GÜLSÜM İNCEKAYA

İSTANBUL

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı Prof. Dr. Ata Atun, Batı blokunun, Türkiye'nin Kıbrıs'tan ve Doğu Akdeniz'den çıkarılarak bölgesel egemenliğine son vermek için beş maddelik bir strateji planı hazırladığını öne sürerek, "Türkiye'nin, bölgede önem arz eden bir varlık olduğu Batı blokunun enerji kökenli stratejik planından belli. Türkiye, varlığını sürdürebilmek için enerjiye ve bölgesel hakimiyetine yönelik kendi strateji planını yapmak zorundadır." dedi.

ABD'nin, Akdeniz'deki enerji kaynaklarını kontrol altına almak için Kıbrıs Rum kesimine askeri yığınak yaptığı iddialarına ilişkin soruları cevaplayan Prof. Dr. Ata Atun, elektriğin ve İçten yanmalı motorların icat edilmesinden ve sanayinin atak yapmasından sonra emperyalist güçlerin hedeflerinden bir tanesinin de Orta Doğu olduğunu söyledi.

Avrupa'nın yayılmacı güçlerinin hedefi haline gelen Orta Doğu'nun günümüzde ABD, AB ve Rusya'nın hedefinde olduğunu ve yayılmacı girişimlerinin Orta Doğu'nun dışına çıkarak Doğu Akdeniz'i de kapsadığını aktaran Atun, şöyle konuştu:

''Doğu Akdeniz'de de ortam yavaş yavaş kızışmaya başladı. 20. yüzyılın başında Orta Doğu'yu paylaşmak için savaş açan yayılmacı güçler, aynı stratejiyi çağın koşullarına uygun olarak günümüzde Doğu Akdeniz için uygulamaya koydular. Avrupa'nın yayılmacı güçlerinin hedefi haline gelen Orta Doğu günümüzde ABD, AB ve Rusya'nın hedefinde. Bunların gözleri Orta Doğu'nun da dışına çıktı ve yayılmacı girişimleri Doğu Akdeniz'i de kapsıyor artık. ABD ve AB ortak hareketle Suriye'nin petrol kaynaklarına el koymak için girişimler yaparken, Kerkük petrolünü de Suriye'deki petrolle birlikte bir şekilde ortak bir boru hattı ile Avrupa'ya taşımayı hedefliyorlar.  

Rusya'nın hedefi ise biraz farklı. Çar Büyük Petro, döneminden beri yurt dışında yapılacakların başında Akdeniz'de var olmak ve Suriye petrollerinden pay kapamak geliyordu. Şu anda Rusya'nın Lazkiye'de deniz üssü ve Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim'de de bir hava üssü bulunuyor. Bu üssü koruyanlar da Çeçen askerlerden oluşan özel bir kuvvet. Bu üsler her ne kadar İngiltere'nin Kıbrıs adasındaki Akrotiri (Ağrotur) ve Dikelya üsleri gibi hukuken bağımsız ve egemen Rus toprakları değilse de kullanım olarak aynen bu statüde. Zaten ABD ve AB'yi de rahatsız eden bu üsler ve Rusya'nın üsler üzerindeki imtiyazları. Batı için tam bir kabus denebilir."

- "Suriye'den petrol fışkırıyor"

Prof. Dr. Ata Atun, petrol yatakları yerin 250 metre derinliğinde bulunan Suriye'nin, hem ABD ve AB hem de Rusya için çok önemli önemli olduğunu vurgulayarak, "Petrol yer yüzeyine çok yakın. Neredeyse ipe bağlı kovayı kuyuya sarkıt ve petrolü çıkart abartısına çok uygun.'' ifadesini kullandı.

Suriye'nin petrol rezervlerinin bilinenden çok daha fazla ve zengin olduğunu kaydeden Atun, "Suudi Arabistan'daki rezervin yarısına yakın. Suriye'de an itibarıyla faaliyette olan 14 petrol kuyusu var ve üretimi de 6-7 milyar varil civarında, neredeyse dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olduğu iddia edilen Suudi Arabistan'ın petrol üretiminin yarısı kadar.'' değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Atun, dünyanın dördüncü büyük aktörü Çin'in, Orta Doğu'da yaşananlar pek umurunda değilmiş gibi davrandığını ama bütün gücüyle Akdeniz'e bir şekilde yerleşmek sevdasında olduğunu savundu.

Çin'in bu yarışta perde arkasından faaliyet gösterdiğini anlatan Atun, ''Çin, şimdilik Girit'teki ticari üssü ve Yunanistan ile yapmış olduğu ticari ve bölgesel stratejik anlaşmalarla tatmin olmuş gözüküyor. Resmen AB toprakları içinde kendi yönetimi altında ticari üslere sahip durumda.'' ifadesini kullandı.

-''Doğu Akdeniz doğal gaz zengini''

Prof. Dr. Ata Atun, son verilerin, Doğu Akdeniz'in doğal gaz açısından son derece zengin olduğunu gösterdiğine değinerek, buradaki rezervlerin dünyanın en zengin doğal gaz yataklarına sahip Rusya'daki mevcut doğal gazın yarısına yakın olduğu bilgisini paylaştı.

2009'da yapılan sismik araştırma verilerine göre İsrail'in Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) içinde yer alan Tamar'da 260 milyar metreküp ve Leviatan'da da 450 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunduğunun tahmin edildiğini aktaran Atun, ''2012 yılında yapılan sismik araştırma verilerine göre Afrodit bölgesinde 200 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunduğu tahmin edilmekte. Bölgedeki toplam doğal gaz rezervi yaklaşık 900 milyar metreküp civarında. Bu meblağ ise Rusya'da buluna doğal gaz rezervinin yaklaşık yarısına denk gelmekte.'' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Atun, Suriye'de son yedi yıldır ve Kıbrıs'ta da son 51 yıldır süregelen sorununun çözülememesinin asıl sebebinin bu enerji rezervlerinin büyüklüğü olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Sorunun kökeninde yatanlar yayılmacı ve sömürgeci alışkanlıkları olan ABD ve AB'dir. AB'de toprak altı zenginliği bitti, sömürge gelirleri de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra son buldu. Avrupa Kıtası enerji gereksiniminin çoğunluğunu Rusya'dan petrol ve doğal gaz alarak karşılıyor ve Rusya'ya bağımlı. Rusya AB'nin boğazını sıkarsa AB ölmez ama yaşam koşulları daha da zorlaşır.

AB bu olasılığı bertaraf edebilmek için Rusya'yı devre dışı bırakmak istiyor ve bu nedenle de gözünü Suriye'ye ve Doğu Akdeniz'e dikti. Niyet çok açık, Suriye'de PYD ve PKK’yı silah ve para desteği ile güçlendirmek, Kuzey Irak'tan başlamak üzere Doğu Akdeniz'e kadar ulaşan güvenli ve kendi kontrolünde bir bölge oluşturmak ve bu bölge üzerinden Suriye ile Kerkük petrolünü Akdeniz'de yine kendi kontrolünde bir limana akıtmak. Bu limandan da tankerlerle ve boru hattı ile Avrupa'ya bu petrolü göndermek.''

- AB'nin stratejik planı

Prof. Dr. Ata Atun, Avrupa Birliği'nin hedefinin Doğu Akdeniz'den çıkarılacak doğal gazı İsrail, Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan arasında yapılacak bir anlaşmayla Avrupa'ya taşımak olduğunu belirtti.

Bu amaçla İsrail, Kıbrıs Rum ve Yunanistan arasında  East Med doğal gaz boru hattı projesi mutabakatı imzalandığını, Mısır'ın ise bu üçlüye dahil olmak için uğraştığını anlatan Atun, "Yapılacak anlaşmanın sürekli olabilmesi için bölgedeki mevcut siyasi düzenin, kara sınırlarının ve denizdeki egemenliklerin de değiştirilmesi gerekiyor.'' değerlendirmesinde bulundu.

Bu doğrultuda, adına "Batı bloku" denilen ABD ve AB'nin Türkiye'nin Kıbrıs'tan ve Doğu Akdeniz'den çıkarılarak bölgesel egemenliğine son vermek için stratejik bir plan hazırladığını savunan Atun, planın amacının önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye'nin zayıflatılması olduğunu öne sürdü.

Planla ayrıca Türkiye'nin Kıbrıs adasından ve Doğu Akdeniz'den çıkarılarak bölgesel egemenliğine son verilmesi, İsrail ile Suudi Arabistan'ın bölgede stratejik ortak ve müttefik haline getirilmesi, Irak ve Suriye'nin parçalanması ve İkinci Dünya Savaşı sonrası belirlenen Irak ve Suriye sınırları içindeki Batı blokunun mutlak denetiminde yeni devletlerin oluşturulması, PKK/PYD terör örgütünün, hukuk dışı olmaktan çıkarılarak yasal hale getirilmesinin hedeflendiğini ileri süren Atun, ''Türkiye'nin, bölgede önem arz eden bir varlık olduğu Batı blokunun enerji kökenli stratejik planından belli. Türkiye, varlığını sürdürebilmek için enerjiye ve bölgesel hakimiyetine yönelik kendi strateji planını yapmak zorundadır.'' diye konuştu.