Malumumuz, İngiltere’de yaşayan toplumumuzun en büyük sorunlarından birisi de İngilizce konusunda yetersiz kaldıkları.  Erkekler genelde kendi işlerini kurdukları için İngilizce öğrenme konusunda pek aktif olmuyor ve sadece çalışırken kullanmaları gereken bazı kalıplaşmış cümleleri bilmeyi yeterli görebiliyorlar.   Çünkü, genelde kendi toplumumuza hitap ediyorlar. 

Fakat bayanlar için durum böyle görünmüyor.  Bu ülke de yaşayan bir çok bayan, aslında İngilizce öğrenme konusun da oldukça gayretliler.  Kimisi doktora gittiğinde derdini anlatabilmek, kimisi gelen mektupları anlayabilmek, kimisi de çocuklarının ev ödevlerine yardımcı olmak için öğrenmek istiyorlar.  Tabii ki çalışma hayatına atılmak için İngilizce öğrenmek isteyenlerin de sayıları azımsanamayacak kadar çok.

Geçtiğimiz seneye kadar, devletten herhangi bir yardım alanlar, rahatlıkla devletin imkanlarından yararlanarak ESOL İngilizce kurslarına ücretsiz olarak katılabiliyorlardı.  Geçen senenin sonlarına doğru hazırlanan yeni düzenleme ve kısıtlamalar ile, bu dönemin başında birçok ESOL öğretmeni işten çıkarıldı ve Job Centre Allowance (işsizlik yardımı) alanların haricinde ki kişiler bu kurslara ücretli katılma durumunda kaldı.  Aynı zaman da, işşizlik yardımı alanlar da, haftada 16 saatin altında okula gitmek şartı ile bu imkandan yararlanabilecekler.  Eğer ki 16 saat ve üzerinde okula gidecekseniz bilmelisiniz ki bu yardımınız kesilecektir.

Üzülerek yazıyorum ki, birçok Single Mum (yalnız anne) bu durumdan olumsuz etkilendiler.  Okulların açılmasıyla birlikte bu gibi yakınmaları çevre de oldukça fazla duyar oldum.  Yani bu anneler hem minimum 16 saat çalışmak zorunda, hem de okula 16 saatin altında Part-time olarak gitmek zorunda.  Aynı zamanda da çocukları ve diğer sorumlulukları ile tek başına başa çıkmak zorundalar.  İyi de, işin garip tarafı, bir çok Kolej’de ESOL kurslarının 16.5 saat olduğuna bizzat tanık oluyorum.  Bu neden’le ki, birçok kadının dil öğrenme yada meslek edinme hayali suya düşmüş durumda.  Hem okuma, hem de çalış deniliyor bu kadınlara.  Tabi, dil bilmeden nasıl iş bulabilecekler ise, orası da ayrı bir soru işareti.

Diğer yardımları alanlar ise, kimisi kurs parasının yarısını, kimisi de tamamını ödemek zorunda bırakıldı.  Bu insanlar, özellikle de kadınlar, kurs paralarını ödeyebilecek güçte olmadıkları için kendilerini evlerine kapatmak zorunda kaldılar. 

Zaman zaman eski okulumda ki öğretmenimi ziyarete giderim ve orada birçok kadının, bu nedenle büyük umutlarla başladıkları okullarını sıkıntı çekerek bırakmak zorunda olduklarına tanık oldum.  Bu kadınlar şimdi ne yapacaklar, çocuklarına nasıl yardımcı olacaklar, doktora gittiklerin de dertlerini nasıl anlatacaklar hepsi muamma.

Sonra da çalış diyecekler...

Son dönemler de meslek sahipleri ve üniversite bitirenler bile iş bulamazken, hem vasıfsız, hem de İngilizceleri yetersiz olan insanlar nasıl iş bulabilecekler ise artık... öyle işte...

Aslında devlet bu kadınları neye yönlendirdiğinin farkında değil, belki de bu insanlara kendi ülkelerine dönmeleri için çıkarmak istedikleri zorluk durumu bu.  Şimdi bu kadınlar ne yapacak?  Devletten yardım alıp, tabiri caizse yan gelip yatacaklar...  Ya da başka şekiller de işleri yoluna uyduracak (anlayan anlar) ve okula gidecekler.  İki durumda da zarar edecek olan devlet olacak. 

Ama bu kadınlara sadece şunu söylemek istiyorum.  Hayata karşı sakın yenik düşüp pes etmeyin ve yapabileceğinizin en iyisi için elinizden geleni yapmaktan asla vazgeçmeyin.  İnsan’ın istedikten ve gayret gösterdikten sonra başaramayacağı hiçbir şey yoktur.  Yola çıkan engeller için ilk başta üzülseniz de, sıkıntı çekseniz de, sonlarına yaklaştığınız da elbette gülecek ve başarınızın hazzını yaşayacaksınız.  Yeterki umudu ve gayreti elden bırakmayın.  Zaferin verdiği mutluluk inanın ki size “her sıkıntıya değdi” dedirtecek. 

Karanlık bir gece de çıktığınız yol, sizi elbette güneşin göz alıcı aydınlığına çıkaracak.