Financial Times’ın eski Türkiye muhabiri ve dış haberler editörü David Gardner'ın yazısı, Financial Times'ın internet sitesinde yer alıyor.

"Cumhurbaşkanının can düşmanı; liberalleri, solcuları ve kadınları da cezbeden Kürt yanlısı ittifaktı" ifadesiyle başlayan yazı şöyle devam ediyor:

"Erdoğan'ın hep en az iki farklı yüzü oldu. Bunlardan biri çok yetenekli, zaman zaman reformcu, üst üste 10 yarış kazanmış bir siyasetçi...Diğeri ise inatçı sultan olmaya özenen, aşırı gurur ve paranoyanın takip ettiği, Türklere atalarından yadigar mülkmüş gibi davranan yüzü..."

Erdoğan'ın "anayasanın öngördüğü yasağı görmezden gelerek" seçim kampanyası süresince mitingler düzenlediğini de hatırlatan Gardner, "Türkler onun aşırıya varan kişisel hırslarına 'Hayır' dedi" ifadesini kullanıyor.

Gardner, Erdoğan'ın aurasına son darbeyi indirenin CHP ya da MHP değil; liberalleri, solcuları ve kadınları da kendisine çeken HDP olduğunu yazıyor.

Financial Times yazarı paradoks oluşturduğunu belirttiği bu durumu şöyle açıklıyor:

"Erdoğan, Türklerle Kürtler arasındaki düşmanlığı bitirmek için en çok çalışan liderdi. [...] Ama Erdoğan geçen sonbaharda, Suriye'deki Kürtleri IŞİD ile bir tuttu. Sonunda Kobani kurtuldu, Kürt hareketinin uluslararası kredisi arttı ve Erdoğan'ın Kürtler arasındaki kredisi buharlaştı".

'Kendi çevresi bile Erdoğan'ı sorguluyor'

Yazıda AKP'nin hegemonyasını yavaş yavaş zayıflatan başka nedenler olduğuna da dikkat çekiliyor ve durgunluk yaşayan ekonominin bu nedenlerden biri olduğu vurgulanıyor.

"Ekonomi çok iyi giderken, hemen hemen kimsenin liderlerin davranışlarını sorgulamadığını" belirten Gardner, Erdoğan'ın yakın çevresine de uzanan yolsuzluk iddialarının bile, onun 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasını engellemediğini ifade ediyor.

"Ama şimdi ekonomi durgunluk yaşıyor, kişi başına düşen milli gelir 2007'den bu yana artmadı, yatırımlar ilerlemiyor ve lira dolar karşısında tarihinin en düşük seviyesinde...Bu hal içinde, Erdoğan'ın dengesiz davranışları, kendi çevresi içinde bile sorgulanır hale geldi."

Yazıda ayrıca Erdoğan hükümetlerinin Türkiye'yi, "Suriye'ye açılan bir cihatçı boru hattı"na dönüştürdüğü, Suriye ve Irak'tan gelebilecek cihatçı tehditleri kolaylaştırdığı iddia ediliyor.

"Bundan sonra ne olacak?" diye soran Gardner, Türkiye'de kurulması muhtemel hükümete dair öngörülerini de yazıyor:

"Bu kadar kutuplaşmış bir ortamda, bir azınlık hükümetinin uzun süre hayatta kalabilmesi beklenemez...Davutoğlu MHP ile koalisyon kurmayı deneyebilir, ama bu Kürtleri uzaklaştırır. [...] CHP de Türkiye'nin son derece ihtiyaç duyduğu muhalefeti yapacak kadar olgunlaşmadı. Erdoğan yetkisini erken seçim çağrısı yapmak için kullanabilir."

Gardner'ın ihtimal verdiği olasılıklardan biri ise eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, kurucuları arasında olduğu AKP'de yeniden varlık göstermesi.

"Başkanlık sistemine karşı çıkan ve Nisan'da kutuplaştırmaya son verilmesi çağrısı yapan Gül'ün AKP içinde şu ana kadar hayal kırıklığına uğrattığı bir taraftar kitlesi var. Demirtaş ve HDP, Erdoğan'ın ihtiraslarını boşa çıkardılar."

"Belki de sıra, Sayın Gül'dedir."

GUARDIAN: ERDOĞAN SEÇİMDE KÜÇÜK DÜŞÜRÜLDÜ

Guardian birinci sayfasında Türkiye'deki seçim sonuçlarını "bomba etkisi yaratan bir sürpriz" olarak nitelendirmiş. Gazeteye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 10 yılın en kötü yenilgisini aldı.

Gazete, Türkiye'deki genel seçimlere tam sayfa ayırmış. Dış haberler sayfasındaki haberin başlığı, "Erdoğan, Türkiye'deki seçimlerde küçük düşürüldü".

Gazetenin İstanbul'daki Türkiye muhabiri Constanze Letsch, AK Parti'nin Meclis'teki çoğunluğunu yitirdiğini, anayasayı yeniden yazma planlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimden yenilgiyle çıktığını söylüyor.

Guardian Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili olarak, "Türkiye'nin modern zamanlardaki en popüler ve ama aynı zamanda en bölücü lideri" ifadesini kullanmış.

"Sonuçlar seçmenlerin, iktidar partisinin yeni bir anayasa hazırlama Erdoğan'a daha fazla yetki verme girişimini reddettiğini gösteriyor" demiş gazete.

Guardian, "solcu" bir parti olarak nitelendirdiği HDP'nin Türkiye'nin alışılmadık derecede yüksek bir seçim barajı olan yüzde 10'u aştığına dikkat çekmiş, partinin aldığı oyu "sürpriz" olarak nitelendirmiş.

Guardian'a konuşan Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Profesör Gencer Özcan ise seçim sonuçları ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmış:

"Bu, Türkiye'de kimlik siyasetinin sonudur...HDP için de altın bir fırsattır. Türkiye'de seçmenler kimliklere yönelik sınırların ötesine geçerek demokrasiyi destekliyor."

"Paranoya siyaseti sandıkta cezalandırıldı"

Yine Guardian'da Simon Tisdall imzalı yazıda bu başlık kullanılmış.

Gazetenin editör yardımcılarından Simon Tisdall, dış politika alanındaki yazılarıyla biliniyor.

Tisdall'ın yazısı şu satırlarla başlıyor:

"Türkiye'de dünkü genel seçimin ezber sonucu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için kişisel bir başarısızlık, ülkenin yaklaşık 18 milyon güçlü Kürt azınlığı için ise tarihi bir siyasi ilerleme olarak görülecektir."

Guardian yazarı, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olmasının beklendiğini ancak onun ülkenin dört bir yanında AKP lehine mitingler düzenlediğini belirtiyor.

"Erdoğan muhaliflerine, kadın aktivistlere, medyaya, gayrimüslimlere, azınlıklara hakaretler savurdu, onları tehdit edip suçladı" demiş Simon Tisdall.

Tisdall Erdoğan'ın geçen hafta HDP'yi "ateistlerin ve eşcinsellerin partisi" olarak nitelendirmesinden; HDP'nin mitinglerine, adaylarına, bürolarına düzenlenen 70'ten fazla saldırıyı özellikle kınamamasından; muhalif medya ile ağız dalaşına girmesinden; kendisini eleştirenleri Türk karşıtı bir komplonun parçası olmakla suçlamasından bahsetmiş.

Guardian'daki yazı şu satırlarla noktalanmış:

"Dünkü sonuçların da teyit ettiği gibi Erdoğan kötü bir kampanya yürüttü ve bu nedenle cezalandırıldı. Onun bölücü tavrı seçmenlerce reddedildi. Erdoğan seçimden, zayıflamış, itibarı ve etkisi daha da azalmış bir şekilde çıkıyor."