Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a takdim edilen 'Akil İnsanlar Raporu'nu yayınlamaya devam ediyoruz...

4.BÖLÜM


Öncellikle bütün İslam aleminin ve bütün insanlığın bayramını en içten duygularımla kutlar, bayramın başta ülkemize ve bütün dünyaya barış, adalet ve kardeşlik getirmesini Cenab-i Allah’tan niyaz ederim.


Toplam 5 bölüm olan Karadeniz Akil İnsanlar Raporunun dördüncü bölümü veriyorum


Raporda medyaya eleştiri var!


Raporda “Genel olarak toplantılarımızın medya tarafından objektif şekilde kamuoyuna yansıtmadığını ifade etmek mümkündür. Toplantılarda değişik bakış açılarını yansıtan, barışçıl konuşmalar medyada neredeyse hiç yer almamıştır. Gerçekleştirilen faaliyetler, katılımcıların sürece ilişkin yaptığı oldukça nitelikli tespit, değerlendirme ve eleştiriler nedense basının hiç ilgisini çekmemiştir. Cılız protestolar, içeride yapılan ve toplantılardaki genel eğilimi yansıtmaktan uzak konuşmalar medyada öne çıkartılmıştır.


Bu noktada yerel basının sürece ilişkin tutumu, halkın çok gerisinde kalmaktadır.


Nitekim toplantılarda barış karşıtı en sert konuşmalar, genel olarak yerel gazeteciler tarafından yapılmıştır. Örneğin, Amasya ilinde bir konuşmacının “Irkımı ya da erkek olarak doğmayı ben seçmedim” biçimindeki sözüne, aynı anda fotoğraf çekmeye devam eden bir Sinop ve Amasya’da Kamu-Sen yetkilileri sürekli konuşmacıların sözün kesse de toplantı gerçekleşmiştir.


Toplantıyı sabote etmek üzere gelenlerin diğer konuşmacılar üzerinde baskı kurması, toplantılara davetli olmayanları alınmaması yönünde karar almamıza neden olmuştur. Bu da grubumuz tarafından istenmeyen güvenlik tedbirlerinin yaşanması ile sonuçlanmıştır Örneğin Artvin Gazeteciler Derneği Başkanı’nın sözleri “Akil insanları tarih iki şekilde kaydedecek; bu iş başarılı olursa yad edileceksiniz, başarısız olursa vatan haini olacaksınız.


Devlet olmanın bazı gerekleri vardır, vatan haini, vatan hainidir cezalandırılır. Bunun affı yoktur tarihimize baktığımızda, bu da böyle olmuştur. Vatan hainlerini ayırıp yok edeceksin bu kadar basit. PKK terör örgütü yok edilerek çözülür” şeklindedir.


Bu örnek, değişik toplumsal kesimlerin sorunu çözmek için argüman geliştirmesi karşısında, özellikle yerel gazetecilerin statükoda nasıl sabit kaldığını göstermesi açısından ilginçtir.


Buna karşın, sosyal medya aracılığıyla Akil İnsanların yaptıkları iş karşılığında para aldığına ilişkin haberler yayımlanmıştır. Medyanın bu örnekteki gibi gerçek dışı yayınları, toplumun manipüle edilmesinde çok etkin olmuştur. Bunun en trajikomik örneği, Heyet üyemizin ailesinin terasında yapılan kahvaltının beş yıldızlı otelde yapılmış olarak yansıtılmasıdır.


Bu noktada çözüm sürecinin insanlara daha iyi anlatılması için basın yayın organlarının tutumunu gözden geçirmesinde fayda vardır. Medyanın çözüm sürecine ilişkin magazin ve polemik niteliğindeki haberler vermesinden daha önemlisi, bu konuda bir barış dili oluşturulması ve o doğrultuda yayınlar yapılmasıdır.


Şehit Aileleri ve Gaziler


“12 yıldır her gün ağlıyoruz ama artık kan bitsin diyorum, çünkü iki oğlum daha asker”. Bir şehit babası “Emperyalist güçler, ikinci Sevr’i bize dayatıyor. Abdullah Öcalan 30 yıl önce bağımsız bir devlet istiyordu, şimdi bundan vazgeçiliyor, buna inanıyor musunuz?


TC Anayasasında Kürtler cumhurbaşkanı olamaz, başbakan olamaz gibi bir madde yok. Bizim bu topraklarda kardeş olmadığımız bir durum yok. Devlet, doğuya yatırım yapıyor ama PKK buraları bombalıyor. PKK, kundaktaki çocuğa kurşun sıkıyorsa neyin barışını yapacağız?


Benim sahip olduğum Kürdün sahip olamadığı ne hak var da bu duruma geldik? Ama doğudaki elektriğin parasını ben ödemek istemiyorum, doğuya verilen teşvikin yarısını da ben almak istiyorum. İşin açığı ben doğudaki insanla eşit olmak istiyorum. Bizim Kürt insanıyla problemimiz yok.


Biz Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında beraber mücadele verdik. Kürtçe konuşmak, Kürtçe TV yasak değil. Üniversitelerde Kürt Dili kürsüleri kuruldu. TRT Şeş izleyenler PKK tarafından mimlendi. PKK ile Kürt kamuoyunu birbirinden ayırmamız lazım. Apo da Kürt değil zaten bildiğim, okuduğum kadarıyla Ermeni.”….


Akiller karedeniz grubu başbakanın memleketi Rize’de muhteşem deniz manzarası eşliğinde kahvaltı yaptı. Keyifleri oldukça yerindeydi. Bir kuş sütü eksikti.” şeklinde manipulatif haberler yapılmıştır. Toplumu olumsuz yönlendirmek için yan yana konan fotoğraflar farklı bölgelere aittir. Üstelik 5 yıldızlı otel göndermesi yapılan yer, grubumuzdaki Yıldıray Oğur'un Rize'deki baba evidir. “Bir kuş sütü eksikti” ifadesi de annesinin hazırladığı kahvaltı sofrasıdır.


17 ilde şehit aileleri ya evlerinde ya da derneklerinde ziyaret edilmiştir. Şehit ailelerine yapılan ziyaretlerde ailelerin çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeleri not alınmıştır. Bu ziyaretlerde basının bulunmamasına özen gösterilmiştir. Amaç, şehit ailelerinin çözüm sürecine ilişkin lehte veya aleyhte yaptıkları değerlendirmeler dolayısıyla incitilmelerini önlemektir.


Nitekim bir ilde şehit aileleri derneğinin, bir gün önce bir siyasi parti temsilcileri tarafından kalabalık bir grupla ziyaret edildiği ve “Akiller sizin derneğe gelecekmiş, nasıl kabul edersiniz” şeklinde tehdit edildiği öğrenilmiştir.


“Benim canım yandı, başkasının canı yanmasın” benzeri cümle sarf eden şehit aileleri oldukça fazladır. Buna karşın şehit aileleri ile yapılan görüşmeler Uludere’deki mağdur ailelerine verilen tazminatı, Bakanların Uludere baskın mağdurlarını ziyaretinin manipüle edildiğini ve farklı yorumladıklarını göstermiştir. Kendilerini Uludere mağdurları ile karşılaştıran aileler olduğu gibi, “Dağda çatışmada ölen kişilerin ailelerine de maaş bağlanacakmış ve bundan sonra biz aynı maaş kuyruklarında mı bekleyeceğiz” diyenler bile olmuştur.


Şehit aileleri çocuklarını ya da eşlerini öldürenlerin affına genel olarak karşı olduklarını beyan etmektedirler. “Kandil’de bazı konuşmalar yapılınca ister istemez bundan rahatsız oluyoruz” demektedirler. “Müzakere olacaksa olsun ama bu bizim canımızı acıtmasın. Vatan, millet, din, namus bunları önemsiyoruz, bu noktada gereken önem verilsin, şehitlerimizin canı acıtılmasın” söylemleri sıklıkla dile getirilmektedir.


Süreci destekleyen biri olarak söylüyorum, acaba biz şehit ailelerinden helallik aldık mı? Sadece Amasya ilinde yapılan şehit ailesi ziyaretinde basın bulunmuştur. Bu da grubumuzun insiyitafi ile olmamıştır. Aile kendi akrabası olduğu için AA bölge muhabirini çağırmıştır. Şehit ailelerinin bir kısmı maddi anlamda zor durumdadır. Devletten daha fazla destek beklemektedirler. Ayrıca şehit yakınlarına memur olma imkânının iki çocuğu olanlar için uygulanmadığı, bir çocuk bir kardeş için verildiği ve ayrıca resmi makamlarda kendilerine yardımcı olacak bir muhatap bulamadıkları beyan edilmektedir.


Sonuçta şehit aileleri devlete emanet ettiği çocuklarını kaybetmişlerdir. Bu aileleri zaten fazlasıyla hassastırlar ve farklı kişilerin provokasyonuna daha açık durumdadırlar. Birkaç kişinin olumsuz davranışından hareketle ifade edilen keskin söylemlerin, bütün aileleri incittiği unutulmamalıdır.”diye ifade edilmektedir.


Gençlere yönelik çalışmalar yapılmalıdır…


Raporda “Toplantılarda görüş dile getirenler içinde genç din adamları, iş kadınları ve iş adamları, yenilikçi ve özgürlükçü sosyalistler, muhtarlar ve esnafın konuşmaları dikkat çekicidir. Özellikle din adamlarının barışçı dilleri, dünyaya açık, değişimci yaklaşımları, üzerinde durulmaya değer bir durumdur . Bu söylemleri, aynı zamanda Anadolu'daki değişimin de önemli işaretlerinden birisi olarak değerlendirmek mümkündür.


Bu durum gençlere yönelik özel çalışmalar yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Özellikle üniversiteler kurumsal olarak çözüme katkıların sağlanması için sürece dâhil edilmelidir. Üniversitelerin sahip olduğu bilim insanlarıyla sorunun anlaşılır bir düzlemde tartışılmasının hayati katkılar sağlayacağı unutulmamalıdır.


İslam, barış dinidir. Peygamber efendimiz Veda Hutbesinde, Acemin Arap’a, Arap’ın Aceme üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır demiştir. Dolayısıyla ırkçılığı dışlamalıyız.”denilmektedir.


Fındık işçisi Kürtler aşağılandı…


Raporda adete hem özeleştiri ve hem de üzüntü veren ifadelerde var. Bir vatandaş “bir kardeşiz diyoruz Ama size bir örnek vereyim, her mevsim fındık işçisi Kürtler gelir buraya. Kimse ilgilenmezdi onlarla, aşağılanırlardı. Hatta nüfus kağıdı sorulurdu Giresun -Ordu arasında. Fındık bahçelerinde ücret 50 TL’dir ama Kürtlere verilen ücret 20-30 TL’dir.


Yahu böyle kardeşlik mi olur? Sürece muhalif olanlar eleştiriyor ama hiçbir çözüm önerisi getirmiyorlar. Amalı fakatlı cümleler çürük cümlelerdir. Amasız fakatsız cümleler kurmak gerekir. Kiminle savaştıysak onunla barışacağız. İmralı’yla savaştıysak onlarla barışacağız. Başka yolu yok. Ya da 40 bin insan daha ölecek! Bu sürecin sonunda demokratik, özgürlükçü bir anayasa çıkmalı. Bu kardeşliği sağlayalım. Ülkeme barış gelsin.