Durun, bu nasıl başlık diyerek hemencecik dellenmeyin; devamı var, lakin başlığa sığmaz diye dercetmedim.

Aha da devamı: 'Müslümanlara da İslamcılık nasip eyle Allah'ım.'

Yani...

'İslamcılara Müslümanlık, Müslümanlara da İslamcılık nasip eyle..'

Olmadı mı?

Prof. İsmail Kara, her Müslüman 'bittabi ve bizzarure' İslamcı olmak zorunda değil deyince oluyor ama!

Gerçi muhterem hocamız lafının devamında 'İslamcılık elbette Müslümanlık dairesinin içindedir ama tersi doğru değil' diyor.

Buna göre mezkur duanın başlığa çektiğimiz kısmı doğru değil ama devamı doğru.

Gelgelelim...

Bir başkası da İslamcılığı zulme karşı hak hukuk mücadelesi şeklinde genelleştirerek, 'Her İslamcı Müslüman olmak zorunda değildir ama her Müslüman İslamcı olmak zorundadır' diyebilir.

Doğrusunu isterseniz başlıkta yer alan 'Müslümanlık' ifadesi aksiyolojik bir vurgulama içindi; maksadım dindarlıktı.

Gel gör ki, Dücane Cündioğlu biraderimiz de 'her İslamcı dindar her dindar da İslamcı olmak zorunda değildir' demişti, yanlış aklımda kalmadıysa.

Lafın düzünü söyleyecek olursak, İslamcılık en genel anlamda 'tavır' almaktır.

Dolayısıyla...

Abdülkâdir Geylânî'den Hazreti Pîr Mevlana'ya, Yunus Emre'den Niyâzî-i Mısrî'ye Bediüzzaman Said-i Nursi'den Seyyid Kutub'a, Şeyh Galip'ten Sezai Karakoç'a kadar herkes İslamcıdır.

İslamcılık, evet, tavır koymaktır; 'Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker' yani iyiliği emretmek ve kötülükten men etmektir.

Küfür ve zülüm tebarüz ettiği her yerde evvela 'la' demek gerekir.

Kalpte riyâ,haset, kibir, ucup varsa orda başlar 'la', orda başlar direniş, mücahade.

Müstekbire karşı mücadele vermek gerektiğinde de, 'ben kalp hasatlıklarıyla meşgulüm bu işlerle uğraşamam' demek olmaz.

Mesela...

Yunus'umuz haksız yere yurtlarından sürülen mazlumlara bigane kalmaz. 'Seyru Süluk peşindeyim, Taptuk'un kapısında odun taşıyorum, seninle uğraşamam' demez mazluma.

Zulme karşı, 'Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!' diyen Mehmet Akif'ten farklı olmaz Yunus Emre'nin tavrı.

İslamcılık bir din sahibi olduğunun, yani Müslüman olduğunun farkına varmaktır.

İslamcılık modern bir telakki de değildir.

Hamza Türkmen kardeşimiz bundan birkaç yıl önce 'İslamcılık kavramı bazılarının iddia ettiği gibi nevzuhur modern bir tanımlama değil' demişti, 'İlk dönemlerden beri kullanılan ve açılım sağlayan bir ifadedir. Kelamcı Ebu'l-Hasen el-Eş'ârî'nin 930'da telif ettiği 'Makalatu'l-İslamiyyin ve İhtilafu'l-Musallin' kitabında da bu kavram 'İslamiyyin' olarak kullanılmıştır..'

Ali Bulaç üstadımız da geçen gün kaleme aldığı makalesinde 'Eş'ari'nin kullandığı ikinci terim olan 'İslamiyyun'un bugünkü Arapçada tam karşılığı 'İslamcılar'dır' diyor.

Ali abinin başlattığı 'İslamcılık' tartışması bayağı verimli oldu.

Tartışmaya, çorbada benim de tuzum olsun misali, 'Dışarıda yapamadı yakalandı' (04 Ağustos 2012, Yeni Şafak) başlıklı naçizane yazımla katkı sunmaya çalıştım.

Bugünkü yazı yolculuğumuza madem duayla başladık yine duayla bitirelim; Ali Şeriati'nin duasıyla:

'Ey Kadir olan Allah'ım / Alimlerimize, mes'uliyet / Halkımıza, ilim / Dindarlarımıza, din / Müminlerimize, aydınlık / Aydınlarımıza, iman /Kadınlarımıza, bilinç / Erkeklerimize, şeref /Yaşlılarımıza, bilgi / Gençlerimize, asalet / Öğretmenlerimize, inanç / Öğrencilerimize, inanç / Uyuyanlarımıza, uyanıklık /Uyanıklarımıza, irade / Muhafazakarlarımıza, hareket /Suskunlarımıza, feryat / Yazarlarımıza, güvenirlilik / Sanatçılarımıza, dert / Şairlerimize, şuur /Araştırmacılarımıza, hedef / Tebliğlerimize, gerçek / Kıskançlarımıza, şifa /Bencillerimize, insaf / Sevenlerimize, edeb / Mezheplerimize, vahdet / Halkımıza, kendini bilme / Tüm milletimize, samimiyet, himmet, özveri, kurtuluşa yaraşırlık ve izzet bağışla...'

(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)