Seçim heyecanı sardıkça siyasetçileri de oy alma heyecanı sıtma gibi sarıyor.

Seçmenin gözünü boyamak, gönlünde taht kurmak, ve iktidar olmak için türlü türlü  stratejiler, sloganlar ve seçmenin nabzına göre söylemleri geliştirmek için hemen hemen tüm partiler kafa yorar, bunun için danışmanlar tutulur, şirketlere oluk oluk para akıtılır.

Lâkin bildim bileli Kürt oyları her zaman için siyasi partilerin iştahını kabartmıştır.

Kimi Kürtleri keklik avlayıp Kürt oylarını iştahla yerken kimi de “gitti bizim lahmacun fırını” deyip Kürtlerin gönlünü alamadığı için seçimden bir gün sonra dizini dövmeye başlamıştır.

“Hani kızını dövmeyen dizini döver”,” kızını başıboş bırakırsan ya davulcuya ya da zurnacıya gider” diyen atasözümüz var ya, CHP’de seçim öncesinde yönetimini dövemediği için seçimden sonra dizini dövmeye başlamaktadır.   

İşte özellikle 1980’lerden sonra Kürtlerin oylarını alamayan CHP, her seçimden sonra dizine dövmeye başladığına tanık olmaktayım.

Her bölgemizin ve her ilimizin kendine has özgül ağırlığı ve özel koşulları vardır.

Bu illerimizden bir tanesi de kusursuz doğa harikasıyla İzmir’dir. Ulusalcı ve Türk milliyetçiliğinin egemen olduğu İzmir, kendi özel hayatıyla birlikte her alanda özgür olmayı ve özgür yaşamayı isterken Kürtlerin Cumhuriyetten bu yana gaspedilen ve ihlal edilen haklarının verilmesi konusunda ne yazık ki İzmir, çok fazlasıyla cimri davranmaktadır.

Yani İzmir’deki kardeşlerimiz tıpkı Kemal Sunal ve Şener Şen’in dediği gibi Kürtlere “aha kardeş, 3 bana, 1 sana” demeyi çok sevmektedirler.

Barış sürecini en az destekleyen illerin başında gelen İzmir’de çiçeği burnunda CHP İzmir milletvekili aday adayı Öğretim Görevlisi Zekiye Seda Sönmez’le telefonda kısa bir sohbetim oldu.

Temkinli, dikkatli ve çok da manevralı bir dil kullanan ama evrensel değerlere ve evrensel adalet anlayışına sahip olduğunu gördüğüm Sönmez, İzmir’in kendi özgürlüğüne ve aşırı milliyetçiliğe düşkün olduğunu söyledi.

Kurulduğu günden bu yana daima militarizmin gölgesinde politika yapan, devletin asıl sahibi olduğunu iddia eden, eski şarabı yeni şişeye koyarak halk yığınlarını koyun sanan CHP’nin Kürtler ve Kürt sorunuyla ilgili ne düşünüyorsunuz soruna, Sönmez yine çok dikkatli cevap verdi.

“İzmir’de Kürt sorunu konuşmak, tartışmak çok güçtür. Ama ben elimi taşın altına koyarak aday adayı oldum ve bu sorunun adil ve kardeşlik hukuku kapsamında çözülmesinden yanayım. Her türlü sorunumuzu savaşarak değil konuşarak çözmeliyiz. Bin yıllardan beridir aynı topraklarda yaşayan Anadolu insanı olarak bizler birbirimizi anlamasak, kim anlar?”dedi.

Artık bu ülkede sonuca ulaşmak için bir takım şeylerin olması ve taviz politikalardan vazgeçmek gerektiğini söyleyen Zekiye Seda Sönmez, bu anlamda CHP’nin kendini sorgulaması, eksik ve hatalarını kabul etmesi gerektiğini söyledi.

            Genelde milletvekili aday adayları kendi partisinin MKYK/MYK ve Genel Başkanlarına şirin görünmek için her türlü yalakalığı yapar, takla atarken Sönmez’in dik duruşluluğu, dobralığı, sözünü sakınmadan söylemesi, kendi partisini eleştirmesi ve, hataların düzeltilmesi istemesi de doğrusu hoşuma gitti.

            Sönmez; İzmir’e gelen Kürt kökenli bazı MYK üyelerin İzmir’de üvey evlat muamelesi gördüğünü, bu duruma üzüldüğünü, eğer iktidar olmak istiyorsak kadın kollarından gençlik kollarına, parti teşkilatlarından üst kademeye kadar toplumun tüm katmanlarını kucaklamak ve halk yığınlarına gitmek gerektiğini söyledi.

            Sadece kıyılarda var olmanın iktidar olmak için yeterli olmadığını, ulusal ve milliyetçi bir söylemle CHP’nin ilerlemeyeceğini, Doğu ve Güneydoğu’da daha fazla CHP’nin varlığını hissettirmesi ve Kürt sorununa da eğilmesi gerektiğini söyleyen Sönmez, hümanist bir insan olarak PKK’nin silahı bırakma taraftarı olduğunu söyledi.

            CHP İzmir Milletvekili aday adayı Zekiye Seda Sönmez; “her CHP’li PKK’nin silah bırakmasını ister.” Dedi.

            CHP’den başka partilerinin olmadığını, 10 yıldan bu yana CHP’de aktif politika yaptığını, siyasal mücadelesinde çok zorlukları yaşadığını ama buna rağmen yılmadığını, ayakta durmaya çalıştığını, ekipçilik ve ayak oyunlarıyla çok muhatap söyleyen milletvekili aday adayı Sönmez, en başta ailesinin siyasete girme taraftarı olmadığını ama zamanla ailesinin siyaseti kanıksadığını söyledi.

            Babasının bir ekmek fırını olduğunu ve ailesinde kendisinin dışında siyasetle ilgilenen olmadığını söyleyen Sönmez, sadece kadın veya erkek hakları değil evrensel haklardan yana olduğunu, kadınlara sayısal eşitlik değil siyasal eşitlik istediğini ifade etti.

 Sönmez; en büyük hayalinin öğrenci yetiştirmek ve siyaset bilimcisi olmak olduğunu da söyledi.  

            “Yüreğimin Gelincik Tarlası” adlı şiir kitabını da yazan Sönmez, neden sağ parti değil de sol parti soruma da şu cevabı verdi:

“Sağ partiler dini fazlasıyla siyasete alet ediyorlar. İnançlı insanların en masum ve en kutsal duygularını kullanıyorlar. Benim inancım ben ve Allah arasındadır. Kimsenin inancım üzerinde duygu sömürüsü ve tahakküm kurmasını istemem. Oruç tutuyorum, kendime göre inançlı biriyim ama bunu asla siyasete alet etmem. İnancı siyasete alet etmek bana hiç de ahlaki gelmiyor.”dedi.

Doğrusu dobra, dürüst, kıvırmadan ve salt kendi çıkarları için film fırıldak çevirmeyen Zekiye Seda Sönmez gibi siyasetçilerin siyasette var olmalarını isterim. Partilerin de bu kriterlere ne kadar önem verdiğini zamanla göreceğiz.