Osman Ertuğ’un konuyla ilgili bugün yaptığı açıklama şöyle:

“8 Kasım'da Kahire'de Mısır ve Yunanistan'la bir deklarasyon yayınlayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, şimdi de benzeri bir üçlü mutabakatı İsrail'le sonuçlandırmayı hedeflediğini açıklamıştır. Rum Yönetimi Sözcüsü bu konuda yaptığı açıklamada bu hususta "Türkiye karşısında nispeten avantajlı olduğumuz alanlarda hareket edeceğiz. Yani AB içinde ve komşu ülkeler nezdinde" demek suretiyle Kıbrıs Rum Yönetimi'nin son günlerde KKTC ve Türkiye'nin etrafında örmeye çalıştığı düşmanca ittifaklar ağının amacını da açıklamış bulunuyor. Bu açıklama son derece manidardır. Hristodulides'in bu itirafı, ayrıca, Rum lider Anastasiades'in Kahire deklarasyonunu imzalayanlar arasındaki diyalog ve işbirliğinin herhangi başka bir ülkeyi hedef almadığı şeklindeki açıklamasının ne derece gayrı ciddi ve samimiyetten uzak olduğunun açık bir göstergesidir. 

Gaspçı Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan'la birlikte önceden oluşturdukları bir senaryo uyarınca görüşme masasından kaçmasını ört bas etmek ve sorumluluğu Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'ye yüklemek maksadıyla uyguladığı strateji gereği, bazı bölge ülkeleriyle tek yanlı ittifak arayışlarına girmiştir. Kendilerine, aramızdaki ve ortak sahibi olduğumuz Kıbrıs adası etrafındaki sorunları bu tür tek yanlı ve hegemonyacı yaklaşımlarla değil, Kıbrıs Türk tarafı ile kuracakları diyalog yoluyla çözebileceklerini bir kez daha hatırlatmak isteriz. Kıbrıs Türk tarafı olarak bizleri dışlayan, yok farzeden, gerek bizim gerekse Türkiye'nin bölgedeki hak ve çıkarlarını göz ardı eden söz ve davranışlar bir sonuç getirmez. Olsa olsa aramızdaki güven sorununu daha da derinleştirir, sorunların çözümlenmesini daha da karmaşık hale getirir ve zorlaştırır. 

Fırsatçı bir yaklaşımla hareket eden Kıbrıs Rum Yönetimi'yle bu tür bir işbirliği ve dayanışma içine giren veya girmek isteyen ülkeleri de bu konuda uyarmak istiyoruz. Bu yapılan, Kıbrıs'ta müzakereye dayalı adil ve kalıcı bir uzlaşı bulmaya yönelik görüşmeleri yeniden başlatma çabalarına ters düşmekte, bu konudaki ümitleri baltalamaktadır. Bunu göz ardı edenler, bunun tarihi sorumluluğunu da taşıyacaklardır. "Egemenlik hakkı" gibi soyut kavramlar arkasına saklanan Kıbrıs Rum Yönetimi, bu egemenlikte Kıbrıs Türk tarafının eşit hakkı olduğunu, Kıbrıs'taki iki lider arasında imzalanan 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklama'da egemenliğin eşit şekilde Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardan kaynaklandığının, taraflardan hiç birinin diğeri üzerinde otorite ve yetki kullanamayacağının açıkça yazıldığını bu ülkelere unutturmak istiyor.

Uluslararası deniz hukukunun yerleşmiş içtihat ve prensipleri ülkelerin MEB’deki egemenlik haklarını ancak tüm diğer ilgili taraf devletlerle uzlaşma yoluyla tesis edebileceğini ortaya koymaktadır. Böyle bir uzlaşının bulunmadığı mevcut koşullarda, Kıbrıs Rum tarafının MEB'de herhangi bir egemenlik hakkından bahsetmesi hukuken mümkün değildir. Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Sayın Espen Barth Eide'nin, Münhasır Ekonomik Bölge’nin karasularının bir parçası olmadığı ve savaş gemileri dahil herkesin buralara girebileceği şeklindeki açıklamasına dikkat çekmek istiyoruz. 

Kıbrıs Rum tarafına, hidrokarbon çalışmalarını başlattıkları 2011 yılından bu yana bu konuda ortak hareket etmeyi amaçlayan yapıcı önerilerde bulunduk ve bu öneriler hala masadadır. Ama onlar tek yanlı hareketlerini sürdürmekte ve konuyu masadan kaçmak için bir bahane olarak kullanmaya devam etmektedir. Hedeflediğimiz ortaklığın ruhu, birlikte hareket etmeyi, sorunlarımızı diyalog yoluyla görüşme masasında ele alarak çözmeye çalışmayı gerektirir. Biz masadayız ve Kıbrıs Rum muhataplarımızın da dışta ittifaklar aramak yerine ön şartsız masaya dönmesini bekliyoruz.”

TÜRKİYE'YE KARŞI KAHİRE'DE ÜÇLÜ İTTİFAK HABERİ İÇİN TIKLAYIN

Türkiye'ye karşı Kahire'de üçlü ittifak!