Akıncı, “Türk halkı evet çözümden yanadır ve çözüm için var gücüyle uğraşacaktır ama Kıbrıs Türk halkı sadece Kıbrıs’ta sadece ara bölgeye sıkıştırılmış bir halk olarak kalmayacaktır, bunu da herkes bu şekilde algılayıp ona göre davranmalıdır. Kıbrıslı Türk halkı olarak bizler BM teşkilatı ile bu teşkilatın Genel Sekreteri ile sadece ve sadece bir tek New York’ta mı görüşeceğiz? BM yetkilileriyle sadece Lefkoşa’da ara bölgede mi görüşeceğiz?” diye sordu. 

Akıncı, bugün İstanbul dönüşü Ercan Havaalanı’nda  BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon  ile yaptığı görüşmeyi değerlendirerek basının sorularını yanıtladı.

Sözlerine, “BM Dünya İnsani Zirvesi İstanbul’da toplandı. Bu ilk zirve. Zirve’nin Türkiye’de yer alması kuşkusuz ki anlamlıdır. Çünkü Türkiye bugün 2 buçuk milyondan fazla mülteciyi barındıran bir ülke konumunda. Bu anlamda böylesi bir insanlık konusunun da orada yer almakta olmasının ayrı bir önemi vardır” diye başlayan Cumhurbaşkanı Akıncı, İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle bir akşam yemeğine katıldığını ve BM Genel Sekreteri ile de yararlı bir görüşme yapma imkanı bulduğunu belirtti

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “TC Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a bu daveti için, BM Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-moon’a da bu yararlı görüşme için teşekkür ederim” dedi. 

Cumhurbaşkanı sözlerine şöyle devam etti:

“Sayın Genel Sekreterle Davos’ta Ocak ayında yaptığımız görüşme hatırlardadır. O günden günümüze geçen süreçteki gelişmeleri kendisiyle ele alma fırsatımız oldu. Aynı zamanda bugünden itibaren benim çok önem verdiğim ve altını sıklıkla çizdiğim, yıl sonuna kadar geçecek olan süreyi en iyi şekilde nasıl değerlendirebileceğimiz konusunda da karşılıklı görüş alış verişinde bulunduk. Unutulmaması gereken bir noktanın daha altını çizmek isterim. O da şudur: Bu geçecek 7 aylık süre, sadece benim sıklıkla ifade ettiğim nedenlerden dolayı değil, bir nedenden dolayı daha BM Genel Sekreteri açısından da önemlidir. 2016 sonunda sayın Ban Ki-moon ’un görev süresi sona erecek. Dolayısıyla o da çözümü için bu kadar emek verdiği sorunun çözümlendiğini görerek görevinden ayrılmayı arzu ettiğini bizlere her vesileyle ifade etmektedir.” 

“VARLIĞIMIZI HAZMEDEMEMEK ANLAMSIZDIR”

“Çözüm için uğraşıyoruz. BM Genel Sekreteri ile yaptığımız görüşmenin çerçevesi de budur. Biz çözüm yönünde çabalarımızı elbette bıkmadan, usanmadan sürdürmeye devam edeceğiz. Ancak şunun da altını çizmeden geçmek doğru olmaz. Bizim oradaki varlığımızı hazmedememek gerçekten anlamsızdır. Duygularla, tepkisel hareket etmek yerine akılla, mantıkla doğru yönde ilerlemek gerekir. Geçen gün bir vesileyle ifade ettim. Rum tarafında Pazar günü seçimler yapıldı. Yeni bir meclis aritmetiği oluştu. Bu oluşan yeni yapının da Rum toplumu için hayırlı olması dileklerimi de ilettim ve bir kez daha şunun altını çizmek isterim ki, şimdi artık bu seçim de geride kaldığına göre gerçekten çözüme odaklanmak, aramızdaki geri kalan farklılıkları bertaraf etmek için yoğun bir çalışma temposuna girmek ve artık çözümün koşullarını el birliğiyle yaratmak gerekiyor. Bu doğrultuda Kıbrıs Türk tarafı olarak elimizden geleni yapacağız. Önümüzdeki dönemde bunun en iyisini gerçekleştirmeye çalışacağız.” 

SORULAR ve YANITLAR

27 Mayıs’taki liderler görüşmesinin yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Akıncı şöyle yanıt verdi: 

“Bizim açımızdan gerçekleşmemesi için hiçbir neden yok. Biz şu anda planlandığı gibi o görüşmeye hazırlanacağız ve o görüşmeye gideceğiz. Bizim elimizde olmayan nedenlerle eğer bu görüşmenin gerçekleşmeme gibi bir durumu söz konusu olursa, bu durumun neden bu şekilde olduğunu da bunu yaratanlar kendileri izah ederler. Bugün İstanbul’dan ayrılırken böyle bir bilgi yoktu. Sadece Sayın Espen Barth Eide ile görüşmeyecekleri şeklinde sosyal medyadan bana ulaşan bir bilgi oldu. Kendi taktirleridir. Biz Sayın Eide ile Perşembe sabahı görüşmemizi yapacağız.”

İstanbul’a gidişiyle ilgili bir soruya ise Akıncı, “BM’nin toplantısının yer aldığı alanda, bu zirve gerçekleşti ve bugün de devam edip sonuçlanacak. Biz BM’nin kendi bünyesinde organize edilen bir alana davetli olarak gitmedik. Çünkü o alan, bu zirve devam ettiği sürece BM toprağı olarak kabul edilir. O alana BM’nin bayrağı çekilir ve yönetim BM’ye geçer. Usul budur. Biz bu zirve dolayısıyla TC Cumhurbaşkanı’nın devlet ve hükümet başkanlarına yönelik düzenlediği ve benim de davetli olduğum, bu konuda kimseye de söz söyleme hakkı düşmeyen davete icabet ettim. Ne bekleniyordu? Türkiye Cumhuriyeti’nin düzenlediği bir yemeğe, KKTC Cumhurbaşkanı’nı da davet etmesinden daha doğal ne olabilirdi ki? 1 ay kadar önce İİT zirvesine katıldık. Oradaki katılımımız daha farklı oldu. Çünkü orada gözlemci üye sıfatımız da var. Orada tabii ki konferansa da katıldık. Burada o anlamda bir katılım söz konusu değildi” dedi.

 

"GENEL SEKRETER İLE GÖRÜŞMEK İÇİN GİTTİM”

Cumhurbaşkanı Akıncı, bir başka soruya karşılık verdiği yanıtta şöyle dedi:

“Ama ondan öte BM Genel Sekreteri’nin de İstanbul’da olması nedeniyle bir görüşmenin olasılığını araştırdık ve görüşeceğimizin kesinleşmesi üzerine gitmeyi uygun gördüm. İstanbul’a giderken BM Genel Sekreteri ile görüşeceğimi bilerek gittim, sadece bir yemeğe gitmedim. Bu konuda birileri Rum tarafına ne söyledi tabii ki bilmiyorum, kendimle olan kısmı biliyorum ve bu kısım bahsettiğim çerçevededir” diye konuştu.

“RUM TARAFI ÖLÇÜSÜZ TEPKİ GÖSTERİYOR”

“Yemeğe katılmanız Anastasiadis’i niye rahatsız etmiş olsun ve neden bir krize neden olsun? Anastasiadis bir kez daha çözümden mi kaçıyor” yönündeki bir soruya karşılık verdiği yanıtta Cumhurbaşkanı Akıncı aşırı yorumlar yapmak istemediğini aşırı tepkilerin de anlamsız olduğu cevabını verdi.  

Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anlaşılıyor ki Rum tarafı bu konuda ölçüsüz bir tepki gösteriyor o nedenle zaten ben akıl ve mantık yolu ile hareket edilmesi gerektiğini söylüyorum. Çünkü bizim BMGS ile görüşmelerimiz ancak çözüm için, Kıbrıs’ta daha güzel günlerin gelmesi için oluyor ve bu da bilinmektedir. Şunu unutmayınız ki 53 yıldır Rum tarafı dünyada Kıbrıs adına tek tanınmış statüyü tek başlarına kullanıyorlar. Kıbrıs Türk halkının ortaklık hakkı bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başına temsil etmek ve bunu Rumların yönetiminde bir cumhuriyet haline dönüştürmek gibi bir alışkanlıkları oldu. Dolayısıyla bizim şu veya bu biçimde herhangi bir platformda yemek dahi olsa yer almamız, öylesi bir ortamda BM Genel Sekreteri ile görüşmemiz belli ki onları rahatsız ediyor. Ama şu unutulmamalıdır Kıbrıs Türk halkı evet çözümden yanadır ve çözüm için var gücüyle uğraşacaktır ama Kıbrıs Türk halkı sadece Kıbrıs’ta sadece ara Lefkoşa’da bölgeye sıkıştırılmış bir halk olarak kalmayacaktır, bunu da herkes bu şekilde algılayıp ona göre davranmalıdır. Yani bizler Kıbrıslı Türk olarak BM teşkilatı ile bu teşkilatın Genel Sekreteri ile sadece ve sadece bir tek New York’ta mı görüşeceğiz? BM yetkilileriyle sadece Lefkoşa’da ara bölgede mi görüşeceğiz? Ocak ayında Davos’ta görüştük, o da farklı bir platformdu ama belli ki ondan bile rahatsızlıklar duyuldu ve o konuda da pek çok spekülasyonlar yapıldı. Biz çözüm için hem kendi haklarımızı sonuna kadar savunarak, Kıbrıs Türk halkının her zaman söylediğim gibi eşitliğini, özgürlüğünü ve güvenliğini gözeterek ve elbette diğer toplumun da makul olan hassasiyetlerini de gözeterek bir çözüm doğrultusunda elimizden geleni yapacağız. Bunu art niyetsiz olarak, samimiyetle yapacağız. Bu demek değildir ki Kıbrıs Türk halkı üstelik kendisini tanıdığını söyleyen tek ülkenin Cumhurbaşkanı’nın düzenlediği, ev sahibi olduğu bir yemeğe bile katılım gösteremeyecek ve orada BM Genel Sekreteri ile de yararlı bir görüşme yapamayacak. Bu tahammülsüzlük gerçekten kabul edilebilecek bir durum değildir.” 

“SÜRECE SABOTAJ DEĞİL, ÇÖZÜME KATKI”
Sürecin nasıl geliştiği, daha önceden davet olup olmadığı ve bu davete icabet ederek müzakere sürecine bir nevi bomba koyduğu yönündeki iddiaların bulunduğu yönündeki soruya ise Cumhurbaşkanı Akıncı, “BM Genel Sekreteri ile görüşmem çözüm sürecine sabotaj deği, tam aksine çözüm sürecine bir katkıdır” dedi. 

 “Bu sürede Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın bir yemeğine icabet ettim, orada diğer davetliler gibi bulundum, hemen onun ardında da uygun bir ortamda BM Genel Sekreteri ile görüştüm. Görüştüklerim de az önce belirttiğim gibi tümüyle Kıbrıs konusunun çözümüne katkı çerçevesindedir. Müzakere sürecini niye ben sabote ediyormuşum? Bizim oradaki varlığımız niye bu kadar rahatsızlık yaratıyor? Bunu soranlar ilk önce bunu sorgulasınlar. Dolayısıyla eğer birileri bir şeyler için mazeret arıyorsa onu kendilerinin izah etmesi gerekiyor. Bu müzakere sürecine sabotaj değil ancak yardımcı olarak değerlendirilmesi gereken bir görüşmedir.  Hatta Davos’ta olduğu gibi Sn. Anastasiadis ile de beraber olmayı arzu ediyordum orda, yemekte de yeri ayrılmıştı. Niye gelmediğini kendisi izah ediyor ama bu izahın çok da tutarlı olabileceğini düşünmüyorum çünkü yanlış bir değerlendirme içindedirler. Bizler oraya Sayın Erdoğan’ın davetlisi olarak gittik yemek bağlamında. BM Sekreteri Sekreteri ile görüşmenin günü, saati konusunda netlik olmasını beklediğimiz için biraz son dakika gibi göründü. Ya dün olacaktı, yada bu sabaha sarkacaktı. Görüşmenin dün akşam olması hem bize hem onlara en uygun şekilde görüldü. Bu çerçeveden hareketle gidişimiz dün oldu yoksa bugün sabaha da sarkabilirdi. Dün tarifeli uçak saatlerini de geçirdiğimiz için ve toplantının kesinleştiği saatte tarifeli seferler bitmiş olduğundan böyle bir gidiş oldu. Bildiğiniz üzere BM Genel Sekreterinin yoğun gündemleri oluyor, hele de İstanbul’daki zirve anlamında baktığınız zaman çok büyük yoğunluğu var. Sayın Ban Ki-moon  Kıbrıs’a özel önem vermesi ve bu sürece pozitif katkılarımızın bilincinde olan bir Genel Sekreter olarak benimle görüşmekten memnuniyet duyacağını öğrenir öğrenmez biz de özel uçakla gitmeyi uygun gördük. Bunda da farklı bir yorum yapmamak lazım. Olay tamamen anlattığım çerçevededir”.