Son 3 günün sosyal, görsel ve yazınsal medyanın fenomeni Ak Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in ruh haletini, çizdiği zikzak, aydın, entelektüel ve siyasi etikle bağdaşmayacağımız açıklamalarını izleyince hayretler içinde kalıyor ve gerçekten canım çok sıkılıyor.


Aslında Türk-Kürt aydını gibi bir ayrımı yapmak istemem ama genel olarak kendini Kürt “aydını” ve Kürt “siyasetçisi” olarak tanımlayan bazı şahsiyetlerin kaypak zeminde politika izlediklerini, yazıp çizdiklerini yıllardır izliyor ve bu taifenin bir türlü bu handikaplardan kurtulamadığını görüyorum.


Bununla ilgili en güzel analizi de Sosyolog İsmail Beşikçi yapıyor.


Kürt aydınlarının en önemli özelliklerinden biri de kıskanç olmaları, 14 yaşındaki kızlar gibi adeta artist olacağım diye yırtınmaları, kamuoyunun semptasini almak
için kılıktan kılığa girmeleri, kendi şahsi çıkarlarını halkın ve ülkenin çıkarları üstünde tutmaları da bir vakıadır. Şahsen ben çoğuna da güvenmiyorum.


Ortada varolan bir haksızlığa karşı çıkmak için önce o haksızlığa karşı gelmek, çıkarlarına uyar mı, uymaz mı, devlet ne der, örgüt ne der, ordu ne der, medyanın dikkatini çekerler mi, çekmezler mi vs bütün dengeleri ve hesapları dikkate alarak ancak tavır ve kalemlerini kullanırlar. “İlkel”lik değil “taraf”girliğe önem verirler. Zekanın 12 çeşidinden biri olan “kurnazlığı” seçerler.


Bu alışkanlık bölgede görev yapan bazı STK'larda da yıllardan beri vardır. Özellikle Baro ve İHD gibi kurumlar PKK veya BDP çizgisine muhalif olan birey veya kurum herhangi bir haksızlığa maruz kaldıklarında sahiplenmez, körleri, sağırları oynarlar. Hele sahiplenecekleri olayın medyatik değeri yoksa hiç sahiplenmezler. He he deyip geçerler.


Objektif, adil ve rasyonel davranmıyorlar.

Hal böyle olunca onlara inanan kitlelerinde kafası tarhana çorbası gibi karışır ve herhangi bir olay karşısında nasıl tutum alacaklarını ve nasıl karar vereceklerini şaşırır dururlar.


Şahsım adına söyleyeyim ki, ben kendimi aydın, entel, dantel ve herhangi özel meziyetli biri olarak asla görmüyor, düşünebilen, yazabilen ve onurlu duruş gösterebilen her birey benim için aydındır ve değerlidir. Ben önce kendi vicdanıma danışarak karar verir ve öyle tutum alırım. Vicdanım yanlış karar verebilir, aklım yanlış düşünebilir ve ben yanılabilirim ancak asla denge-menge hesabını yapmam, müracaat ettiğim ilk makam inancım, vicdanım ve yüreğimdir.


Bölge insanını yıllardır gelen vurmuş, giden vurmuş. Ağa vurmuş, Şeyh vurmuş, devlet vurmuş, PKK vurmuş, Hizbullah vurmuş, JİTEM vurmuş, vurmuş oğlu vurmuş. Halk vurula vurula ezilmekten, büzülmekten, kişiliğini oluşturmaktan, kendine özgüven duygusunu ve çobansız yaşamaktan, hür ve onurlu hayattan hep mahrum edilmiştir. Bazen diyorum ki, bu halk nasıl ayakta kalabildi onca yaşananlara rağmen.


Kurnazlık konusu açılmışken önce size bir hikaye anlatayım sonra Metiner'e geçeyim. Diyarbakır eski Valimiz Doğan Hatipoğlu'yla bazen görüşürken eski Merkez Valilerden emekli Vali Ahmet Tekerek Beyle karşılaşıyor ve sohbet ediyorduk. Edebi yönü ve hafızası çok güçlü olan Ahmet bey, bir gün bizim politikacılardan söz ederken şöyle bir hikaye anlatmıştı.


Hayli yaşlanan At ve Eşek kardeş emekliye ayrıldıktan sonra kendilerine tahsis edilen bir çayırda nöbetleşe nöbetleşe otlanırlar. Bir gün At kardeş, diğer gün Eşek kardeş otlanır. Derken Eşek kardeş bir gün otlanırken bir kalabalık, curcuna sesini duyar ve kalabalığa doğru yol alır. Belediye Başkan adaylarının etrafını saran halk kitlesi başkanları konuşurken alkışladıklarını ve tempo tuttuklarını görür.


Aşka gelen Eşek kardeş, var gücüyle anırır, kalabalıkla birlikte tempo tutar. Ya! Ya! Şa! Şa Başkanımız çok yaşa! Diye slogan atan Eşek kardeşin sesini beğenen kalabalık Eşek kardeşi Belediye Başkan adayını yapar ve onu Belediye Başkanı olarak seçtirirler. Derken 4 yıl boyunca Eşek kardeş başkanlık yaptıktan sonra At kardeşin yanına döner. Tabii At kardeş de kızar ve;


-Yahu Eşek kardeş bir gittin, pir gittin. Beni yalnız bıraktın bu mudur sesin kardeşliğin?diye sitem eder. Eşek kardeş de başından geçen olayları bir bir anlatır ve At kardeşten özür diler.


Yıllardır “entel” kavramının karşılığı olan “kendi çıkarları uğruna düşüncesini satan” konumunda olan, Sosyalistlikten, muhafazakarlığa geçen, oradan sıçrayıp en uç nokta olan Marksist ve Leninst ideolojisinin benimsendiği partide Genel Başkan Yardımcısı olan, oradan da sıkılıp Fazilet partileri gibi partilerde rol alan ve en son tatlı su entellerinin grubuna katılarak, biat kültürüyle devam eden, biatsa biat, itaatsa itaat diyerek hem dönek ve hemde dogamtik statüsünü elde eden Metiner, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde milletvekili olmayı başarmıştır.


Daha düne kadar PKK'ye terörist diyen, Lideri Öcalan'a ağza alınmayacak derecede hakaret eden, KCK yapılanmasının ve anayasasının faşist bir anayasa olduğunu söyleyen, BDP milletvekilleriyle Mecliste kavga eden ve PKK ideolojisini ağır eleştiren Metiner, nedense son günlerde hükümet ve cemaat arasında yaşanan kavgadan sonra gözünü etik, ahlaki ve onursal değerlere kapatıp kendi geçmişini inkar ederek iktidarın her yaptığını alkışlamaya, gelene ağam, gidene paşam demeye başlamıştır.


Tarih, toplum, vicdan ve adalet duygusunu rafa kaldıran, iktidarın sadece gör dediğini gören, yaz dediğini yazan ve paralel paranoya kervanına katılan Metiner, PKK'nin anadil ve diğer talepleri için sillah kullanmasına gerek olmadığını, PKK'nin kendini lağvettikten sonra ister başka bir parti kursun ister BDP ile devam etsin, talep ettiği şeyler için silah kullanmasına gerek olmadığını ancak Bağımsız bir Kürdistan için PKK'nin silah kullanabileceğini söyleyerek adeta bombanın pimini çekti.


Yetmedi KCK anayasasını ve yapılanmasını faşistlikle suçlayan Metiner 180 derece U dönüşü yaparak Hizmet/veya Gülen hareketinin KCK'den daha tehlikeli olduğunu, bu paralel yapıyla hükümetin demokrasi mücadelesini verdiğini, hizmet hareketini tasfiye etme konusunda kararlı olduklarını belirterek KCK'yi paralel bir yapılanma olarak görmediklerini söyledi.


Biranda KCK'nin yapılanmasını ve anayasasını hafızasında silen Metiner “KCK'nin paralel yapılanmasıyla, bizim sözünü ettiğimiz yapılanma birbirinin tam tersidir. Haşhaşiler diye, Türkiye'nin badem bıyıklı Neoconları olarak tanımladığımız bu paralel yapı, hükümetin demokrasiye doğru olan yürüyüşünü engellemek ve demokratik hamlelerini önemsizleştirmek için çok yanlışlar yaptı.”dedi.


Sanki dün Öcalan'a ağır hakaret etmemiş gibi Öcalan'ı yere göğe sığdıramayan Metiner,”Öcalan sağlam duruyor.”dedi.


Atalarımızın meşhur bir sözü “ne dediğini unutmamak için yalan söylemeyeceksin” Metiner...