LONDRA - İngiltere'de yayımlanan bir raporda, 12,5 milyon insanın Avrupa ve Amerika'ya köle olarak götürüldüğü ve sömürgelerde kullanıldığı dönem, "Afrikalıların kendilerini kültürel olarak dönüştürdükleri bir dönem" olarak tanımlandı ve bu rapor tepki çekti.

Ülkede ırkçılık karşıtı gösterilerin ardından Temmuz 2020'de oluşturulan bağımsız Irk ve Etnik Eşitsizlik Komisyonu raporunu yayımladı.

Komisyon Başkanı Tony Sewell tarafından kaleme alınan önsözde, "Karayipler tecrübesi hakkında yeni bir hikaye var. Bu hikaye, kölelik döneminin sadece kar ve acı çekmeyle ilgili değil, aynı zamanda kültürel olarak Afrikalıların kendilerini nasıl dönüştürdüklerini de anlatıyor." ifadesine yer verildi.

İngiltere'nin özellikle imparatorluk dönemindeki etkisine ilişkin bir öğretim kaynağı oluşturmak istendiği belirtilen metinde, "İngilizliğin, İngiliz Milletler Topluluğu ve yerel toplulukları nasıl etkilediğini ve İngiliz Milletler Topluluğu ile yerel toplulukların şu anda modern Britanya olarak bildiğimiz şeyi nasıl etkilediğini görmek istiyoruz." değerlendirmesine yer verildi.

İngiltere'de "sistemin artık etnik azınlıklara karşı hileleri barındırmadığı" kaydedilen raporda, "kurumsal ırkçılık" ifadesinin de kullanılmaması istendi.

Coğrafya, aile etkisi, sosyoekonomik geçmiş, kültür ve din gibi faktörlerin kişilerin şanslarını, ırkçılıktan daha fazla etkilediği savunulan metinde, İngiltere, diğer ülkeler için ırk konusunda bir "model" olarak tanımlanırken, ülkenin daha açık bir toplum haline geldiği, eğitim ve istihdamda ırksal eşitsizliklerin azaldığı öne sürüldü.

"TEK İYİ ANLATI, HAYATTA KALMAMIZDIR"

Ancak rapor, aktivistler, insan hakları savunucuları ve siyasetçilerin tepkisini çekti.

Irkçılıkla mücadele için kurulan Black Vote Operasyonu'nun Direktörü Simon Woolley, "Afrikalıların köleleştirilmesiyle ilgili tek iyi anlatı, hayatta kalmamızdır. Bu raporun yazarlarının anlatıyı değiştirmeye yönelik eğilimi, yürek burkucu." dedi.

İşçi Partisi'nin Gölge Kadınlar ve Eşitlikler Bakanı Marsha de Cordova da raporla "köleliğe ve imparatorluğa olumlu bir bakış" getirildiğini belirterek, hükümeti acilen "köle ticaretini yücelten içeriği nasıl yayımladıklarını açıklamaya" ve "bu ifadelerle aralarına derhal mesafe koymaya" çağırdı.

Başbakan Boris Johnson'ın en kıdemli siyahi danışmanı Samuel Kasumu, rapor yayımlanmadan önce istifa etti.

İNGİLTERE'NİN KANLI SÖMÜRGE DÖNEMİ

İngilizler, 16. yüzyılda denizaşırı sömürgeye ve köle ticaretine başladı. 1783'e gelindiğinde Britanya, Amerika ve Batı Hint adalarındaki sömürgelerle büyük bir imparatorluğa dönüştü.

Yaklaşık 500 yıl süren sömürgecilik döneminin köle ticareti, kölelerin sömürgelerde kullanılması, katliamlar, kıtlıklar ve toplama kamplarındaki zulümlerle dolu olduğu biliniyor.

İngiltere'nin 16. yüzyıldan köleliğin yasaklandığı 1807'ye kadar olan dönemde yaklaşık 12,5 milyon insanı Afrika'dan Amerika ve Karayiplere köle olarak taşındığı tahmin ediliyor.

İngiltere'nin kölecilik tarihinde, 17. ve 18. yüzyıllarda köle ticareti ya da köleler tarafından üretilen ürünlerin satışıyla hem İngiltere hem de binlerce İngiliz ailesi zenginleşti.

"İnsan" olarak görülmeyip, "mal" olarak alınıp satılan köleler, sahipleri tarafından sık sık "cezalandırılıyor", hatta öldürülüyordu. Kölecilikle ilgili yasalar, daha çok köle sahiplerinin haklarını içeriyordu.

İngiltere, köle ticaretinin yanı sıra sömürgelerinde işledikleri katliamlarla da biliniyor. Tarih boyunca birçok katliama karışan İngilizler, son yüzyılda da Afrika ve Asya ülkelerinde bağımsızlık girişimleri sırasında yüz binlerce kişiyi doğrudan öldürdü.

Ayrıca Britanya İmparatorluğu döneminde, Hindistan'dan milyonlarca ton buğday İngiltere'ye ihraç edildiği için 12-29 milyon arasında Hint açlıktan öldü.

En son 1943'te dönemin Başbakanı Winston Churchill, İngiliz askerlerine ve Yunanistan gibi ülkelere, Hintlerin ürünlerini gönderirken 4 milyon kadar Bengalli açlıktan hayatını yitirdi.

Churchill, Bengal kıtlığıyla ilgili bir açıklamasında, "Hintlerden nefret ediyorum. Hayvan gibi bir dine sahip, hayvan gibi insanlar. Kıtlık, tavşan gibi üredikleri için kendilerinin hatasıydı." demişti.