Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas, Strasburg’da yapılan Avrupa Parlamentosu genel kurulunda Kıbrıs’ın yürüttüğü AB Dönem Başkanlığı sonuçlarını anlatan konuşmasını yaparken Parlamentonun tarihinde belki de ilk kez bu denli yoğun sözlü saldırıya uğrayan devlet başkanı oldu.

 

İflas eden bir ülkenin devlet başkanı olarak “başarılı bir başkanlık dönemi geçirdik ve küçük bir ülke olmamıza rağmen Avrupayı başarılı bir şekilde yönettik” şeklindeki konuşması Avrupa parlamentosu üyelerini çileden çıkarırken, kendisini “gururlu bir komünist” olarak tanımlaması da bardağı taşıran son damla oldu.

 

Avrupa Parlamentosunda Hristofyas konuşmasını bu sözlerle sürdürürken üye ülkelerin bazı milletvekilleri Hristofyas’a sözlü saldırılarda bulunmaya başladılar. Özellikle de Kıbrıs’ın Güney kesiminde kara para aklanması sebebiyle Hristofyas’a ağır hakaretlerde bulundular.

 

Tüm siyasi partilerin Hollandalı ve Alman AP üyeleri Kıbrıs Rum Yönetiminin AB direktiflerini uygulamadığını, Güney Kıbrıs’ta kara para aklamasının yapıldığını ve Avrupa Birliği Kıbrıs Rum kesimine yardımcı olursa Rus oligarklarının yasadışı varlıklarının kanunsuz hiçbir şey yokmuş gibi korunacağını; bu nedenle de Hollandalı ve Alman vergi mükellefleri bu faturayı kesinlikle ödemek istemediklerini yüksek sesle, hatta  bağırarak söylemeleri toplantıya damgasını vurdu.

 

Hristofyas’ın konuşması sürerken Avrupa Parlamentosunun geçmiş oturumlarında daha evvel pek de görülmemiş bir şekilde karşılıklı sözlü kavga yaşandı. Eminim Hristofyas bu ağır hakaretlere maruz kalacağına fiziki saldırıyı yeğlerdi.  Konuşmasını yaparken iki paralık olan Hristofyas hiddet içinde kürsüden indi ve kaçarcasına ayrıldı oradan…

 

Zaten Hristofyas’ın kendi ülkesinde de kredisi yerle bir oldu ve sıfırlandı. Yapılan son ankette, 5 yıllık iktidar döneminde önüne gelen bütün hayati meselelerin yönetimi konusunda kendi vatandaşlarından düşük not aldı Rum lider. Rumca yerel bir gazetede açıklanan anket sonuçlarına göre Rumlar Hristofyas’ın hiçbir icraatından memnun değiller. En kötü notu ise ekonomiyi yönetme tarzına ile Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda gözterdiği çabalara verdiler.

 

Halbuki Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik icraatları 2008 yılında yapılan ankette en yüksek puanı alan bölümdü.

 

Cumhurbaşkanı seçildiği yılda yapılan ankette kendisinden memnun olanların oranı yüzde 67 iken Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sadece bir ay evvel bu oran dramatik bir şekilde yüzde 27’ye düştü. Gelecek ay yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya cesaret edebilseydi mevcut adayların arasında en düşük oyu alacağı kesindi.

 

Zaten bunu bildiğinden dolayıda aday olmaya cesaret edemedi.

Avrupa’da ve Türkiye’de siyaset ile ilgili çok yaygın bir söz vardır, “solcular iyi slogan üretirler ama devlet yönetemezler, sağcılar da iyi slogan üretemezler ama devleti iyi yönetirler” diye. Hristofyas bu savı doğrulayan, “solunda solundaki komunistim” diyen lider oldu.

 

Avrupa Parlamentosunda konuşmasını yaparken karapara aklanması ile ilgili kendisini suçlayanlara verdiği “Kıbrıs’ta kara para aklamayla ilgili iddiaların kötü bilgilendirmeden ve kötü niyetten kaynaklanmaktadır. Kıbrıs, seçimler öncesinde büyük ülkelerin iç cephesinde kurban olmuştur” yanıtı ise bu savın doğruluğunu çok güzel bir şekilde ortaya koyuyor.

 

Yani Hristofyas diyorki, “Benim suçum yok. Rum halkının da suçu yok. Har vurup harman savurup battık ama bütün suç AB’nin büyük ülkelerinde. Kendi iç tribünlerine oynayacaklar diye bizi batırdılar.”

 

İşte ideal lider böyle oluyor demek. Ülkeni batır, suçu başkalarına at, sonra da yağ gibi suyun üstüne çık…