Leyla Zana'nın BDP ve PKK'ya ilişkin eleştirel değerlendirmeleri, Kürt cephesindeki 'resmi' görüşlerin epeyce dışında.

PKK’nın sert açıklamalarıyla ünlü liderlerinden Duran Kalkan, Leyla Zana’ya beklendiği gibi öfkeli bir tepki gösterdi. Kalkan’ın çıkışını, PKK içinde savaşı sürdürmek isteyenlerin eğilimi diye okumak mümkün müdür? Murat Karayılan’dan daha değişik bir çıkış diye değerlendirmek mümkün müdür?

Duran Kalkan örgütü adına konuştu: “PKK’yı pasif konuma çekme umut ve hesapları Hakkâri saldırısıyla tümden kırılmış oldu. Bu AKP için bir yenilgidir. İşte CHP projesi böyle ortaya çıktı. Leyla Zana’nın konuşmaları bu temelde gündeme geldi. Çeşitli psikolojik savaş çevrelerinin sanal bir PKK yaratma gayretleri böyle bir ortamda gündeme geldi.”
PKK, bir gün önce de Zana’ya Başbakan’la görüşmeme çağrısında bulunmuştu.

Duran Kalkan’ın değerlendirmelerini Zana’nın ziyareti eşliğinde nasıl okuyabiliriz? Onun, yeni bir barış ve müzakere sürecinin başlamasına pek sıcak bakmadığı söylenebilir. Belki şöyle okumak daha gerçekçi olur: Bir çözüm sürecine girilecekse bunun nasıl yürüyeceğine biz karar verebiliriz demek istiyor.
Çözüm isteyen kamuoyunun bakış açısıyla PKK’nın Duran Kalkan sözcülüğünde dile getirilen tavrı arasında derin bir yaklaşım farkı olduğu görülüyor. Bu kamuoyu, Leyla Zana’nın çabasını ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Meclis’te çözüm’ için Başbakan Erdoğan’ı ziyaretini sempatiyle karşılarken Duran Kalkan bu gelişmeleri kendilerine yönelik psikolojik savaşın bir parçası olarak görüyor.

Duran Kalkan, gazeteci Avni Özgürel’in Murat Karayılan’la görüşmesinde gündeme gelen “Silvan’ı yerel unsurlar yaptı” değerlendirmesine de gönderme yapıyor. Böylesi çabaların ‘sanal bir PKK’ hedeflediğinden söz ediyor.

Duran Kalkan ve Cemil Bayık genellikle PKK adına sert ve öfkeli açıklamalar yapıyorlar. Murat Karayılan’ın dili ise daha yumuşak ve ılımlı. Bu ne ölçüde bir farklılığa işaret ediyor, kesin bir şey söylemek kolay değil. Ancak PKK’nın tepesinde iki farklı üslubun barındığı da bir gerçek. Bu kez sert dil öne çıkıyor.

BDP’liler, Leyla Zana’nın çıkışından pek hoşlanmadılar. Kendi inisiyatifleri dışında kişisel bir hamle yapması canlarını sıktı. Yönetime danışmadı. Başbakan’la görüşmesi öncesi de BDP’lilerle konuşma gereği duymadı. BDP’liler, “Danışmadan gitti” eleştirisini sürdürüyorlar.

Ancak BDP’liler, Leyla Zana’ya karşı özenli bir dil kullanıyorlar. Zana’nın açıklamasına ilk tepkileri ‘hayal’ diye olsa da dünkü görüşmenin ardından “Biz de zaten bunu söylüyorduk” şekline bürünmüş görünüyor.

Leyla Zana, ilk çıkışıyla BDP içindeki bir farklılığı ortaya koymuştu. Zana’nın BDP ve PKK’ya ilişkin eleştirel değerlendirmeleri Kürt cephesindeki ‘resmi’ görüşlerin epeyce dışında. BDP’liler, Zana’nın Başbakan’a aşırı mültefit davrandığını düşünüyorlar. Bu yüzden de tepkililer.

Ancak şurası bir gerçek ki Leyla Zana deneyimli bir siyasetçi olarak kritik zamanda kritik bir hamle yaptı. Tıkanan süreci açabilecek girişimlere dair umut yarattı.
Bunu da çatışmanın tırmandığı bir ortamda ve PKK’ya rağmen yaptı. BDP yönetiminin arada sıkışıp kaldığı bir dönemde yaptı. Onun çıkışı bir cesaret ve doğru zamanlama örneği oldu. Zana’nın hamlesinin üstünlüğü burada.

Aslında Leyla Zana’nın Kürtlerin talepleri olarak dillendirdiği konular haklarla ilgili. Bu noktada bir sorun yok. Sorun, Leyla Zana’nın bir siyasi aktör olarak ortaya çıkmasında, çıkabilmesinde.

Tabii Başbakan’ın Leyla Zana’ya yaklaşımı, diyalog umudu açısından ipuçları yaratabilir. Olmadık zamanlarda olmadık hamleler yeni imkânların yolunu açabilir.
PKK’nın öfkeli açıklaması belki de inisiyatif sorunudur. Bir adım atılacaksa, onu ben bilirim, benim onayım gerekir demek istiyor olabilirler.
Neresinden bakarsak bakalım; Başbakan Erdoğan’ın Leyla Zana ile yaptığı görüşme, çözüm süreci açısından taşıdığı önem kadar Kürt siyasi hareketinin değişim kodları açısından da yeni okumalara imkân veriyor.

(Radikal gazetesinden alınmıştır)