Kıbrıslı Rum siyasiler uzun yıllar kendi insanlarına Türk düşmanlığı aşıladılar...
   Tarihi gerçekleri tersine çevirip anlattılar...
   Yalan ve yanlışların üzerine kurulu olayları ders kitabı yapıp, küçücük beyinleri bizlere karşı düşmanlık duygularıyla yetiştirdiler...
   Hırs, intikam, hatta kine dayalı bir sistem yarattılar...
   Bunu yaparken, dünya kamuoyuna da Kıbrıs’lı Türk kardeşleriyle birlikte yaşamak istediklerini duyurdular...
   Büyük paralar harcayarak yürüttükleri propaganda savaşını her zaman kazandılar...
   Nereye kadar?..
   Annan Planı referanduma sunuluncaya kadar...
   Glafkos Klerides, Yorgo Vasiliu ve Nikos Anastasiadis gibi en kurt politikacıların bile destek verdiği kapsamlı çözüm planı reddedilince, Rum propagandasının ‘sahte olduğu’ iyice anlaşıldı...
   Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım...
   Bu başarı Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a aittir...
   Kıbrıslı Türkleri cesaretlendirip ‘Evet’e yönlerdirmeseydi ve bizden de ‘Hayır’ çıksaydı, o zaman Rum propagandasının altında ezilmeye devam edecektik...
   “Evet” çıktığı için bundan kurtulmuş olduk...
   Sadece biz değil, Türkiye de ağır baskılardan kurtulmuş oldu...
   İlk aylarda, Kıbrıslı Rumların “Hayır” tepkisi hepimizi üzmüştü...
   Ne var ki; zaman içerisinde “iyi ki böyle oldu” demeye başladık...
   Neden?..
   Çünkü Kıbrıslı Rumlar; bizimle paylaşıma hazır değildi...
   Kim olduğumuzu bilmiyorlardı...
   O tarihe kadar Kıbrıs Rum basınında, 1974 öncesindeki gerçekleri yazan olmamıştı...
   “Hayır” kampanyası sonrasında bazı sağduyu sahibi yazarlar, 1974 öncesindeki gerçekleri aktarmaya başladılar...
   Hatta emekli polis müdürleri konuşmaya başladı...
   Lefkoşa’daki Markos Dragon heykeline bombayı koyanların EOKA mensupları olduğunu anlattı bir polis müdürü...
   Ve çok büyük bir kesimi olmasa bile, bazı Kıbrıslı Rumları yeniden düşünmeye yönlendirdi...
   “Evet 1974’te biz acı çektik ama, 1974 öncesinde biz de size yaptık” diyenlerin sayısında artış olsa da bu yeterli değildir...
   Önemli olan gerçekleri hiç saptırmadan herkese anlatabilmek ve insanları yanlıştan kurtarabilmektir...
   Türk propagandası, 2004 yılına kadar bunu başaramadı...
   Dünya kamuoyuna gerçekler anlatılmadığı için, Türkiye ve KKTC hep suçlanan taraf oldu...
   Ama tekrar ediyorum; 2004 referandumu sonrasında bize bakış açıları çok değişti...
   Özellikle AB ülkeleri ile ABD’nin bizleri daha iyi anladığını her aşamada görebiliyoruz...
   Peki bundan sonra ne olacak?..
   Önümüzdeki aylarda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda yeni girişimler başlatılacak...
   Liderler arasında uzlaşı sağlanamazsa, büyük bir olasılıkla uluslararası konferansa gidilecek...
   Ortaya yeni bir çözüm planı veya öneri paketi çıkacak...
   Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlara ikinci bir fırsat sunulacak...
   İkinci fırsatın sonucu çok önemlidir...
   Ya birleşme, ya da kesin ayrılık...
   Güney’deki ekonomik kriz nedeniyle bu kez ‘bütünleşmenin’ gerçekleşebileceği üzerinde duranlar vardır...
   Kuşkusuz bunun tersi de olabilir...
   Önemli olan Kıbrıs Türk tarafının her iki olasılığa da hazırlanmasıdır...
   Çözümün gerçekleşmesi durumunda, güneyle eşit bir ekonomik güç yaratmak zorundayız...
   Çevremizi, belediye, sağlık ve kültür hizmetlerimizi en az onların seviyesine çıkarmalıyız...
   Önümüzde uzun bir süre olmadığı için aktif bir siyasete ihtiyaç vardır...
   İstersek bunun yolunu açabiliriz...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)