EKREM KAFTAN
İSTANBUL

Yazarlık hayatının 50. yılı dolayısıyla AA muhabirine açıklama yapan Aslıyüce, ilk kitabının kendi memleketi de olan Kırıkkale ile ilgili olduğunu ve Cumhuriyetin 50. yılı dolayısıyla hazırladığını belirterek, kitaplarının 4 ana başlıkta değerlendirilebileceğini anlattı.

Aslıyüce, "Birincisi 16 kitaptan oluşan 'Adım Adım Anadolu' adını taşır. Bu 16 kitaptan bazıları istek üzerine yazılan kitaplardır. Her yazdığım kitabın bir amacı vardır. İkinci olarak, seyahat etme fırsatı bulduğum ülkeleri yazdım. Gezdiğim 45 ülkeden, 31'i şu an kitap haline gelmiştir. Öncelikle Türk Cumhuriyetlerinden 13 ülke. Bunlar Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgısiztan, Kazakistan bir de Rusya federasyonu içerisindeki özerk cumhuriyetler. Tataristan, Başkurtistan, Yakutistan, Hakasya,  Tuva ve Altay cumhuriyeti. Avrupa'da Hollanda, Balkanlar, Asya'dan Tayland, Amerika'dan Kanada ve Afrika'dan da Sudan tarihi ile ilgili gezi ve tarih notlarını kitaplaştırdım" diye konuştu. 

"Ah Şu Balkanlar" isimli 3 ayrı kitap kaleme aldığını ifade eden Aslıyüce, şöyle devam etti:

"100 yıl önce bizim gafletimiz, dışarının baskısı, uğradığımız ihanetler sonucunda kaybettiğimiz vatan topraklarını kapsayan bir kitaptır. Balkanlara İslamiyeti geçiren ve bizim hep 1354'de Osmanlı'nın geçişiyle Balkanlara İslamiyetin getirildiği tezini çürüten ve 1263 yılında Balkanlara geçen, Dobruca'da yaşayan 1297 yılında hakkın rahmetine kavuşan Sarı Saltuk'dur. Balkanlardaki izlenimlerimi görebilmek için öncelikle eski Yugoslavya topraklarına gittiğimiz zaman Arnavutluk'ta, Makedonya'da Sarı Saltuk'un türbelerinin yanında, 1289 tarihinde Osmanlı'nın geçişinden 65 sene önce yapılmış bir cami vardır. Köylülerin hemen hemen hepsinin soyadları Halepoviç'tir. Halep'ten geldiklerini iddia ederler. Halep Türkmeni olduklarını söylerler ve 1354'te Osmanlı'nın geçişi, Anadolu'dan Balkanlar'a 19. geçiştir. En son geçiş Süleyman Paşa'nın yine Sarı Saltuk Türklerinin rehberliğinde Çimpe kalesi geçişidir. Çimpe kalesi Osmanlı'nın Balkanlardaki sıçrama taşıdır." 

"ALPLER VE ERENLER"

"Alpler ve Erenler" ismiyle, 1978'den 2002 yılına kadar gezdiği coğrafyada tanınmış Türk ve İslam büyüklerinin hayatlarını yazdığını dile getiren Erdoğan Aslıyüce, bu isimlerin Hoca Ahmed Yesevi, Ahi Evran, Muhiddin-i Arabi'nin üvey oğlu Şeyh Sadrettin Konevi, Hacı Bektaşi Veli, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Somuncu Baba ve Hacı Bayram Veli olduğunu aktardı.

Aslıyüce, "Bunlara hepimiz derviş, gazi, alp, eren der geçer gideriz ama bunları  tevatürden arındırıp tarihi şahsiyetlerine baktığımız zaman, mesela Ahi Evran'in bütün bölgedeki, vatan coğrafyasındaki içtimai hayatı dizayn ettiğini, iktisadi hayata yön verdiğini görürüz. Hacı Bektaşi Veli'nin konar göçer Türkmen aşiretlerinin yerleşmesini temin ettiğini görürüz" dedi.

Erdoğan Aslıyüce, Türk tarihiyle ilgili çalışmalar da yaptığını ifade ederek, "Madem ki bu coğrafya tekin bir coğrafya değil, bu coğrafyada güçlü olmayana hayat hakkı yoksa, bu coğrafyada yaşayan insanlar tarihini bilmek mecburiyetindedir. Bununla ilgili de şüphesiz bir çok konular araştırılmış. Benim belki de aykırı diyebileceğimiz Türk tarihinde yanlış bilinenler, yanlış yazılan konularla ilgili, 'Avrupa'da Türklerin Kökeni' gibi eserler yazarak, becerim ve yeteneğim nispetinde bunları yayınlamaya gayret ediyorum" diye konuştu.

HOCA AHMED YESEVİ VAKFI

Hoca Ahmed Yesevi'nin adını ve özellikle Türk Milleti'ne hizmetlerini yeni nesillere öğretmek amacıyla, 1 Mart 1993 tarihinde Hoca Ahmed Yesevi Vakfını kurduklarını kaydeden Aslıyüce, vakfı kurduktan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğüne müracaat ederek iki yer aldıklarını, birisinin Küçük Ayasofya, birinin de Özbekler Tekkesi olduğunu belirterek, "Her iki tarihi eser de bimekanlar tarafından işgal altındaydı. Küçük Ayasofya Camii'nin bitişiğindeki tarihi zaviyeyi işgalden kurtarmak için 693 gün, Özbekler Tekkesi'ni de 730 günde tahliye edebildik. O zamanki şartlarda 1996- 97 yıllarında burasını restore ettik. Hoca Ahmed Yesevi karanlıklarda kalmış bir kişidir. Aslında nasıl bir Dede Korkut, bir Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügat'ı-Türk'ü, Türk dilinin yaşamasına ve gelişmesine etki ettiyse Hoca Ahmed Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'i de Türk dilinin bugünlere ulaşmasında en önemli unsurlardan birisidir. Türkiye'de maalesef bilinmiyor" diye konuştu.

YESEVİ DERGİSİ

Hoca Ahmet Yesevi'yi tanıtmak için Yesevi ismiyle bir dergi çıkarmaya karar verdiklerini dile getiren Aslıyüce, şunları kaydetti:

"28 Ekim 1993'te bir popüler dergi olarak Yesevi, bir de ilmi araştırma amaçlı, 'Bir' ismiyle Türk dünyasını inceleme ve araştırma dergisi çıkarmayı kararlaştırdık. "Bir" dergisi, 10 cilt olarak Prof. Dr. Metin Akar'ın himmeti ile 10 cilt çıktı. Yesevi dergisinde ise 1 Ocak 1994'te başlayan uzun maratonun sonunda 264'üncü sayıyla 2015 yılının aralık sayısına kadar 22 yılı tamamladık. Hayatım boyunca gezerek yazdığım kitaplar nedeniyle modern Evliya Çelebi'ye benzetiliyorum. Gençlere örnek olmaya çalışıyorum. Milletlerin hayatında gençler geleceğin teminatıdır. Gençleri dinamik olmayan ülkeler dış politikada başarılı olamaz. Çünkü gençlerimize öncelikle sorgulama yöntemini öğretmek lazım. Hür düşünce, hür fikir, hür araştırma şüphesiz ki çağımız bilgi ve teknoloji çağı. Gördüğümüz gençlerimiz internet ve telefon kültürüne yenik düşüyor. Tehlikeli yerden geçerken bile mesaj yazmaya devam ediyor. Tamam ben şahsen bunlara karşı olan birisi değilim ama her şey yerinde  ve zamanında. Telefon haberleşme aracıdır. Sohbet etme aracı değildir. En çok telefonuna zaman ayıran topluluk bizim ülkemizin insanlarıdır." 

Araştırma çalışmalarına devam ettiğini vurgulayan Aslıyüce, halen Sarı Saltuk kitabını yazmakla meşgul olduğunu kaydederek, Ahmed Yesevi ile ilgili bir kitap yazmak istediğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çünkü Hoca Ahmed Yesevi ile ilgili yazılan eserlerin hepsi Hoca Ahmed Yesevi'yi 1166-1167'de öldürüyor. Halbuki o tarih Hoca Ahmed Yesevi'nin çilehaneye girdiği tarihtir. Çünkü Hoca Ahmed Yesevi'de Allah sevgisi, peygamber sevgisi, insan sevgisi, tabiat sevgisi ve ilahi aşk, bu ilahi aşkla bağlılarına ve müntesiplerine 'şunu yap' demiyor. Bizzat kendi hayatında tatbik ediyor, laf üretmiyor, iş yapıyor. Allah nasip ederse bu kalanları tamamlamak ve ülkeme, insanlarıma faydalı olmak istiyorum. Yazdığım 40 kitap, 22 seneden beri devam eden Yesevi dergisinde insanlarımızı birbirimize düşürecek nifak tohumu ekecek tek kelimeye yer vermedim. Allah beni o tür bahanelerden ve azaptan korusun. Allah'tan, düşünen insanlarımızı,  78 milyon insanımızın önce birbirini sevmesini, aklı selim olmasını, nifak tohumları ekenlere dikkat etmesini niyaz ediyorum."