Karşıma geçip ağız dolusu insanlık dersleri vermeye başladığında sigaramı yeni yakmıştım ve dışarıda kış ayının neden kar getirmeyişine hayıflanıyordum. Konuşmaya ihtiyacı olduğunun farkına vardığımdan mümkün olduğunca dikkatle dinlemeye çalışıyordum kendisini. Anlatıyordu. En çok geçmişini, çocukluğunu, ailesini, yaşadıklarını, ilk aşkını, son noktasını, çocuklarını, neden onlara kızdığını... Anlatıyordu. Benden bir şey duymak istemiyordu sanırım öyle bakıyordum yüzüne, beden diline; sancılı bir anlatıştı bu, ya anlatmak istediklerini ifade edemiyordu ya da anlattıklarının bugüne taşınmadığının verdiği acının farkındaydı.


İyi insan olma ile ilgili nutuk atmaya başladığı andan itibaren karardı etraf, dinlemeyi bıraktım, beynimden yüreğimden nice yaşanmışlık, sözcük, duygu paldır küldür boşalmışçasına yağmaya başladı sigaramın dumanına.


İyi insan olmak ne demek ki?
diye sordum.


Şaşkınlıkla karışık baktı yüzüme bir an sustu. Nasıl yani iyi insan olmak ne demek? Bu nasıl soru ki? İyi insan olmak iyi insan olmaktır! Dedi.


Sustu.


Sustum.


O anlam veremediğim sorumla çekip gittiğinde yağmur hızlanmaya başlamıştı.


Oflayıp pufladığımız üzerine günlece gecelerce kafa yorduğumuz kadar karmaşık değil aslında hayat denilen.


Kendiniz gibi olduğunuz sürece bir sorun oluşmuyor aslında.


İyi insanın nasıl olması gerektiğini anlatmayı bırak; anlattığın insan ol(Marcus Aurelius).
Ne kadarda doğru bir söylem aslında, ne kadarda dürüstçe.


...


Bir çocuk gibi yaşayamak gerekli sadece. Duygularınla, hislerinle, isteklerinle. Ne başkaları vazgeçirmeli seni ne de korkuların engel olmalı yapacaklarına. Kimin ne dediğini ne düşündüğünü umurmasaz çocuklar çünkü onlar bilirler ki istekleri onlar için herşeyden önemlidir ve bunun için asla vazgeçmeden istemeye devam ederler taki elde edinceye kadar.


Korkuları yoktur. Ne birinden ne ona söylenecekten ne ona yapılacaktan asla ama korkmazlar. Politik davranmazlar. Oldukları gibidirler.


Biri ona kızdığında ya da bağırdığında ya da ceza verdiğinde o an dizginlenirler ama her zaman bir yolunu bulduklarında devam ederler isteklerine.


Onların dünyasında kural kendileridir; çevresi değil.


Onu çok üzen bir insanı bile çok kolay affederler hiç bir şey olmamış gibi sarılırlar. Çok umursamadan kaldığı yerden devam ederler o kişiyle diyaloğuna.


Sevmedikleri insanlarda olur elbette ve onları hayatlarına asla sokmazlar; kim olursa olsun. Önüne dünyalarıda sersen bir çocuk birini sevmediyse sevmemiştir çünkü hisleri ona yalan söylemez. Ve yanılmazlarda.


Aslında kolay ve basit hayatı yaşmaak değil mi. Ne işen o olacaksın sadece.


Kimin ne dediği ne yaptığıyla çok ilgili olmayacaksın. Sen seni bileceksin ve seni bilenlerle güleceksin hepsi bu.


Eni sonu gelmeyen sorularla boğuşmak yerine inadına gülümseyeceksin. Var bilirim hepimizin var sinirlenmek, kavga etmek, kırılmak, küsmek için nedenleri hayata ve birilerine karşı. Ama önemli olan bunlara rağmen olumlu, ılımlı olup gülümseyebilmek hayata.


İçindeki sene güvenmeyi asla bırakma. Geceleri yastığa başına koyduğunda konuştuğun sen en gerçek olandır.


Maddiyata sahip olmak uğruna içindeki sene, içindeki çocuğa neler yaptığını düşün? Ne zamandır gülümsemedi o çocuk? Ne zamandır istediği bir şeyi yapmadı? Seni sen yapan içselliktir, dışsallık sende güven eksikliği, kaybetme ve eleştirilme korkusu ve acabalar, keşkeler yaratır sadece.


Nelere sahip olduğunun farkındamısın?


Hiç şükrediyormusun sahip olduklarına?


Eline, ayağıya, gözüne, kulağına... Şükrediyormusun bunları sağlıklı olarak kullanabildiğine?


Çoğumuz yapmıyoruz! Sadece şikayet, sızlanma, kıyaslama, hırs...


Bu kadar olumsuzluğu düşünür ve hissederken nasıl olurda güzel şeyler yaşamayı bekleriz hayatta!


Kural çok basit aslında.


Ne düşünür ve ne hissedersen onu yaşarsın.


Duygularınızın, düşünceleriniz ve hayatınızın tek sahibi sizsiniz. Bugün yaşadığınız hayat dün, önceki gün, bir önceki gün düşündüğünüz, hissettiğiniz ve çağırdığınız hayat. Yaşadıklarınız için baskalarını suçlamak sadece bilinçsizlikten öte bir şey değildir. Kendinizi kandırmaya devam etmek elbette sizin elinizde ya da silkenelip yaşadığınız hayatın mimarı olduğunuzu kabul edip kendinizi yeniden şekillendirmek. Bunu nasıl yapacağım diye çok düşünmeye gerek yok aslında. Hissettiğiniz ve düşündüğünüz insan olun yeter. Tabiki en önemli nokta burada doğru düşünmek ve doğru hissetmek. Ne ekerseniz onu biçerseniz sakın ama sakın unutmayın!


Yeni bir yıla girmeye günler kala içimizdeki çocuğa, yaşadığımız hayata, özümüze, kendimize bir dönüşüm olsun istedim.


Hayatta varolan hiçbirşey değişmez. Değişim için yök oluş gereklidir. Oysa evdende hiçbir şey yok olmaz. Sadece dönüşür, şekil değiştirir. Varolanları güzelliğe, iyiliğe, sevgiye dönüştümeniz dileğiyle.