Önemli olan birilerinin sizin ve işinizin hakkında yanınızda ne söylediği midir?

Yoksa; siz orda değilken kendi aralarında ne konuştukları mı?

Özellikle son zamanlarda pazarlama bilimcilerinin sıkça dile getirdiği ve modern pazarlamanın vaz geçilmezi olan konum ve marka (Alamet-i Farika) kavramları aslında insan oğlunun dünyaya ayak bastığı ilk günden itibaren varlığını ve önemini şiddetle muhafaza etmektedir. Zira sadece satın aldığımız ürünlerin değil aynı zamanda insanların ve organizasyonların da bir konum ve markası vardır. Örneğin, “FATİH” denildiğinde akla gelen isim elbette Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Bu unvan ona bahşedilmiş bir hediye değil, bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan kazanılmış bir zaferin neticesidir.

Markanın tanımı ile ilgili birçok bilim adamı tarafından farklı yorumlar getirilse de Marka kısaca “Kimlik” demektir. Dolayısı ile güçlü bir marka demek güçlü bir kimlik sahibi olmak anlamına gelir. Bunun da ötesinde bilinmesi gereken ise güçlü bir kimlik sahibi olmanın hiç mi hiç kolay olmadığıdır. Nasıl ki fatih olma unvanı kolay elde edilmemişse, güçlü ve önem arz eden her kimlik de emek ve sabır gerektirir.

Güçlü bir kimlik ise sağlam bir konuma bağlıdır. Mesela lüks ve dayanıklı araba denildiğinde, aklınıza ilk gelen marka olmayı başaran firmalar aslında güçlü bir konuma sahip demektir. Ve bu konum, o markaya eşsiz bir kimlik kazandırır. Ya da bir telefon markasının her yeni çıkardığı ürünü almak için sıraya giren insanları bir düşünün. Aslında birçoğu aldıkları bu telefonun çoğu özelliğini kullanmamasına veya daha uygun fiyatlı bir ürünle de benzer işleri görebilecek olmalarına rağmen neden bu ürünü almak ve ona ilk sahip olanlardan olmak için bir gece önceden sıraya girerler?

Çünkü, bu ürün onların kendi yaşam tarz ve tercihlerini yansıtma şeklidir…

Bazıları iyi bir marka olabilmeyi bol bol reklam vermekten ve etrafta boy göstermekten ibaret sanabilirler. Ama reklamlar sadece olan şeyi duyurmak ve zihinlerde yer etmek için kullanılan bir araçtır. Her ne işle meşgul olursak olalım. Öğretmen, yazar, dişçi, esnaf ya da bir hizmetli… Unutulmamalıdır ki ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Yani her ne kadar yapılan işle ilgili çokça reklam yapılsa da sonuç olarak o iş, ortaya konulabilen çıktı kadar değer bulacaktır. Burada unutulmaması gereken şey ise ortaya konulan işin kaliteli olmasının yanında muhatabında yankı bulması gerektiğidir. Bununda en temel şartı üretilen ürün ya da verdiğiniz hizmetin mükemmel bir problem çözücü özelliğe sahip olmasından geçer. Eğer yapılan işte insanların sorunlarına ve ihtiyaçlarına tam manası ile cevap verilebiliyorsa, güçlü bir marka ve kimlik sahibi olma yolunda emin adımlarla ilerleniyor demektir.

Bu başarı nasıl elde edilir?

Sürecin ilk adımı, hedefleri iyi belirlemekten geçmektedir. Yani yapılan işte muhataplar kimler olmalıdır? Muhataplar arasında en önemli grup hangisidir? Gibi sorulara cevap bulunmalıdır. Örneğin bir toplumu eğitmenin yolu herkese ulaşmaktan geçse de aslında çocuk ve gençler temel odak noktası olmalıdır. Nitekim, Enerjinin tüm yaş gruplarına eşit dağıtılmasından ziyade, doğru hedefe yönelmek daha az ya da aynı enerji ile daha verimli sonuçlar alınması anlamına gelir. Nitekim çocuklar yetişkinlerden çok daha çabuk öğrenir ve benimserler. Bir başka örnekle, bir kuru yolum tavuk firması düşünelim. Bu firma tüm tüketici gruplarını hedefine alabilir. Zira herkes tavuk tüketebilir. Ancak bu firmanın asıl odak noktası sağlık ve helallik açısından diğerlerine göre daha fazla hassasiyete sahip olan insanlar olmalıdır. Ancak bu yol ile gerçek bir marka değeri elde edebilir.

Dolayısı ile başarının diğer anahtarı ise kalitenin yanında farklı olabilmek ve farkını ortaya koyabilmektir.

Düşünün bir… Sizinle aynı işi yapanlardan daha farklı ve problem çözücü bir ürün veya hizmet ortaya koymadıkça insanlar neden alışkanlıklarını değiştirsinler ki… O zaman farkınızı ortaya koymanız ve farklılıklarınıza dikkat çekmeniz gerekmektedir. Eseriniz ve hizmetleriniz diğerlerinden kolay bir şekilde ayırt edilebilmeli ve insanların çözülememiş ihtiyaçlarına çare olabilmelidir. Diğerleri gibi olmak ya da standartları yakalamakla yetinmek gelecek vaat eden bir yaklaşım olmaktan çok uzaktır. Ancak ve ancak insanların yaşam biçimlerinin bir parçası olmak ve onların kendilerini ifadelerinde kullandıkları bir yöntem olabilmek sizi tercih sebebi yapacaktır. Burada farklılıktan kasıt sıra dışı olmaktan ziyade yaptığınız işi bir adım öteye taşımak sureti ile ayrışmaktır.

Ve tabii ki farkınız anlaşıldığında ise kimliğiniz ortaya çıkmış olacaktır. Bundan sonra yapılması gereken; kazanılmış kimliği muhafaza etmek ve yeni koşul ve konjonktürlere göre revize etmektir. Aksi takdirde bir zamanlar alanında en büyük denilen nice markalar gibi eski ürünleri bir şekilde piyasaya tekrar sürerek ayakta kalmaya çalışmaktan öteye geçmek mümkün olmayacaktır.

Bu yargılardan hareketle diyebiliriz ki yaptığınız işin kalitesi ve seçtiğiniz doğru hedef kitlesine odaklanmak gelecekte de de var olabilmek için bir zorunluluktur. Ama güçlü bir marka olabilmek ve liderliği sürdürebilmek ancak ve ancak bilinçli ve doğru bir farklılaşma ile mümkündür.