Evvelen, kişisel birtakım sıkıntılardan ötürü birkaç haftadan bu yana yazı gönderemedim. Bu yüzden okurların affını talep ederim.

BREXIT sonrası İngiltere’nin geleceğiyle ilgili birçok analiz ve yorum yazıldı ve yazılmaya devam ediyor. Başbakan Theresa May geçtiğimiz günlerde ilk yurtdışı ziyaretlerini gerçekleştirdi. Bunların ilki yeni başkanın getirdiği “hazımsızlıkla” çalkalanan ABD’ye, ikincisi ise Türkiye’ye oldu. Bittabi ziyaretlerin sıralanışı ve zamanlaması oldukça dikkat çekiciydi ve üzerine çok konuşuldu. Bunun üzerine bir de Türkiye ile İngiltere arasında ticaret ve askeri teknoloji alanlarında varılan anlaşmalar son derece önemliydi.

Birleşik Krallık, içerisine girdiği günden beri tepeden baktığı, son yıllarda da sırtında bir yük olarak görmeye başladığı Avrupa Birliği ‘projesi’yle yollarını ayırmaya karar verdi. Batacak gemiyi ilk fareler terkeder bu doğru ama İngilizler’in durumu biraz farklı. Çünkü onların terkedişi gemiyi batıran başat etken anlamını taşıyor. Ancak bu “İngiliz kafası” açısından herhangi bir önem taşımıyor. Çünkü dış siyasette duygusallığa yer olmadığı gibi vefa kavramı da oldukça anlamsız.

İngiltere AB’yi bırakıyor bırakmasına ama piyasada işler farklı dönüyor. Birleşik Krallık’ın üzerinde bulunduğu ada birçok açıdan AB ülkelerine bağımlı durumda. Bunların büyük bölümü üretim alanları bir de tarım.

İngiltere’de son birkaç haftadan beri adı konulmamış bir sebze krizi var. Ben buna "göbek marul krizi" demek istiyorum. İsim biraz tuhaf gelebilir. Şu an ülke genelinde toptancılarda, büyük ve küçük herhangi bir markette göbek marul bulmak, hazine avcılığıyla eş değer. Bununla birlikte dört adet kabağın toplam fiyatı 5 pound, Türk parası ile 23 lira civarında. Patlıcan bulmak imkansız derecesinde. Gerisini siz düşünün. Peki nedir bu sebze yokluğunun sebebi? Aslında bir sır değil. İspanya’da geçtiğimiz günlerde etkili olan kış şartları sonrası tarlalardaki sebzelerin büyük bölümü telef oldu. İngiltere’deki en büyük tedarikçilerse büyük oranda bu ürünleri İspanya’dan alıyor. İngiltere pazarında yaşanan bu kriz Türk çiftçisi ve yöneticileri için bir fırsat olarak görülebilir. Nitekim, AB’den çıkan İngiltere bir şekilde cezalandırılacak. AB gücünün yettiği kadar İngiltere’yi cezalandırmaya çalışacak, bunun da birinci yolu İngiltere’nin canını, kendilerine olan bağımlı olduğu alanları kullanmak olacaktır. Bugün don ve yağış kaynaklı meydana gelen sebze telefatı İngiltere iç piyasasının canını şimdiden  yakmış durumda. Türkiye gibi toprağı bereketli, mevsimi elverişli bir ülke, İspanya’ya pekala marul konusunda alternatif olabilir. Dövize ihtiyaç duyduğumuz bu zor günlerde, bu alanda atılacak adımlar ilaç gibi gelecektir. Ayrıca, Türkiye’de tarımın gelişmesine de ön ayak olacaktır. Çünkü, kapitalist dünyanın tüketim kültürü, bu ülkede kendini dem ve damarlara kadar hissettiriyor. Bu da Türkiye için, istikrarlı bir satış pazarı anlamını taşıyor.

Theresa May’in ABD’den sonra doğrudan Türkiye’ye gitmesi; siyasi, stratejik ve askeri açıların yanında bu açıdan da değerlendirilmesi gereken bir husus.

Brexit öncesi ve sonrası, İngiltere’de yaşayan Türklerin büyük bölümünün endişe kaynaklarından biri Ankara Anlaşması’nın geleceği ve İngiltere vizelerinin zora girip girmeyeceği idi. Ancak gelinen durum, bu konuda Türkiye vatandaşlarının endişelerini ortadan kaldıracak bir hal almaya başladığını gösteriyor. Zira, Avrupa ülkelerinden serbest vizeyle gelen birçok vasıfsız yerine Türkiye’den gelmek isteyen vasıflı kişiler İngiltere için daha tercih edilesi. Birlikten çıktıktan sonra ülkeye gelen AB’li göçmen akını büyük oranda kesilmiş olacak. Bunun yanında, İngiltere’de iş yapmak isteyen ve burada yaptığı işlerle ticaret konusunda rüşdünü ispat eden Türkiye  vatandaşlarının gelmesi bir sorun teşkil etmeyecek. Bu yüzden, Avrupa’nın önüne radikal bir kasis çıkarmayı planlayan Birleşik Krallık, Türkiye’ye daha liberal vizeler uygulamaya başlayacaktır.