Buşehr’de bir adet orta boy reaktörün yapımı için Ruslar hükümeti ile iki tane de küçük boy reaktörün yapımı için Çin hükümeti ile anlaşma yaparak nükleer tesis yapımı işine iyice girdi.  Nükleer tesislerin kurulup çalıştırılmasından sonra bu tesislerdeki nükleer çekirdeklerle nükleer bomba yapmak kolay ve kısa süreli bir çalışma istemekteydi sadece.

 

İran’ın bu girişimi ABD ve İsrail’i son derece rahatsız etti ve ABD, Çin üzerinde yoğun politik baskı kurarak, İran ile imzaladığı anlaşmayı iptal ettirmeyi başardı. Rusya ise anlaşmaya sadık kaldı ama reaktörün yapımını çeşitli bahanelerle incir ipi gibi uzatarak yirmi yıla yaydı. Uranyumun kendisinden satın alınmasını ve atık çekirdeklerinde kendisine iadesini olmazsa olmaz koşul olarak masaya koyunca, nükleer tesis devreye giremedi.

 

Nükleer santralde kullanılmak amacı ile üretilen bu zengin uranyumun, nükleer başlıkta kullanılabilmesi için gerekli olacak değişiklik, sadece birkaç hafta aldığından İran, U-235’i üretebilecek aşamaya gelebilmek için her şeyi göze aldı.  Tüm bu olaylar dünyanın gözü önünde gelişirken, perde arkasından hiç kimseye ve ülkeye gereksinim duymadan kendi nükleer tesisini kurmak ve nükleer reaksiyona yol açacak zenginleştirilmiş uranyumu (U235) üretme projesini başlattı gizlice.

 

İran çok tedbirli bir şekilde davranıp, nükleer projeyi ürütecek tesisleri ülkenin dört bir yanındaki askeri üslere, sahte fabrikalara ve yer altındaki tesislere yayarak, gözlerden ve dış müdahalelerden uzak tutmak suretiyle konuşlandırdı. İran attığı tedbirli adımlarla Uluslararası Atom Enerjisini de istediği şekilde yönlendirmeyi başardı.

 

İran’ın nükleer tesisler kurduğu ve nükleer silah elde etmek için çalışmalar başlattığı bilgisi ilk kez 2002 yılının Ağustos ayında İran yeraltı direniş örgütü olan “Halkın Mücahitleri Teşkilatı” tarafından açıklandı. Açıklamada Arak ve Natanz’daki tesislerin yeri ve görevleri yer almaktaydı. Natanz’daki tesis çölün ortasında, gözlerden çok uzakta, yer altındaydı.

 

İran’daki bu çalışmalardan yıllar sonra haberdar olan ABD ve İsrail, politik ve karşı casusluk alanlarında yoğun bir çalışma başlattılar, zaman içinde AB'yi de yanlarına aldılar.

 

Ağustos 2007 tarihinde ABD, İran’ın nükleer çalışmalarını geciktirebilmek ve mani olabilmek için bir dizi gizli kararlar aldı.

 

Bu alınan kararların en önemlileri, BM’nin diplomatik baskı ve yaptırımlar kullanması, İran’a ekonomik ambargo uygulanması ve ithalatının kısıtlanması, Dünya Bankalarının İran’la parasal işlem yapmaması ve İran rejimin değiştirilmesi oldu. Yıllardır İran’a uygulanan ekonomik ambargonun günden güne artıp sertleşmesi nedeni ile İran günümüzde, tüm kurtuluş çabalarına rağmen neredeyse ithalat yapamaz konuma geldi. 

 

Bu süre içinde İran'da Riyal hızla değer kaybetti ve enflasyon yüzde beşyüzlere kadar yükseldi. İthalat kısıtlaması nedeni ile kanser ve benzeri hastalar dahi ilaç bulamaz hale geldiler.  İran'da tam bir insanlık dramı yaşanmaya başladı.

 

Uzun süre bu ambargolara direnen İran'ın geçtiğimiz hafta başında Cenevre'de P5+1 olarak tanımlanan BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ve Almanya'dan oluşan grupla nükleer programının denetlenmesini içeren bir anlaşmayı imzalamasıyla şimdilik ambargonun insani yönden hafiflemesinin yolunu açtı. 

 

Orta Doğu'da 1916 yılında Mark Sykes ve Fransız dışişleri bakanı François Georges Pickot arasında yapılan ve adı kısaca "Sykes-Pickot Antlaşması" olarak tanımlanan gizli antlaşmayla belirlenen Orta Doğu haritası, belli ki artık kullanım süresini doldurmuş durumda.

 

Orta Doğu yavaş yavaş yeniden şekillenme sürecine giriyor. Bu yeniden yapılanma sürecinin içinde bizim de yer aldığımız kesin...

* * * * *

Yunanistan'ın 1 Ocak'ta AB Dönem Başkanlığını devralacağı nedeni ile Yunanistan'ın AB Daimi Temsilcisi Theodoros Sotiropulos'un Brüksel'deki Avrupa Politika Merkezinde (EPC) düzenlenen Konferansta Türkiye'yi Kıbrıs'ı işgalle suçlaması,  geçmişte Yunanistan'ın tam 11 yıl boyunca Kıbrıs'ı işgal etmiş olduğunu unutmuş olduğunu göstermekte... Kendisine bu işgali resmi belgelerle hatırlatmak artık benim görevim oldu...

Çok Gizli mühürlü orijinal GES - Yunan Genelkurmay Belgelerini, Ocak - Ekim 1964 arasında 64 denizyolu seferi ile yapılan asker, silah ve askeri malzeme ikmalinin tutanaklarını okuyucularıma aktaracağım...

M-47 (Patton) tankı bile göndermiş Yunanistan, ABD'nin Türkiye'ye "Amerikan yapımı malzeme ile Kıbrıs'a çıkartma yapamazsın" dediği günlerde....

Bundan sonraki birkaç yazım Yunanistan'ın Kıbrıs'ı işgali ile ilgili olacak, belgelerle...