Avrupa başkentlerinin meydan ve sokakları uzun süredir kalabalıklara hasret kalmıştı. Yirmi, otuz yıl önce onbinlerin yürüdüğü başkentlerde son bir kaç yıla kadar ahım şahım mitingler, protestolar yapılamamıştı. Ancak son zamanlarda önemli sayılabilecek gösteriler yapılıyor. Örneğin geçtiğimiz hafta sonu Amsterdam Dam meydanından Museumplein’e kadar 40.000 kişi yürüdü.

Hükümetin iklim politikalarına karşı yapılan bu yürüyüş şiddetli rüzgar ve yağmura rağmen yapıldı. Özellikle çocuklar ve aileleri başta olmak üzere, öğretmenler, çevreciler, sol kurum ve kuruluşlar iklim ve sürdürülebilir bir dünya için yürüdüler. Bu görkemli yürüyüş bize seksenli yıllarda Amsterdam ve Den Haag’da yapılan atom bombasına karşı yürüyüşleri hatırlatıyor. Zira o yıllarda, örneğin 1981 yılında 400.000 kişi Amstedam’da, 1983 yılında da 550.000 kişi Den Haag’da atom bombasına karşı yürümüşlerdi.

Gerçi, Brüksel’de yapılan iklim yürüyüşüne 70.000 kişi katılmıştı ama hava muhalefetine rağmen Amsterdam yürüyüşü de tarihe geçecek bir eylem.

Uzmanlar, atom bombası felaketi ile iklim felaketi arasındaki farkın, iklim felaketinde sebep ve kurban olarak biz insanların payının olduğu görüşündeler.

Cornelius Haga Lisesi

Bu hafta Hollanda gündemini meşgul eden bir başka konu Cornelius Haga lisesi oldu. Lise, okul yöneticilerinden bazılarının terör gruplarıyla ilişkili olduğu haberlerinin medyada yer almasıyla gündeme geldi.

Perşembe günü, ‘Terörizmle Milli Mücadele Koordinatörlüğü’ bazı okul yöneticilerinin 2009 - 2012 yılları arasında Kuzey Rusya’da İslam devleti isteyen Kafkas Emirat adlı örgütle ilişkilerinin olduğunu açıkladı. Bunun üzerine ilgili Bakanlık ve Amsterdam Belediyesi açıklamalarda bulundular. Otalık bir anda toz duman oldu. Belediye okul yönetiminin istifa etmesini istedi.

Okul müdürü Soner Atasoy ise, kendilerinin hiç bir kurum tarafından medyada çıkan iddialar hakkında bilgilendirilmediklerini söylüyor. Kendisinin ve kardeşinin söz konusu örgütle ilişkilerinin olduğunu gazetelerden öğrendiğini belirten Atasoy, konuyu hukuka taşıyacaklarını ve kesinlikle mahkemeyi kazanacaklarına dikkat çekiyor.

Rumi Vodka

Gündemimizi meşgul eden bir başka konu ise, Den Haag merkezli bir şirketin piyasaya Rumi Vodka adıyla sürmüş olduğu içki oldu. Türkiye’den ve Hollanda’dan yazan bir çok dostumuz, bu işin aslı nedir diye soruyor.

De Filosoof adında bir şirketin bu yıl için 1001 adet ürettiği içki şişesinin üstünde bir semazen ve Mevlana’nın bir sözü yer alıyor. Ürün ile ilgili kısa tanıtımda da, İran gıdalarıyla yapılan içkinin özelliklerinden söz ediyor. Mevlana’nın içkileriyle insanın özünün dışa yansıdığına atıfta yaptığı belirtiliyor. Mevlana’nın Farsi bir şair ve filozof olduğu iddia edilirken, doğum yerinin Horasan yani o günkü Doğu İran olduğu söyleniyor.

Bu olayda iki ana mesele karşımıza çıkıyor. Bunlardan birisi Hz. Mevlana’ya ve onu sevenlerine yapılan terbiyesizlik ve saygısızlık. Diğeri ise, eskiden beri tartışma konusu yapılan, güya Mevlana Farsi, yani Türk değil propogandası.

Her iki halde de, Mevlana bunlardan kesinlikle razı değil, memnun değil. Kendi ifadesiyle yapılandan bizardır. Güneşi balçıkla sıvayacaklarını zannedenler, biraz tarih okusunlar.