüm yaptık. Dünyada bütün müzik sektöründe plak şirketleri kapanırken biz hala yılda 40'a yakın albüm yapıyoruz. Geri adım atmadık. Bütün kazandığımızı da sektöre yatırıyoruz. Biraz alanımızı değiştirdik, dizi ve film müziklerine yöneldik. Müziğimiz insanları bütünleştiriyor. Türkü dinleyenler şarkı dinlemeye, şarkı dinleyenler türkü dinlemeye başlıyor. Türkiye'de Kalan Müzik'in insanlardaki müzik zevkini geliştirdiğini ve bilgilendirdiğini düşünüyorum. Biz birçok firmaya, vakfa ve kuruluşa da ilham kaynağı olduğumuzu düşünüyorum. Bence bu iş sadece Kalan Müzik'e kalmamalı. Bu tür kültürel çalışmalar, genellikle o ülkenin belediyesi ve devlet kurumu tarafından yapılırsa daha iyi olur. Biz çok zengin bir arşive sahibiz ama bunların çoğu halka ulaşmadı. Anadolu'da birçok derlemenin var olduğunu düşünüyorum. Biz kendi üzerimize düşeni yapıyoruz. Kültür bizi gelecek nesillere taşıyacak."