Osmanlı Devleti 1570-1571 yılları içinde Kıbrıs’ı fethettiği zaman, Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu sürgündeydi. Fetihten sonra Başpiskopos sürgünden Lefkoşa’ya getirildi ve Ortodoks Kilisesi’nin başına geçirildi. Kıbrıs Ortodoks Başpiskoposu’na ilk defa Bizans İmparatoru Zeno (İ.S. 474-491) tarafından verilen, ama Luzinyanlar döneminde kaldırılan kırmızı mürekkeple imza atmak ve asa taşımak hakkı, 1660 yılından itibaren Sultan Dördüncü Mehmed Han tarafından çıkarılan ferman ile yeniden tanındı ve Başpiskopos, Rumların sözcüsü olarak kabul edildi.  

Bab-î Ali bu fermandan sonra Rom Ortodoks Kilisesi Başpiskoposunu Kıbrıs Rum toplumunun dini lideri, siyasi sözcüsü ve temsilcisi olarak kabul etti, makamın adı da “Etnarh” olarak tanımlandı. Bu yetkilendirmeden sonra Kıbrıs Başpikoposlarına şikayet ve görüşlerini doğrudan Padişah'a veya Başvezir’e yapmak hakkı tanındı. Bu durum adada kilisenin gücünün büyük oranda artmasına neden oldu. Ada yönetiminde Osmanlı Devletinin görevlendirdiği Muhassıl’a (vali) yardımcı alan 8 kişilik Divan heyetinden 4'ü Rum, Maronit ve Ermenilerden, 4'ü de Türklerden oluşturuldu.  

İmparator Zeno, Kıbrıs’ta Salamis harabeleri yakınında bir ağacın altında Aziz Barnabas’ın mezarının bulunması ve mezardan çıkarılan Barnabas’ın kendi el yazısı ile yazdığı İncil’in de kendisine büyük bir törenle gönderilmesinden sonra Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesine Otosefal ayrıcalığını verdi. Kıbrıs Otosefal kiliseler, Patriklere ve Patrikhanelere bağlı olmalarına rağmen kilise işlerini ulusal düzeyde herhangi bir Patrikten bağımsız olarak yönlendirebilen, ama Ortodoksluğu bağlayıcı kararlar alamayan kiliseler. Dünya üzerinde Otosefal olan Kiliseler Yunanistan, Güney Kıbrıs, Arnavutluk, Polonya, Gürcistan, Kanada, ABD ve Afrika Metropolitlikleri. Kıbrıs’ta Başpiskoposluğa bağlı 9 adet Metropolit bulunmaktadır. Bunlardan 3 tanesi, Mağusa, Girne ve Güzelyurt Metropolitleri KKTC sınırları içinde. 

Bu nedenle de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi başı Başpiskopos II. Hrisostomos kendisini tüm adanın Başpiskoposu addetmekte, Rum Ortodoks Kilisesinin hükümranlık alanını da adanın tümü olarak kabul etmektedir. Her fırsatta ve olanakta Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesine bağlı olan tüm papazlar kilisede, özellikle Pazar ayinlerinde ve özel dini günlerde verdikleri vaazlarda Kıbrıs Rum halkına adanın tümüne hakim olduklarını ve ne pahasına olursa olsun adayı tümden ele geçirmek için verilen mücadeleden asla vazgeçilmeyeceğini söylerler ve telkin ederler. Kıbrıs Rum halkı ve siyasileri de ister istemez buna inanırlar ve davranışlarını bu hedefe göre ayarlarlar. Anastasiadis’in müzakerelerde kendine güven duyması ve Türklere “Güzelyurt’u, Karpaz’ı Mağusa’yı, Mesarya’yı isterim, Türk askeri gidecek, Türkiye’nin garantisi asla olmayacak” ve benzeri içeriklerde tehditler savurmasının kökeninde gerçekte Rum Ortodoks Kilisesi yatmaktadır. Zannetmektedirler ki, Hristiyan dünyası şöyle veya böyle şekilde kendi yanlarında yer alacak ve Türkleri bir gün Kıbrıs adasından atacaklar! 

Bu havada ve kafada olan Başpiskopos II. Hrisostomos, CTP’nin iktidar olduğu dönemde Rum Ortodoks Kilisesine, KKTC sınırları içinde kalan kiliselerde istedikleri zaman ayin yapmak yetkisini verince zaman içinde bu iyi niyetli davranışı suiistimal etmeye ve siyasi amaca dönüştürmeye yöneltti. Günümüzde iktidarda olan UBP-DP hükümeti bu suistimal kapısını kapatıp Rumların KKTC’de yapacakları ayinlere bir dizi kriter getirince, Rum Ortodoks Kilisesi başı Başpiskopos II. Hrisostomos tüm geçmişi unutarak KKTC Devletini ve Kıbrıslı Türkleri tehdit etmeye başladı, kendini adanın tümünün hakimi zannederek. Savurduğu “Ayinler yasaklanırsa, Bayram günlerinde Hala Sultan Tekkesine yapılan ziyaretlerin yasaklanacağı”   tehdidi ise yenilir yutulur gibi değil. Aramızdaki Rum hayranlarına örnek olacak, gelecekte eğer ada Rum idaresi altına girerse, başımıza nelerin gelebileceğinin işaretini verdi gerçekte II. Hrisostomos. “Cici çocuk olmazsanız, bizim her emrettiğini yapmazsanız, sizi en ağır şekilde cezalandırırız” demek istiyor Başpiskopos II. Hrisostomos. 

Digomo’ya kadar yolu var Başpiskopos’un. (Kıbrıs Türkçesi deyimidir)

KKTC hükümeti izin vermezse, ne kendisinin ne de kilisesine bağlı metropolitlerin, papazların ve sivil dini görevlilerin sınırı asla geçemeyeceğini, KKTC sınırları içerisinde hiçbir dini yetkisi olmadığını, izin verilmeyen Rumların Apostolos Andreas Manastırı veya Aziz Barnabas kilisesini bile ziyaret edemeyeceklerini çok iyi bilmesi, hatırlaması ve bu doğrultuda konuşması gerekmektedir. Ya adada Kıbrıslı Türklerin varlığını ve 1963-1974 yılları arasından uğradıkları soykırıma rağmen kurdukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kabul ederler, ya da geçmişte olduğu gibi adanın kuzeyine kendi taraflarından dürbünle bakarlar…