Programın adı…..boşverin, 

Konukları…..adlarını bilmeye değmez, 

Konu…. İçler acısı

Ama bir ipucu vereyim isterseniz, 

Varlıklarıyla, gerçekten sosyoekonomimize yön veren, sunucuların derin hayat deneyimleri ile, “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı” çıkmazını bile, “çok program yapan en iyi bilir” neticesiyle çözen, evet, bir sabah programı. 

Yaşam koçu, psikolog, doktor, aşçı, abla, 5'i bir yerde program sunucuları. 

Konuklarımızdan Kadın;

“Kocam beni hiç beğenmiyor artık ve sevmiyor… Çok zayıfım, giydiklerim yakışmıyor. Burnum çok kemerli, yüzümün ortasında kocaman. Dişlerim çok kötü. Aynalara bakamıyorum, dışarı çıkamıyorum. Keşke kocam beni sevse.”

O bir anne, bir Kadın…. Bir Adam tarafından “beğenilmek“ için yardım çağrısı yapıyor, gencecik ruhu altüst olmuş. Bunca yıllık evliliğinde, Adam’ın bir nebze olsun görmediği o ruhu…

Ve Adam’a cevap hakkı doğuyor. Hakkaniyetli bir program…:

“Evet artık beğenmiyorum. Hem ağzında koku var….”

Kızmayın Adam’a…

Toplumumuzun “Kadın’ı aşağı görme” yöntemleri yavaş yavaş tükeniyor. Çünkü Kadınlar pes etmiyor. Hala çok akıllılar, hala başarılı ve hakimler. 

Aklı evveller, “Gelin bir de burdan deneyelim. Çirkin Kadın’la aile yürümez diyelim belki sindiririz bu defa” demişler. 

İyi kalpli, cömert program sahipleri de, Adam’ı memnun edip aileyi kurtarmak için, Kadın’ı doktor doktor gezdirip defalarca bıçak altına yatırıp, Adam’a “yaraşır” hale getiriyorlar ve inanır mısınız 5 kuruş para almıyorlar. 

Adam sonuçtan memnun.

“Aman Allah’ım bu ne güzellik!” diye havalara zıplıyor. 

Ve artık onu seviyor. 

İşte bir yuva daha kurtuldu çok şükür. 

Yanlız gözden kaçan bir nokta var: 

Kendinin, sevdiği Adam tarafından beğenilmediğini düşünen kaç genç Kadın’ımız acaba geçen gün programda izledikleri gibi, bu doktorların estetisyenlerin masraflarını karşılayabilir?

Ya bu işi çok ucuza yapabilecek kandırmaca doktorlara gidecekler ve belki de “merdiven altı operasyonlarla” hayati risk alacaklar veya doktor masraflarını karşılamak için ömür boyu borca girecekler…

Ve yine kayıplar, yine mutsuzluklar, yine acılar…

Ama aklı evveller, unutmayın; 

Ne kadar Kadın’ın o tertemiz ruhu, duyguları üzerinden prim yapılmaya kalksanız da, biz Kadınlar birer Anka kuşuyuz.

Yok olacağımızı anladığımız zaman, kendimize yuva yapar bekleriz ki yeni doğan güneş çalıları yaksın, yok olalım ve küllerimizden tekrar doğalım. 

Dolayısıyla, Kadın’ı sindirme, bastırma, susturma, Kadın üzerinde hakimiyet kurma planlarının suya düşmesi kaçınılmazdır. 

Sevgili program yapımcıları, neden Kadın’a önce kendini sevmeyi öğretmiyorsunuz? Eşsiz ruhlarından, muhteşem anneliklerinden, olağanüstü hoşgörülerinden, sabırlarından, tarihteki muhteşem Kadınlardan, kendi kendine yetmenin mutluluğundan bahsetmiyorsunuz? 

Belki “değişmek” yerine “izinden gidilecek” birkaç Kadın örneği veriseniz, daha başarılı, daha coşkulu nesillerimiz olur. 

Sadece minik bir tavsiye.