Hollanda’da 18 mart 2015 tarihinde Eyalet Milletvekili seçimleri yapıldı.

Her zaman olduğu gibi sessiz sedasız bir seçim oldu.

Çünkü Avrupa’da artık seçim mitingi yapılmıyor.

Bunun yerine medya kullanılıyor.

 Parti liderlerinin medyada uygarca tartışmaları seçmene yol ve yön gösteriyor.

Bu seçimlerinin sonucunda 7 Türk kökenli arkadaşımız eyalet meclislerine girmeyi başardılar. Kendilerini tebrik eder başarılar dileriz.

Bu seçimlerde seçmendeki en büyük algı ekonomi oldu.

Oysa  2006 seçimlerinde seçmenin en büyük algısı entegrasyon idi.

Şimdi bu algının yerini ekonominin aldığını görüyoruz.

Halkın yüzde 59’u ekonomik krizin kendi mali durumuna etki yapacağını düşünüyor.

Deyim yerindeyse halkta bir gelecek ve geçim korkusu oluşmaya başladı.

Bu seçimlerin en yakıcı sonucu bugüne kadar göçmenlerin ve o arada Türklerin de büyük çoğunlukla desteklediği sosyal demokrat PvdA Partisinin büyük oy kaybıdır. Avrupa’da ve o arada Hollanda’da Türklerin partisi olarak da bilinen sosyal demokrat partiler giderek Türk seçmenini de kaybediyorlar. Bunun nedeni sosyal demokrasinin hala kendine uygun bir çıkış yolunu bulamayışıdır.

Sosyal Demokratlar Güç Kaybediyorlar

Sosyal demokrat PvdA partisi  deyim yerindeyse eriyor. Son üç seçimi de kaybettiler. Oylar yarıya indi. PvdA için halksız halk partisi deyimi kullanılıyor.  Bunun nedeni açık. Çünkü PvdA’yı neo-liberal politikalar esir aldı. Oysa sosyal demokratların tarihsel ve sosyal görevi çalışan emekçi kesimlerin, işsizlerin, emeklilerin, göçmenlerin ve yoksulların haklarını arayan parti olmasıdır.

Bugün Avrupa’yı deyim yerindeyse korku ve populizm yönetiyor. Bu korku sadece islamofobi değil. Bu korku; gelecek,  geçim ve işsizlik korkusudur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da hayata geçirilen sosyal refah devleti, giderek ortadan kaldırılıyor. Böylece herkes kendi başının çaresine baksın deniyor.

Toplumda zengin-fakir ayrımı derinleşiyor. İşsizlerin oranı gittikçe artıyor. Geçim sıkıntısı çekip yiyecek bankalarına müracaat edenlerin sayısı çoğalıyor..

Bu gidişe dur diyecek yine sosyal demokratlar olmalıdır. Sosyal demokratların zayıflaması aslında demokrasinin zayıflamasıdır. Çünkü demokrasi; üç güçlü kolon üzerinde yükselir. Bu kolonlar; 1) Liberaller, 2) Muhafazakarlar, 3) Sosyal demokratlardır.

Bu kolonlardan birinin zayıflaması, demokrasin zayıflaması anlamına gelir.

Onun için sosyal demokratların kendine gelip, Sosyalist ve Yeşil Sol partilerle birlikte bir güç birliği platformu oluşturmalıdırlar.  Ve sosyal proje ve politikalar üretmelidirler diye düşünüyorum. Aksi durum ekonomik krizin de yardımıyla ırkçı partiler, oylarını artırmaktadırlar. Bu durum hiç istenmeyen bir durumdur.  Çünkü ırkçıların hedefinde biz göçmenler varız. Demokrat partilerden aradığını bulamayan özellikle yerli halk kitleleri ne yazık ki ırkçı partilere yöneliyor. Hollanda’da bu seçimde bunu gördük. Göçmen ve İslam karşıtı fikirleriyle ön plana çıkan PVV Partisi büyük oy aldı. Bu gidiş nasyonalizm kolonunun yükselmesine yarıyor. İnsan, bunun sonucunu düşünmek bile istemiyor.

Öyleyse hep birlikte demokrasiye sahip çıkalım. Çünkü demokrasiye sahip çıkmak varlığımıza ve geleceğimize sahip çıkmaktır. Bunun için en azından sandığa gidip oy vermeliyiz. Ne yazık ki Türklerin oy verme oranı her zaman yüzde 50’lerin altında olmaktadır. Bu durum bizi derin derin düşündürmelidir.

 

 Bekir Cebeci

Türk Dahnışma ve Eğitim Vakfı Başkanı

Hollanda Pekünlüler Derneği Başkanı

Güney Hollanda Eyalet Eski Milletvekili

Rotterdam, 21 Mart 2015

e-mail: [email protected]

 

Kaynakça:

1.      ELSEVIER, 28 Şubat 2015

2.      de Volkskrant, 20 Mart 2015