Çevreye şöyle bir bakıyorum da, mutsuz, insanlara güvenini yitirmiş, bir çok insan görüyorum.  Herkes sanki bir tedirginlikle yaklaşıyor ilişkide olduğu insanlara. Ya da hep savunmada kalması gerektiğini düşünüyor. Belki de haksız sayılmazlar böyle olmakta. Çünkü  nice gülen yüzün ardında ne hainlikler yattığı zamanla ortaya çıkıyor. Hepimiz için geçerli bir durum bu. Zamanla ortaya çıkıyor dediğim o zamanı da biz belirliyoruz.  Ne kadar erken yakınlaşırsak tüm içtenliğimizle, ne kadar erken açarsak sırlarımızı, o kadar erken alıyoruz darbeleri.  Açık vermezsek de hepsi iyi bize karşı.

Eskiden psikoloğa gitmek bugünkü kadar yaygın değildi. Herkesin yakın bir dostu olurdu ve ona anlatabilirdi herşeyini.  O da dostunun sırlarını saklar ve elinden geldiğince ona yardımcı olmaya çalışırdı.  Fakat zamanla güven ortamından uzaklaşıldı ve artık kime güvenip kime güvenemeyeceğini anlayamaz oldu insan.  Psikologlara gitmede patlamalar yaşandı.  Artık hemen hemen herkesin bir psikoloğu var.  Ne kadar rahatlanıyor bu şekilde bilemem ama sevgi ve dostluğun yerini sanırım hiçbir şey tutamaz. 

Bazı kocalar eşlerinden gelirlerini, bazı kadınlar da yaptıklarını ya da örneğin aldıkları eşyaları gizlerler eşinden.  Çocuklar ise tam bir muamma, hemen hemen herşeylerini gizler durumdalar ailelerinden.  Zaten aile bireyleri sağlıklı bir şekilde bir araya gelip birbirleri ile gerektiği gibi “dost” olamıyorlar.  Kadın TV dizilerine odaklanmış, erkek internet ortamında tanıştığı kadınlarla muhabbet halinde, çocuk ise kendisini  odasına kapatıp, kulağında kulaklık yüksek sesle müzik dinliyor ya da bilgisayar oyunlarıyla, internetle vakit öldürüyor.

En yakın arkadaş dediğiniz kişiler, onunla paylaştıklarınız sayesinde, size zarar verme potansiyeline en fazla sahip olan kişi olabiliyor bir süre sonra. Ne hale gelmişiz. İnsanların mutsuz olmaları, güven duygularını yitirmeleri ve zaman zaman da acımasızlaşmaları normal sayılır oldu.  

Herkesin karşısındaki insanı kendisi gibi gördüğüne inanırım. Samimi ve iyi niyetli bir insansanız, karşınıza çıkan insanları da kendiniz gibi görebilirsiniz. Ya da kötücül bir yanınız vardır,  herkesi öyle görürsünüz.

Fakat, her iki durumda da olan iyi niyet ve samimiyet dolu yürek taşıyanlara olur.  Sonunda, kimisi bu  döngüye yenilerek, acımasız ve bencillik kervanına katılıp onlardan biri olur, kimisi de aldığı darbelere rağmen bildiği yolda devam eder. 

Devam etmesi onu zavallı yapmaz elbette. Tam tersine, taşıdığı o büyük yürek sayesinde daha fazla olgunlaşır, ihtiyacı olanın başvuracağı makam olur yüreği.

Böyle insanlardan az da olsa var.  Altın gibi kalpleri vardır onların ve değerlerini ancak kendinizi “mihenk taşı” yaptığınızda anlayabilirsiniz.