Yeni "Yargı Paketi" Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'liyi öldürenlerin tahliyesinin önünü açtı. Ardından yaygara başladı:

- Katilleri serbest bırakıyorlar...

Doğru, eğer adli bir hata sonucu cezaevinde değillerse, "katiller" serbest kalıyor. Üstelik son derece doğru bir adım atılıyor. Eski Adalet Bakanlarından Seyfi Oktay'ın ortaya çıkardığı büyük adaletsizlik gideriliyor.
Başbakan da düzenlemeyi bunun için onayladı. Kurmayları, yaptıkları çalışmayı kendisine anlattılar. "Ortada büyük haksızlık ve mağduriyet var, ama sol üzerimize gelebilir, konu istismar edilebilir" dediler.

Başbakan
buna rağmen "Mağduriyet varsa düzeltin" talimatını verdi. Şimdi meseleyi en baştan alalım...

Atılan bu adım, 12 Eylül'ün yaralarını sarmaya yönelik bir düzenleme. Solcular, darbenin ardından kurulan mahkemelerde TCK'nın 146. Maddesi'nden ceza aldılar. 3 kişinin, beş kişinin, 10 kişinin katiline tek bir idam cezası verildi. Ülkücüler ise 313. Madde'den hüküm giydiler. Her cinayet için ayrı idam cezası aldılar.

Son düzenlemenin mimarı Ak Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın ifadesiyle "cezalarda büyük bir eşitsizlik" ortaya çıktı.
Ardından, 8 Nisan 1991'de "Özal Affı" çıktı. İdam cezaları 10 yıla, müebbet hapisler 8 yıla düştü. Herkes "şartlı tahliyeden" yararlandı. Cezaevleri boşaldı.

Bundan 20 yıl önce bakın kimler serbest bırakıldı:

Düzenlemeden yararlananlardan biri PKK'lı Adil Şahin'di. 1989'da karakol basıp, 8 askerimizi şehit etmişti. İdam cezası aldı, ancak 3 yıl yatıp dışarı çıktı. İstanbul Ümraniye'de ülkücü görüşlü 7 işçiyi işkence ile öldürenler, gözlerini oyup, erkeklik organlarını kesenler salıverildi.

Adana
'da bir apartman dairesinde aynı anda 6 öğretmeni katleden solcu militanlar da serbest bırakıldı.
Kimse tepki göstermedi, bir Allah'ın kulu sesini çıkarmadı.
Bırakın tepkiyi, tahliye olan sol isimler coşkuyla karşılandı. Kaç kişinin katili olduğuna bakılmaksızın, konferanslara, panellere davet edilip, ayakta alkışlandı.

1992
'de Adalet Bakanlığı'nın başına bugünkü CHP'li Seyfi Oktay geldi...
Gelir gelmez de "olmaz" dedi. Yeni bir düzenleme ve yeni bir yorum yapıldı. 8 askerimizin katili Adil Şahin, tek bir idam cezası aldığı için elini kolunu sallayarak gezerken, Türkiye'de bir "ülkücü avı" başlatıldı. Aftan yararlanıp, salıverilenlerin çoğu yeniden cezaevine gönderildi. Çünkü Seyfi Oktay, Bahçelievler Katliamı sanıkları gibi üst üste idam cezaları alan ülkücülerin her bir ceza için 10 yıl yatmaları gerektiğine ve aftan yararlanamayacaklarına hükmetti.

Bir insanın defalarca idam edilebileceği gibi garip bir mantık ortaya çıktı. Hukuk ayaklar altına alındı. Sanıkların lehine değil, aleyhine olan hükümler devreye sokuldu. Yapılan bu yeni düzenleme, geçmişe yönelik olarak da uygulandı.
Şimdi, CHP zihniyetinin yol açtığı bu büyük adaletsizlik gideriliyor. Meselenin özü bu! Yine de "Hükümet katilleri serbest bırakıyor" yaygarası devam ediyor...

Bu nasıl kin, bu nasıl nefret, bu ne biçim bir kafa anlamak mümkün değil! Yeni düzenlemeden faydalanacak olanlar, emsallerine bakılırsa zaten 20 yıldır fazladan yatıyorlar. Bu ülkede Abdullah Öcalan gibi binlerce insanın katiline bile tek bir idam cezası verildi. İşkence ile öldürülen 8-10 kişinin katilleri dışarı çıkalı yıllar oldu. Cezaevlerinde bir tek onlar kaldı. Buna rağmen istismar diz boyu!..
Aslında yaşananlar çok normal. Ortada yadırganacak bir durum yok. Kendi "katillerini" bağrına basan, onları el üstünde tutan, hatta alkışlayan bu kafaları artık tanıyoruz.

Kısa bir süre önce Sivas Olayları'nda asli fail bile olmayan üç-beş kişinin "davası düştü" diye Türkiye'yi ayağa kaldırdılar. Buna karşılık 1.500 kişinin katili olarak yargılanan Dev Sol Davası sanıkları ile ilgili dava "zaman aşımından" düştüğünde seslerini çıkarmadılar. Tersine, onları aklamak için kendilerini helak ettiler.
Ne yaptıklarını çok iyi hatırlarsınız!..

Peş peşe haberler hazırlayıp, 1.500 kişinin katili olmakla suçlanan o sanıkların "30 yıldır yargılanarak mağdur edildiklerini" bile yazabildiler!

Bakmayın siz, "Faşist Hükümet 7 kişinin katilini göz göre göre serbest bırakıyor" türünden bağırıp çağırmalara.
Bunlar, "katil sever" yaygaracılar... Tabii, kendilerinden olması şartıyla!

(Takvim gazetesinden alınmıştır)