Yunanistan'da yayınlanan Kathimerini gazetesinin 3 Kasım 2013, Pazar tarihli sayısında çıkan yazımın ilk iki bölümü aşağıda. Kathimerini gazetesi bence gazetecilik örneği vererek büyük bir cesaretle 4 sayfalık söyleşinin tümünü yayınladı, içeriği Yunanlıların ve Rumların hoşuna gitmeyecek olsa da.

 

Gerçekleri söylemek boynumun borcuydu ve çekinmeden düşüncelerimi açık ama kibarca dile getirdim.

 

Bana sorulan Birinci soru: "Kıbrıs Sorunu'nda gelinen son noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çözüm olanaksız mı?" şeklindeydi;

Yanıtım ise kelimesi kelimesine aşağıdadır;

"Kıbrıs sorununda gelinen son nokta üzücü. Hızla kopuşa doğru gidiyor iki halkın ilişkileri. Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri dünyadan koparmak için elden geleni yapmaları ve Kıbrıslı Türklerin herhangi bir konuda her hangi bir ülke ile irtibat kurmalarını, spor müsabakaları yapmasını, akademik faaliyette bulunmasını, ticaret yapmasını vb girişimleri önlemek için her yolu denemesi çok yanlış bir strateji. Ayrılığı çok yoğun bir şekilde körüklüyor bu uygulama. Maalesef 2002, 2003 ve 2004 yıllarında Kıbrıslı Türklerin iki halkın birleşerek adada "Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti" kurmak istekleri yüzde 65 düzeyinde iken günümüzde bu istek tek haneye düşmüş durumda. Kıbrıslı Türkler artık Kıbrıslı Rumlarla hiç bir şekil ve koşulda ortaklık ve ortak yaşam istememektedirler. Bu gelişme adada 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti benzeri "yeni" bir devletin kurulmasını olanaksız kılmaktadır. Kuzeyden güneye bakılınca, Rum siyasilerin ve dini liderlerin söylemlerinden Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri eşit statüde bir ortak pozisyonunda görmedikleri net ve açık olarak ortaya çıkmaktadır.

DISI Avrupa Parlamentosu Milletvekili Eleni Thearus'un AB okulunun KKTC'ye düzenleyeceği geziyi iptal ettirmek için gösterdiği çaba, yaptıkları ve aldığı sonuç, iktidarda olan DISI partisinin Kıbrıs Sorununa bakışını ve siyasetini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Kıbrıslı Rumların bu yanlış yaklaşımları ve "Tanınan devlet biziz" uygulamaları artık Kıbrıslı Türkleri bıktırmıştır.                 

Rum siyasilerin Kıbrıslı Türkleri çözüme yaklaştırmak için İngiltere'nin İskoçya, Galler ve İrlanda yaklaşımını uygulaması daha akılcı bir yol olurdu. Bu yaklaşım düşünülenin tam tersine Kıbrıslı Türkleri Kıbrıslı Rumlardan koparmaz, ortak yaşam zeminini güçlendirirdi."

 

Sorulan İkinci soru; "Anastasiadis hükümetinin Kıbrıs Sorunu'ndaki çizgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Bu soruyu aşağıdaki gibi yanıtladım;

"Başta Anastasiades olmak üzere tüm Rum siyasiler Kıbrıs konusuna sadece kendi çıkarları doğrultusunda ve yerel olarak bakmaktalar. Halbuki "Yerel" bakışa ilaveten, "Bölgesel" ve "Küresel" olarak konuya bakmaları gerekmektedir. Kıbrıslı Türklerin bir devlet kurduktan ve bölgesel egemenliklerini ilan ettikten sonra bundan vazgeçmeleri, Kıbrıslı Rumların akıllarındaki "Kıbrıslı Türklere Azınlık Statüsü Verelim Kıbrıs Cumhuriyeti'ne Katılsınlar" düşüncesi sonucunda asla olmayacak bir gelişmedir.

Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin anavatan olarak gördükleri Türkiye'yi, 75 milyonluk nüfusu, dünyanın 16. ekonomisi, bölgesel lider ve oyun kurucu ülke olarak görmeleri gerekmektedir. Adadaki mevcut Türk askerini geri göndermek şansını Kıbrıslı Rumlar dönemin Rum lideri Tassos Papadopulos'un "Sığ görüşü ve Helen Milliyetçisi düşüncesi" doğrultusunda TV'de yaptığı konuşma sonrasında kendisine inanarak 24 Nisan 2004 referandumunda yüzde 75 düzeyinde "OXI" oyları kullanıp ilelebet kaybetmişlerdir. Artık bir daha Türk askerini bu adadan hiç bir kadife güç sökemez. 24 Nisan 2004 referandumunda Rumların "hayır" demeleri Kıbrıslı Türklerin farklı düşünmesine yol açmış ve aradan geçen 9 yıl içinde Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlarla ortak bir devlet kuramayacaklarına inanmaya başlamışlardır.  

Aynı şekilde 1960 Anayasası içinde yer alan Türkiye'nin Garantörlüğü'nü de Türkiye'nin kendisinden başka hiç bir kimse, hiç bir devlet ve hiç bir güç elinden alamaz. Kıbrıslı Rum liderlerin AB'ye ve ABD'ye bu doğrultuda yaptıkları çağrılar boşunadır. 

Anastasiadis'in Kıbrıs Sorunu'nda çizdiği çizgi ve belirlediği strateji çok yanlıştır. Belki Kıbrıslı Rumların siyasi çıkarları doğrultusunda kısa vadede doğru gözükebilir ama uzun vadede kesinlikle adanın keskin çizgilerle bölünmesine neden olacak bir yol izlemektedir.

Müzakereleri başlatmamak için harcadığı çaba ve ortaya sürdüğü yapay gerekçeler, Rumlara uzun vadede masada ve AB içinde pozisyon kaybettirecektir.

Sayın Anastasiades ve etrafındaki siyasi mücadele arkadaşları, Afrodit parseli içindeki doğalgaza çok güvenmektedirler ve kendilerini zafere, zenginliğe ve adanın mutlak hakimiyetine ulaştıracağını sanmaktadırlar. Doğalgaz gerçekte Kıbrıslı Rumlara fayda değil, zarar getirecektir, aynen AB'ye girerek egemenliklerinin büyük bir kısmını Brüksel'e teslim ettikleri gibi.      

Avrupa Birliği artık istediğini Kıbrıslı Rumlara yaptırabilecek pozisyondadır. Finansal olarak ellerini Kıbrıslı Rumların boğazına geçirmiş durumdadır ve sıkmaktadır. AB'nin istedikleri yerine gelene kadar da bu sıkış devam edecektir. " ...... (Devam Edecek 2/3)