Son yıllarda insanlar nedense çok mutsuzlar.  Belki de artık çok fazla dile getirmeye başladıkları için farkına varmaya başladık bu mutsuzluk çığlıklarının.  Her köşede bir dokunup bin ah işiteceğimiz insanlar var.  Hayata küsmüş, kendini yalnız hisseden, umudunu yitirmiş ve hayatta bir gayesi kalmamış insanları görmek artık hiçte zor değil. 

Herhangi bir sosyal paylaşım sitesine, “gidiyorum” yazmanız yeterli, peşinize takılıp “beni de götür” diyen arkadaşlarınızın ortaya çıkması için.  Herkes bir yerlere gitmek, bir şeylerden kaçmak istiyor.  Hâlbuki kalıp mücadele etmek gerekir, nefes alabilmek ve inşiraha muhatap olabilmek için.  Nereye giderse gitsin, eğer ki mücadele ruhuna sahip değilse insan, kendisini mutlu edebilecek, huzur bulabilecek bir amaca ulaşamaz.

Elbette hayatın sıkıntıları bazen insanın omuzlarına çok fazla yüklenebilir.  Zaman gelir ki çökertir.  İnsanın eğer gidecek bir kapısı yoksa, gerçek dostu bulamamış ve kendi halinde içine kapanmışsa, bu onu daha da üzer ve umutsuzluğa sürükler. Emin olun ki, kime sorarsanız en büyük dert o insandadır.  Hâlbuki haline her halükarda şükretmesini bilen, diğer insanların acı ve sıkıntılarına duygularıyla da olsa ortak olabilen bir insan, kendisinde şükredecek çok şey bulabilir.

Sevgilisinden ayrılmış bir insan için en büyük acıdır bu.  Gecelerin uykusuzluğuna teslim olur, ağlamaktan gözyaşlarını tüketir ve en büyük yalnızlığa mahkûm eder kendisini.  Hayata küser bir nevi.  Yıllar geçtikçe unutacaktır hâlbuki.  Belki tekrar sevecek, belki de iyi ki ayrılmışım diyecek.  Fakat geleceğin belirsizliği onu o anki en çıkmaz sokağa sürüklemeye yeter.  Aynı şekilde aile bireylerinden birisini kaybeden bir insan da hemen hemen aynı duyguları yaşar.  Bazen de maddi sıkıntı çeken insanları vurur çaresizlik.  Ama bu insanlar hiç düşünmezler, onlardan daha kötü durumda olan insanların varlığını.  Çünkü insan en derinden kendi yaşadığı acıyı hisseder. 

Mesela en önemli şeyin sağlık olduğunu dile getirir bir çok insan.  Getirir fakat başına diğer sıkıntılardan birisi geldiğinde de, en önemli şeyin sağlık olduğunu unuturlar nedense. Nice insanlar var ki, ölüm döşeğinde acıyla bir ömür geçiriyorlar da, kurtuluşu ölümde görüp ölemiyorlar.  Nice insanlar var ki, ömürleri boyunca açlık çekiyor, çoluk çocuğu açlıktan ölüyor da çaresizliğe boyun eğmekten başka bir çareleri kalmıyor.  Nice insanlar var ki, savaşın ortasında doğup büyümüş, her gün ölümle yüz yüze gelip, aile fertleri kollarında hayata veda ediyor da, bir çıkış yolu bulamıyorlar.  Nice insanlar var ki, engelli doğmuş ve o şekilde bir hayat sürmek zorunda. 

Ve bu insanlar hiçbir zaman umutlarını yitirmiyor, her şeye rağmen hayata sımsıkı sarılabiliyorlar.  Çünkü ciddi ciddi sıkıntılar onların yaşadıkları.  Bizler gibi her imkânı olup da, bazı işlerimizin ters gidişinden dolayı düştüğümüz şükürsüzlük hali değil.

Şükredecek o kadar çok şeyimiz var ki, biraz kendi eksenimizde dönmekten vazgeçip de etrafımızda olup bitenlere daha duyarlı olabilsek, bunu daha iyi anlayacağız.