“Bu hayatı merhale merhale yaşarız dünyada. Bölümler hızla birbirini takip eder, akıp gider gözlerimizin önünden.

Bazen zalimlerin insafsız hafiyeleriyle, seni kıskıvrak yakaladıklarını zannettikleri bir kader yaşarsın. Her şeyden tecrit ederler ama içindeki dünyada yaşadığın muammayı çözemezler asla.

Kimi zaman mütereddit olsan da, kimi zaman canhıraş feryatlarını kimseler duymuyor zannetsen de, tevekkül her sıkıntının ilacıdır. Hiç ummadığın yerden hasbihal edebileceğin umulmadık dostlar gönderirler sana.

İçine düştüğün taş mezarda, tarih şuurunla, atalarından sana gelen vasiyetle ayağa kalkıp, dimdik durabilmek, sadece serdengeçtilere mahsustur.

Bazen, zaman ilaç gibi gelir sana, rahmet getirir yaklaştıkça ve ıstırapların içinde, dudaklarına bir tebessüm kondurur usulca.

Kimi zaman ahvalinden hicap duyarsın, kimselere anlatamazsın sana yavaş yavaş içirilen zehri. Duygularının hercümerç olduğu, zalimlerle münazara etmekten yorulduğun bir mezarda, hasbelkader karşına çıkan dirayetli dostların ayağa kaldırır seni.

Son mücadele de, son kez yüzleştiğini zannettiğin ihanet ve sadakat, birbirine karışır iyice.

Son yüzleşme, belki de başka bir yüzleşmeye başlangıçtır.

Ama neticeye giderken, son darbeyi vurduklarını zannetse de hainler, son mukayeseyi ve son muhakemeyi ancak ve ancak Rabbin yapabilir.

Ve sen Hissi Kablel Vukun ile bildiğini zannetsen de her şeyi, finalde, kısmetindeki lokmadan başkası değildir sana düşen.”

...

“Taş Mezar” isimli kitabımın hülasasını böyle yapmıştım.

Geçen yıl bu zamanlar, kitabımın kahramanının 11 aylık hikayesini yazmayı bitirince, sanki onun yaşadığı o “on bir ayı” aslında her mücadele adamının bir şekilde yaşadığını fark etmiştim ve tarihe benden de bir kayıt olsun diye bu metni yazmıştım hikâyenin hülasası olarak.

Bugün aklıma geldi ve o gün yazdığım ve aslında defalarca okuduğum bu kısmı tekrar elime aldım ve okudum.

Hayatımın bu merhalesinde bu cümleler daha da anlamlı hale geldi bana.

Azıcık bir mücadeleniz varsa bu dünyada, sanki bu döngü kaçınılmaz olarak sizi hep çevirip duruyor son nefese kadar.

Ama neticeye giderken, son mukayeseyi ve son muhakemeyi ancak ve ancak Rabbimiz yapacak.

Cesurlar öldü de korkaklar ölümsüz mü kaldı?