Türkiye'de iyi olan olaylardan bir diğeri de  Fazıl Say'ın Türkiye'den taşınma kararı almış olması.

Ondan da kurtulmanın zamanı geldi.

Geçenlerde hatırlayanlar vardır 'Şevval Sam zengin bir koca bulsa da kurtulsak' demişti. E tabii Şevval'inda cevabı ondan geri kalmamıştı..

 Fazıl Say'ın ne demek istediği çok da önemli değil. Şevval daha popüler diye yaptığı tamamıyla kıskançlıktır. (?) 

Sonuçta Fazıl Say ne verebilir ki Türkiye'ye?

Ben de şahidim Şevval'in ne kadar popüler olduğuna.

Geçtiğimiz kış Cem Adrian'ın konserine gittiğim gün aynı anda Şevval Sam'ın da halk konseri vardı.

Cem Adrian denen çok önemli olmayan sanatçının konseri minicik puntalarla gazetenin küçücük bir köşesinde yer almışken Şevval Sam konser öncesi ve sonrası baş sayfadaydı.

Cem Adrian, Fazıl Say'ın yıllar önce keşfettiği biridir. 4 oktovlık sesiyle dünyada nadir bulunan seslerdenmiş.

Yani Fazıl Say kadar önemsiz biri...

Bence oda terk etsin Türkiye'yi. Onun da bir yararı olmaz.

 

Hülya Avşar'la Gülben Ergen ben en büyüğüm diye kendini kandıra dursun, ben diyorum ki son yıllarda Şevval Sam'dan büyüğü yok. 

Sanatın her dalı onda... Canı ister sanat müziği albümü çıkarır canı ister Karadeniz havaları hic olmadı arabesk...

Yakında  cazz albümü de bekliyoruz.

Halk konserlerinden reklamlara, talk showlarına kadar her yerde Şevval Sam var. 

 

Ey Tokat halkı!

 

Televizyon kanallarından birinde Fatih Ürek'le beraber bir kadın, sabah programı yapıyor.

Tokat iline özgü bir mercimek yemeği yaptı.

Ama içine tarifte olmayan birşeyler kattı diye yemek yapma süresince Tokat halkından özür diledi. 

Bir değil en az 5-6 kere özür diledi. 

Hatta hızını alamadı Tokat halkının dünyanın en anlayışlı insanları olduğunu bile söyledi.

 İtirazım yok, eminim iyi insanlardır ama bu kadar mübalâğalı bir anlatımla samimiyeti yitirip düpedüz dalkavukluğa dönüşmesi içler acısıydı. 

 Korku televizyonculara neler yaptırıyor artık.

 İşte bu duruma  ‘Aman sonun Mehmet Ali gibi  olmasın korkusu’ diyoruz. 

 

 

Bir diğer güzellik...

 

Yine televizyonda bir profesör yeni kitabını tanıtıyor. İzlerken bir ara gerçekten etkisi altında kalıyorsunuz. Tuhaflık biraz zaman geçtikten sonra ortaya çıkıyor. 

Diyor ki profesör “ Çocuklarınızı büyütürken 0-2 yaş arası çocuğunuzun poposuna anne elinden başkası değmeyecek” 

Nasıl yani? Çalışan anneler? Annesi olmayanlar? 

“Çocuğunuzu asla yerim seni gibi sözlerle sevmeyeceksiniz, çünkü biz yamyam değiliz”

 

Yine vicdan azabıyla baş başayım...

Ben hep yavrumu öyle seviyorum.Hatta demeyi bırak sürekli peşinden koşuyorum ‘gel buraya seni yicem’ diye

Bundan anlaşılıyor ki; Ben yamyamım..

Herkesin herşeyi biliyor olmasından ve benimde onları her defasında duyuyor olmamdan artık ben çok bıktım...

 

Ama birde şu var ki;

Önce benim izlediğim diziler yayından kaldırılır. Yani bir uyumsuzluk durumu olduğu kesin.

Ben bile artık yazdıklarımı ciddiye almamayı öğrendim. 

Demek istediğim Türkiye kime değer verip vermemesi gerektiğini iyi bilir... 

Türkiye'de iyi şeyler oluyor ve olmaya da devam edecektir...