AKPM yönetiminde ikinci Türk parlamenter, Memecan oldu. Geçen dönem AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nun Başkan seçildiği AKPM'de, Başkan Yardımcısı da Türk oldu. AKPM Türk Delegasyonu başkanı da olan Memecan, 4 yıldır görev yaptığı AKPM'de başkan yardımcılığına ''zorlanmadan'' seçildi.
     Memecan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AKPM'nin çok önemli bir kurum olduğunu belirterek, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olan Türkiye'nin 1949 yılından beri konsey üyesi olduğunu hatırlattı. Memecan, nasıl seçildiği sorusuna, ''4 yıldan beri aktif bir üye olarak AKPM'de çalıştım. Hem Genel Kurulda hem görev aldığım komitelerde hem de liberal demokrat grupta gündeme gelen konularda görüşlerimi aktardım, diğer çalışmalara katıldım. Böyle bir göreve seçilmek için son dakika kulislerinin etkisi olmaz ama ben 4 yıldır kulis yapıyordum. Beni tanıyorlardı, bu nedenle seçilmek kolay oldu'' dedi.
     Mevlüt Çavuşoğlu'nun başkanlığında Türkiye'nin görünürlüğünün arttığını, ayrıca Türkiye'nin görüşlerinin gündeme gelmesinin de kolay olduğunu anlatan Memecan, ayrıca Türkiye'nin bakış açısının farklı olduğu konuların gündeme gelmesinde de çok etkili olduğunu kaydetti.
     AKPM'de kurucu ve asil 47 üye ülkenin yanı sıra toplantılara katılıp oy hakkı olmayan ''gözlemci ülke'' statüsünün bulunduğuna işaret eden Memecan, yeni uygulama olarak ''demokratik ortak'' statüsü de getirildiğini anlattı. Filistin ve Fas'ın ''demokratik ortak'' olarak seçilmesinde Çavuşoğlu'nun çok etkisi bulunduğuna işaret eden Memecan, ''AKPM yönetiminde Türklerin bulunması, Türkiye'nin doğru bildiği ve önem verdiği konuların gündeme gelmesi için büyük bir fırsat... Ben de orada gündemin belirlenmesinde karar vericelerden biri olacağım; hangi konuların, nasıl bir bakış açısıyla ele alınması gerektiği konusunda Türkiye'nin görüşlerini, tezlerini daha çok duyurabileceğim'' diye konuştu.
    
     -''Avrupa Konseyi daha önemli hale gelecek''-
    
     Avrupa Parlamentosu ile karşılaştırıldığında AKPM'nin daha az tanındığı görüşüne karşılık Memecan, şöyle konuştu:
     ''Türkiye olarak AB'ye girmeye çalıştığımız, böyle bir süreç içinde olduğumuz için AP daha çok gündemimizde. Oysa AKPM, AB'den çok daha üstün ve AB olsun diye kurulmuş. Ama daha sonra böyle devam etmemiş. İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün üye ülkelerde yerleşmesini öne çıkaran bir anlayışla devam ediyor. AB, 27 üye ülkeden oluşuyor, oysa Avrupa Konseyi 47 üyeden oluşuyor; artı gözlemci ve şimdi demokratik ortaklar var. 800 milyon insanı temsil ediyor. 800 milyon insanı ilgilendiren konular orada konuşuluyor ve kararlar alınıyor. Üye ülkeler alınan kararlara uymak zorunda. 'Demokratik ortaklık' statüsüyle, şu anda gelişmekte olan ve demokratikleşmeye çalışan ülkelerde bu değerlerin yerleşmesi ve kurumlarının bu prensiplerle geliştirilmesi açısından yararlı olacak. Avrupa Konseyi şimdiye kadar olduğundan daha önemli bir konuma gelecek. Bizim açımızdan ise hem Başkan hem de başkan yardımcısının Türk olmasıyla Konseyde Türk görüşleri ve Türkiye daha çok bilinecek.''
     Memecan, Başkan Yardımcısı olarak AKPM'de neleri gündeme getireceğine ilişkin olarak, ''AKPM'nin gündemi bir süre için belli. Türk delegasyonundaki arkadaşlarımız orada raportör olabilecek. Raportör olduğunuzda Konseyde, Avrupa'yı ilgilendiren konularda görüşlerimiz daha iyi yansıyabiliyor. Gündemdeki konularda arkadaşlarımızın daha aktif olarak kendi ve Türkiye'nin fikirlerini diğer parlamenterlerle paylaşabiliyor. Ayrıca, gündeme getirilmesini isteyeceğimiz konular olacak'' dedi.
    
     -Kadına şiddet AKPM'nin de gündeminde-
    
     Memecan, Türkiye'de gündemde önemli yer tutan kadına şiddet konusunun AKPM'nin de gündeminde olan bir konu olduğuna işaret ederek, yapılan çalışmalarla ilgili şunları kaydetti:
     ''Ben daha önce AKPM'de 'Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komitesi'ndeydim. 1,5 yıllık çalışmamız sonucunda kadına karşı şiddet konusunda bir konvansiyon oluşturduk. Bu konvansiyonu geçen yıl Mayıs ayında İstanbul'daki toplantıda ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Üye ülkelerin kadına karşı şiddet konusunda yapacakları, alınacak önlemler bu konvansiyonda yer alıyor. İlk imzalayan biziz, bu da arkasında duracağımızı gösteriyor. Hala konvansiyonu imzalamamış ülkeler var ve onları imzalamaya teşvik ediyoruz. Halen çalışmalarını sürdüren Komitenin en önemli gündemi, kadına karşı şiddet...
     Zannetmeyin ki bizde kadına karşı şiddet var da Avrupa'da yok. Eğitimli, iş, kariyer sahibi olursa da kadına karşı şiddettin olmadığı doğru değil. Maalesef bu hastalık Avrupa'nın en gelişmiş ülkesinde bile var. Bunun üzerinde topyekun çalışılması lazım.''
     Memecan, Türkiye'de kadına karşı şiddet konusunda yurt çapında duyarlılık ve önlem kampanyaları oluşturulması gerektiğine dikkati çekerek, sivil toplum kuruluşlarının bu çalışmalara katılmasının hayati önem taşıdığını vurguladı. Konuyla ilgili önlemler kadar eğitim programlarının da önemli olduğunu belirten Memecan, şöyle konuştu:
     ''Biz istediğim kadar eğitim programları yapalım; polisi, askeri, yargıçları, doktorları eğitelim. Bunlar zaten yapılması gerekenler ama öbür yandan sivil toplum kuruluşları ve şiddet görmeyen kadınlar, ayrıca bu konuda fikri olan kadınlar konuyla ilgilenmeli. Öncelikle şiddet uygulayan adamların, bunu yapmasını önlemek lazım. Evet, şiddet gören kadınlar için ne gerekiyorsa yapalım ama onların şiddet görmesini önlemek için çalışmalıyız. Bu erkeklerin eğitimi olabilir, bilimsel araştırmalar ve dünyadaki örneklerden yararlanılabilir. Cezaları güncelleştirelim, kimisini artıralım, kimisini farklı uygulayalım. Konunun daha çok gündemde tutulup, sonuç alıcı kampanyalar yapalım.''
    
     -Dünyada kadının durumu...-
    
     Memecan, dünyada da kadının durumunun istenen düzeyde olmadığını vurgulayarak, ''Dünyada kadın öyle ahım şahım, olması gereken yerde değil. Avrupa'nın birçok ülkesinde; örneğin Almanya'da akademik kariyer yapan kadın sayısı çok az. Hollanda'da da öyle. Bizde akademik alanda kadınların olmadığını düşünemiyoruz bile. Rahatlıkla kariyer sahibi olup ilerleyebiliyorlar. Önlerinde kadın olduklarından dolayı hiçbir engel yok. Ama Avrupa'da sırf kadın olduklarından dolayı engeller var'' dedi.
     Dünyada şirketlerin üst düzey yönetimlerinde hala kadın bulunmadığını, ''erkeklerin futbol ve golf oynadıkları erkeklerle şirket yönetmeye devam etmek istediklerini'' anlatan Memecan, ülkelerin kendilerine göre farklı uyulamalar yaptıklarını kaydetti.
     Memecan, ''Norveç'te kota uygulaması var; yönetimde yüzde 40 kadın olması gerekiyor. Bu, sıkıntı yaratıyor. Yüzde 40 kadın olacak diye donanımlı olup olmadığına bakılmaksızın kadın alınıyor ve bu da şirket yönetimini aksatıyor. İskandinav ülkelerinde 'fermuar yöntemi var. Liste yapılacağı zaman bir kadın, bir erkek konulmak zorunda. Ben daha doğal olarak; kadının hak ederek, kadın olmalarından dolayı önlerinde engel olmadan, işi bilerek, öğrenerek ilerleyeceği ortamların daha sağlıklı olacağı görüşündeyim'' ifadelerini kullandı.
    
     -''AKPM'de pantolon yasağı yok''-
    
     TBMM'deki ''pantolon'' tartışmalarını değerlendiren Memecan, ''AKPM'de pantolon yasağının olmadığını, kimsenin bu konularla uğraşmadığını'' belirterek, şunları ifade etti:
     ''AKPM'de isteyen istediğini giyerek geliyor. Herkes bir genel kurula nasıl gireceğini iyi kötü biliyor. Eğer parlamenter olduysa ne giyip, ne giymemesi gerektiğini biliyordur. Bazıları hep etek ceket, kimisi pantolon ceket giyiyor. Ne yapayım ben kılık kıyafetin? Ne diyor o önemli. Ona bakıyorum. Çok şahane, allı pullu giyinmiş olsun ama gelip saçma sapan konuşsun, yine kıymeti yok ya da basit bir kıyafet giysin ama gelsin benim ufkumu açacak bir şey söylesin. Ona çok daha saygım var.
     Kadının kılık kıyafet işini kimse kafasına takmasın. Uğraşmaktan vazgeçsinler. Biz kadınlar ne giyip ne giymeyeceğimize kendimiz karar verecek olgunluktayız. Biz büyüdük, ne giyilip ne giyilmeyeceğini biliyoruz. Bu konuda son sözü ne erkekler, ne kadın ne de devlet söylesin, kimse söylemesin. Uğraşmayalım kılık kıyafetle. Başka önemli meselelerle uğraşalım. TBMM'deki değişikliğin bu çerçevede olması gerekir. Pantolon giyilebilir ama 'kot pantolon üzerine yeşil kazak giyilmez' denmesin. Rahat bıraksınlar. 'Meclise uygun kıyafetle gelinir' desinler. Uygun kıyafetin ne olacağına ben karar veririm. Bu nedenle TBMM'deki tartışmayı gereksiz buluyorum. Böyle olacağına ''uygun kıyafetle gelinir'' denilsin. Kadın da adam da uygun kıyafet giysin gelsin Meclise.'

AA