Almanya'dayım. Burada politika ve işler oldukça yoğun olduğundan 14 Aralık tarihine kadar Türkiye ve KKTC'den uzağım. İstisnai olarak bu kadar uzun bir zaman.

Berlin'de SPD Kurultayı, Bonn'da DHL Jürisi, Rüsselsheim'de zayıf düşen partimin teşkilatına destek, Pforzheim'de konuşma falan derken tüm diğer yapılması gerekenlerle birlikte oldukça uzun bir süre Almanya vaktimi alacak. Sadece SPD Kurultayı nedeniyle 1 ve 7 Aralık tarihlerinde sürekli Berlin'de olmak zorunda kalacağım.

Bazen bu durum bir dezavantaj oluyor.

İşte Sefa Karahasan dostumuzun yazmakta olduğum gazeteden ayrılması gibi. Internet aracılığı ile okuduğuma göre bu ayrılığa "görüş ayrılıkları" neden olmuş. Adada olsaydım hem Sefa hem de Ali Bey ile konuşabilecek ve belki de bu konuyu tartışabilecektim. Uzakta olunca bazen olaylar olup bittiğinde yapabileceğiniz bir şey kalmıyor.

Sefa Karahasan'ın Star Kıbrıs'ın oldukça zor bir dönem geçirdiği sırada gazetenin başına geçmesi önerisini yapan kişi olarak bu son gelişmeye çok üzüldüğümü okurlarımla paylaşmak istiyorum. Onun medyada dile getirdiği "görüş ayrılığının" ne olduğunu bilmiyorum. 

Elbette her istediğiniz olmaz. Çözümlerle yaşamak zorundasınız.

Sizlerle elinizdeki benim de haftada dört gün yazılarımı sunduğum gazetemiz hakkında görüşlerimi paylaşacağım. Siz okurlarla arada bir bu konularda dertleşmek bence gerekli.

Star Kıbrıs benim için demokratik bir platform olmaya özen gösteren bir gazete. Buraya kadar her şey yolunda.

Gazetemizin sahibi Ali Özmen Safa çok iyi bir dostum ve onun tek hedefinin Kıbrıs Türkü için temiz bir medya organına sahip olmak olduğunu biliyorum.

O da benim dobra, dobra görüşlerimi her zaman dile getirdiğimi. Onun için ben de bugün demokratik platformumuzu bizim için kullanıyorum.

Demokratik bir platform olması bu gazetenin "bir parti gazetesi tarzında propaganda" için kullanılması ya da "Türkiye düşmanlığının kabul edilemez boyutlara vardığı yazılarla" doldurulması anlamına gelmemeli.

Gazetemiz söz konusu olduğunda benim bu konuda sıkıntılarım olduğu gizli bir durum değil. Yazı yazdığım gazetede yazılan yazıları birlikte taşıyabilme sınırı bence çok önemli bir kriter ve bu her yazar için geçerli.

"Tarafsız gazetecilik" ve "KKTC ile Türkiye'nin çıkarlarının kollanması" kesinlikle çelişmiyorlar. KKTC ve Türkiye'ye "söven" yazılarla dolu KKTC'de yeterince yayın organı var. KKTC ve Türkiye'nin çıkarlarını korumaya özen göstermek taraf olmak değil. Tam tersine yurdunu seven insanlar için en doğal olanı.

Ne yazık ki KKTC'de "gazeteciyim diye ortalıkta gezinip" günün 24 saati "Kıbrıs Türkü ile Türkiye insanının arasını açmak amaçlı yazılar yazmak ya da TV programları sunmak dışında bir uğraşı olmayanlar" var. Eğer onlar bu aslında had safhada "taraflı" faaliyetlerini "tarafsız gazetecilik" diye "yutturabildiklerini" sanıyorlarsa yanılıyorlar.

Her fırsatını bulduklarında "Türkiye'ye ya da Türkiye'deki iktidara ve de devlet adamlarına sövmeyi" yazı yazmak olarak algılayanlar bence Star Kıbrıs gibi bu alanda misyonu olmayan "temiz bir medya organını" istismar etmeliler. Kıbrıs'ta Kıbrıs Türkleri ve Türkiye Türkleri "tek ses oldukları" ve "aralarını açmalarına çalışanlara fırsat vermedikleri" sürece güvende olacaklar.

Rum Kesimi'nin "mutsuz azınlığı" olmak sanırım onurlu insanların hedefi olamaz. Farklı çıkar ilişkileri gereği bunu isteyenler ile aynı çatı altında olmak örneğin benim için düşünülemeyecek bir durum.

Sefa Karahasan "niçin ayrılmak zorunda kaldı ?" bilmiyorum. Dileğim böyle bir nedenden dolayı olmamış olması.Bu konuyu hem Ali Bey hem de kendisi ile konuşacağım. Her ikisi de yurtsever insanlar olduğuna göre böyle bir olasılığa ihtimal bile vermek istemiyorum.

Ancak Star Kıbrıs'ı bu amaçla istismar etmek isteyenler olduğundan yola çıktığım için "uyanık" olmak ve gerektiğinde "tavır" almak da bir görev!

Şimdilik bu kadar! 

Özdemir Gül'e Teşekkürler!

Kıbrıs'ın Kuzeyinde yaşayan Aleviler Özdemir Gül'e ne kadar teşekkür etseler azdır!

Ben Alevi değilim ama onun hem "Alevileri sahiplenen" hem de ister "Alevi ister Sunni olsun KKTC'de yaşamakta olan tüm insanların kaynaşmasını" amaçlayan çok değerli çalışmaları sayesinde bugün geldikleri değerli konumdalar. İnşallah değerini biliyorlardır.

Kıbrıslı Aleviler ve Avrupa'daki Aleviler arasında oluşan sıkı bağlar Özdemir Gül olmasaydı hala oluşmamıştı. Bu konuda köprü görevini gönüllü üstlenen bir birey olarak bunu açıkca itiraf edebilirim. Muhatabım böyle değerli bir şahsiyet olduğundan ve Alevileri düşünürken toplumun tamamını kaynaştırmayı ana hedef olarak belirlediğinden kendisi ile ortak insanlık hedefleri için koşturmak benim için çok keyifli bir uğraş oldu.

Her zaman aynı görüşe sahip olmadık. Milletvekili olmak istediğinde aldığı karara en sert karşı çıkan ben oldum. Bence büyük bir hataydı. Maalesef haklı çıktım. O kendi görüşü ne olursa olsun çoğunluğun demokratik bir şekilde belirlediği yöne yürümek zorunda kaldı. Tereddütsüz gitti ve elinden geleni de yaptı.

Dernek çalışmaları ve KTHY "beceriksizliği" nedeniyle olan özel sorunları onu da yormuş olmalıki başında bulunduğu derneğin Başkanlık makamından feragat etti.

KKTC'nin Özdemir Gül'e daha çok ihtiyacı var. Bundan eminim. Halkın Adalet Konseyi (HAK) sadece uğraşlarından biri!

O şu anda çok daha ağır görevler için enerji toplarken ben ona bir kez daha "Teşekkür ediyorum!".