Hediye değiş-tokuşu; bir dizi anlam taşıyan eylemler zinciri… Kelimenin anlamı; karşılıksız olarak veya  istenmeden bir başkasına verilen eşya, mal, ürün. Ne kadar karşılıksız denilse de ‘karşılıklık ilkesine’ dayanır. Alınan hediyeye karşılık hemen hemen aynı değerde hediye verilmesi uygun görülür, hatta arayı uzatmadan iade yapmak, makbul olandır.

 

Bu alışveriş; gündelik alışverişin dışındadır ve sosyal ilişkilerle belirlenen olaylarla şekillenir. Ne var ki bu olaylar hiç bitmez. Sosyal düzen için önemli ‘umut dolu’ bir ritüeldir.

Hasta ziyareti bir çiçek götürmeli, iş yerinde terfi durumlarında hediyeli tebrikler olmalı, düğünlerde altın veya para takmalı, misafirliğe -kesinlikle eliboş gitmek- olmaz; birşey almalıdır. Bayram seyran, özel günler, -yaşgünü, yılbaşı, sevgililer günü, anneler, babalar günü-  ise kaçınılmaz olaylardır.  

 

Biçimsel anlamının ötesinde ‘adledilen’ tematik değerler,  alışveriş yapmamızda bam telimizdir. Duygusal öykülerle yaptığımız bu faaliyet; günümüz tüketim anlayışına da çok ama çok uygundur.

 

‘Alın Verin Ekonomiye Can Verin’ 2009 yılında ekonomik hareketliliğe destek için hazırlanmış reklam sloganını hatırlayalım. Simit alarak ekonomiye hareket katılacağı düşünülerek hazırlanmış bir reklamdı. Bir de hediye değiş tokuş hareketliliğini hesaba katarak hazırlanmış reklamları düşünürsek; bunun pazara katkısı yadsınamaz.

 

Günümüzde  bu eylem; ‘Aldım, verdim ben seni yendim’ tekerlemesi gibi bir güç dengesine de dönüştü. Sosyal itibar kazanma, menfaat gütme, dikkat çekme, ilgi, özen, önem göstermek  gibi bizlere sosyal yükümlülükler veriyor.

 

İnsanı ne kadar da zorluyor? Ne kadar da uyduruk bir forma büründü?  Karmaşık insan ilişkilerimize bir rekabet daha eklenmiş oldu. Dolaysıyla asıl mesele ‘kıyas’.

 

Bir zamanların her türlü sosyal etkinlikte verilen gözde hediye ajandaydı. Şimdi birisine ajanda hediye edilmesi, seçenekler arasında söz konusu olamaz, olursa da ortam sevimsizleşir. Bir de sevgililer gününün değişmez hediyesi ‘kalp şeklinde yastık’. Her ürün neredeyse kalp şekline dönüştürülür. Emin olacağız ki; ziynet eşyası, çiçek vazgeçilmez hediye seçenekleri arasında kalmaya devam edecektir.

 

Hediye alıp-vermek engel tanımaz bir tavra sahiptir.

 

Ne dövizin yükselmesi, ne borsa piyasası, ne ihracat ne ithalat oranları, ne devlet borçları, ne kişisel borçlar,  ne işsizlik, ne de doğal felaketler bu alışverişi durduramaz. Anlamı bozulmaz. Hediye alışverişinin kendi kişiliğine zarar gelmez.

 

Hediye aldığımızda; ‘Ne gereği vardı şimdi’, ‘Düşünmüş olman yeter’ gibi dilimizden dökülen kalıplaşmış  tepki cümleleri… Gerçekten öyle mi düşünürüz?  Bunu ancak iade olarak hediye almaya alışverişe gittiğimizde çözümleyeceğimiz örtülü bir histir.

 

Tıpkı: Yırtılmayı bekleyen ambalajlı hediye paketi gibi…

 

Herşeyi unutalım : ‘Hayat bir hediyedir, hergün bir hediyedir.’  diyelim.