Yılbaşında İstanbul’daydık eşimle… Dün döndük… İstanbul’un Yeni Havaalanı’na biraz erken geldik… Fark ettim ki daha önceki uçuşlar öncesi bir çok şeyi görememişim… Benim kusurum… Hep telaşe yüzünden sanırım… Alman filozof Friedrich Wilhelm Nietzsche ‘Evrensel bir telaş var’ diyor… Nietsche ne kadar doğru laf etmiş...

Bu kez alana girince etrafa dikkatlice baktım ki birtakım heykeller var… Adeta sanat sergisi… Meksika Figüratif Sanatı’nın en büyük temsilcilerinden biri olan heykeltraş Jorge Marin’in… Ona ‘heykelin Picasso’su diyorlar… Yüzlerce sergiye katılmış, eserleri Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika’da galerilerde ve müzelerde sergileniyor… Ankara ve İzmir’de sergilenmiş… Ama bu kez havaalanında… Orası da bir yaşam alanı… İyi düşünülmüş… Her kültürden milyonlarca yolcu gelip geçiyor… THY’nin Meksika seferlerine başlaması dolayısıyla düşülmüş ama gelecekte Türk sanatçıların da eserlerini görmeyi ümit ediyorum…

Serginin adı ‘Varlığın Yeniden İnşası’… Alas de Mexico, El Tiempo, Equilibrista 90, Angel en Cuclillas IV adlı eserleri sergileniyor alanda… Bronzdan yapılmış kanatlar ve dev melek figürlerinden oluşuyor sergi… Marin, uçsuz bucaksız görüşe sahip kuşları melek ya da mitolojide kuş ve insan melezi olarak bilinen ‘Garuda’ şeklinde tasvir ediyor eserlerinde…

Örneğin eserlerinde gagalı maskeler zıtlıkların uyumunu gösteriyor… ‘Eserlerime bakanlar ne görmek isterlerse onu görmelidir’ diyor Meksikalı sanatçı… Vakit bol ya… Biz de uzun uzun bakıp eserleri anlamlandırmaya çalıştık… Uçakla giderseniz siz de bir bakın neler hissedeceksiniz bakalım… Ancak sergi galiba Şubat ayına kadar sürecekmiş…

Aşık genç bizi heyecanlandırdı

Sanatla dolu epey bir zaman geçirdikten sonra nihayet uçağa geçtik… Tam ‘Boarding Completed’ anonsu yapılacak… Ne olduysa o an oldu… Hop ne oluyor demeye kalmadan… Bir genç el bagajını alıp uçaktan indi… Haydaa… Hemen bir anons… ‘Uluslararası güvenlik kuralları gereği herkes baş üstündeki dolaplardan sadece kendi eşyasını alsın… İçine baksın… Başka bir şeye kesinlikle el sürmeyin’ Kabin görevlileri panik yaratmadan süreci mükemmel yönetti… Teşekkürler… Çünkü böyle anlarda insanın aklına terörist, merörist geliyor…

Herşey temiz çıktı… Pilotun anonsuyla tam zamanında kalkıp keyifli bir yolculuktan sonra Frankfurt’a indik... Ben yolda merakla konuyu biraz araştırıp bilgi aldım… İnen genç nişanlıymış… Almanya’ya beraber geleceklermiş ama nişanlısı nedense uçağa binememiş… Herşey kısa sürede olup bittiği için sebep bilinmiyor…

Sanırım nişanlısına sırıksıklam aşık genç, ‘Nişanlım gelemiyorsa bana Almanya haram…’ deyip inmiş… Belki de nişanlısı ‘Beni bırakıp nereye gidiyorsun’ demiş... İkna mikna olmamış görevlilerin konuşmalarıyla…

İlginç olan uçakta yolcular ne olduğunu anlayamadı… Bir kısmı ‘Galiba bir şey unutulmuş’ diyordu… Bir kısmı da ‘Ne oluyor, bu da nerden çıktı’ diye söyleniyordu… Almanlar ve diğer yabancılar zaten itiraz etmeden söyleneni hemen yaptı… Ben meslek refleksiyle herşey yatıştıktan sonra biraz soruşturup öğrendim bu ilginç olayı… ‘Akdeniz ülkelerinde insanların kanı hızlı akar’ derler ya, bu da aynı hesap… Hemen harekete geçmiş gözüpek aşık genç… Önce sanat sevindirdi sonra da aşık genç bizi heyecanlandırdı… Bir iki saat içinde iki zıt olay yaşadık…