Hollanda’da Faşizmin Ayak Sesleri ve Almanya’da İmparatorluk Vatandaşı

Yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde, insanın içini karartan bir konuyu ele almak istemezdim ve böyle ürkütücü bir başlık da kullanmazdım. Ancak, son on gün içinde Hollanda’da yaşanan iki olay ve aynı günlerde  Almanya’dan gelen bir bilgi, böyle bir başlığı atmama sebep oldu.

Hollanda’nın Zaandam kentinde bir Türk ailenin evine bırakılan tehdit mektubu, bu endişelerin ilki oldu. İkinci endişe de, ırkçı ve faşist Özgürlük Partisi (PVV) Utrecht adayının, camiler ile ilgili yenilir yutulur cinsten olmayan sözleriydi.
Diğer yandan, Almanya’dan gelen ve insanın tüylerini diken diken eden ‘İmparatorluk Vatandaşı’ adlı örgüt hakkındaki bilgiler...

Yılın ilk ırkçı ve İslamofobik olayı, Zaandam kentinde meydana geldi. Kimliği belirsiz kişiler, bir Türk ailesinin evine tehdit içerikli bir mektup bıraktılar. Hollanda medyasında yer alan haberlere göre mektupda, "Eğer bir daha camiye giderseniz sonunuz gelir" ve "Kanserli Müslüman geber" gibi cümleler yer almış.
Bu, elbette Türk aileye korku vermek, huzursuz etmektir. Zaandam gibi, sosyal ve demokrat bir yapıya sahip insanların çoğunlukta olduğu bir şehirde, böyle bir gelişmenin olması, toplum için elbette endişe vericidir.

Benzer bir başka gelişme de Utrecht şehrinde yaşandı. Mart ayında yapılacak mahalli seçimlerde, ırkçı ve faşist Özgürlük Partisi PVV'nin Utrecht adayı Henk van Deún, İslam ve camiler hakkında haddini aşan açıklamalarda bulundu. Bir radyo programına katılan ve eski polis olan Henk van Deún: “Şöyle söylemek gerekirse. Bu ülkede camilere karşıyız. İslam’ı bir din olarak tanımıyoruz. Nazizm gibi bir ideolijidir” açıklamasını yaptı. Saçmalıkta bununla da yetinmeyen bu ırkçı, Utrecht'in Lombok semtinde inşa edilen Ulu Cami için de 'Yansın gitsin' ifadesini kullandı. Bu ifadenin medyada geniş bir şekilde yer almasından sonra gelen tepkiler üzerine, ertesi gün sözlerini geri alan  Henk van Deún ve yandaşları İslam karşıtı söylemlerini her fırsatta söylemeye devam ediyorlar.

Hollanda’da bu olaylar yaşanırken, Almanya’dan bir dostum M.T., Almanya’da gelişmekte olan bir örgüt hakkında yazmış. Bu yeni büyümekte olan örgütün adı Reichbürger  (İmparatorluk Vatandaşı). Örgüt üyeleri Alman devletini reddediyorlarmış. Büyük Almanya hayali olan bu örgütün üyeleri, vatandaşlıktan çıkma dilekçeleri veriyorlarmış. Kendi kimliklerini, pasaportlarını ve ehliyetlerini bastırmışlar. Araç plakaları bile İmparatorluk Devleti'ne aitmiş. Bunlar vergi vermiyorlar, Almanya Federal Cumhuriyetini kesinlikle tanımıyorlarmış. Eğitimli ve genelde üst düzey memurlardan oluşan bu grup, toplum içinde fazla dikkat çekmiyormuş. Grubu tanımak için, Alman yetkilileri broşür bastırmış. Broşürde 'örgüt üyelerini nasıl tanırız, onlarla nasıl konuşmak gerekir' gibi bilgiler yer alıyormuş. İnsanın inanası gelmiyor ama böyle bir grup var. Onüçbin civarında da üyeye sahip. Faaliyetleri gizli. Hemen hemen hepsi memur, yani Alman orta sınıfı, önemli görevlerde. Yeni Alman burjuvaları. Arzuları Almanya’nın eski imparatorluk dönemine geri gitmesiymiş. Müslümanlara karşı tavırları çok kötü olan bu grup üyelerinden,  1000 tanesinde silah ruhsatı varmış. Ne kadar ürkütücü değil mi?

Her fısatta, sık sık ifade ediyoruz. Daha iki ay önce,  Varşova’daki yürüyüşten bahsetmiştim. Avrupa’nın ırkçı ve faşistlerinin Varşova sokaklarında attıkları sloganları yazmıştım.

Şurası kesindir. Bu ve benzeri gelişmeler Hollanda’da veya Avrupa’nın diğer ülkelerinde faşizmin ayak seslerini hatırlatıyor. Faşizmin ayak sesleri deyince hafızamıza hiç şüphesiz Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da yaşananlar gelmektedir. O zaman da bu ve benzeri gelişmeler ciddiye alınmamış. Umursanmamış. Sonrası belli. İş işten geçmiş, belki farkına varılmış ama olan olmuş. İnsanlık tarihinin en vahşi dönemlerinden biri yaşanmış.

Umarım bu tür gelişmeler Müslümanlara yönelik bir soykırım hareketine dönüşmez...