Kırk yaşına merdiven dayamış ve üç çocuğu olan bir tanıdık, on yıldır beraber yaşadığı çocuklarının babasıyla, evlenme kararı almış.

Ne güzel! 


Tabii bu muhteşem  karar beraberinde ciddi bir kına gecesi gerektiriyor. He şeyin en güzeli, en sıradışı olanı ve en kalabalığı olmalı. Beni bile davet ettiklerine göre.........

Bu ciddi  organizasyona dahil olan, orta yaş üzeri 10-15 kişiyiz. Hepimizin  yazlık Hawai kostümleri giymesi gerekiyor. 

Saçımızda, boynumuzda rengarenk çiçekler ve tabii ki renkli bir makyaj........

Benim bu topluluğa katılmayacağım baştan belli. 

Ben bu yaşta bu kıyafetlerle Londra sokaklarında dolaşamam. 

Ama iyi bir yalancı olmadığım için, gitmemek için bulduğum bahane ile kıyafetli halimden daha komik duruma düştüm.


Bu durumun altındaki asıl gerçek şu; Ben artık istemediğim şeyleri yapmayı reddediyorum.

Ama işin acı tarafı ne biliyormusunuz?

Reddettiğin her şeyde, kalp kırmamak için bin türlü yalan söylemek zorunda kalıyorsun.

Bu işin orta yolu yok. Ya yalan söyleyip kibarca işin içinden sıyrılacaksın ya da dürüst ve direk söyleyip değer verdiğin güzel insanların kalbini kıracaksın.


Yalan söylemede  başarısız olanlar mecburen dürüst olmayı tercih ediyor, diğerleri ise pembe yalan bilmem ne yalan diye diye gittikçe  profesyonelleşiyorlar.

Onların yanında elbette daha kalabalık insan toplulukları vardır. Çoğumuz bu kuru kalabalıklara arkadaş diyoruz.

Yalan söyleyemeyenlerin hayatı ise daha sıradan, daha tenha, daha içten...


Yıllar ilerledikçe kendi yolunu seçiyorsun. 

Kırıntılarını topluyorsun geri kalan zamanının...

Daha önce önemsiz gördüklerin önemli gördüklerinle yer değiştiriyor.

Dürüst olmaya çalışırken gittikçe patavatsız oluyorsun.

Ama güzel tarafı, gençlik-çocukluk zamanlarındaki gibi üzülüp kendini kahretmiyorsun.

Ben buyum diyip yoluna devam ediyorsun. 

Yani her şey bizim elimizde, ya istemediğin her şeye evet diyip hayatından dakika dakika çalmalarına izin vereceksin ya da tam tersi.

Çok iyi insan olmalıyım, 

Asla kalp kırmamalıyım, 

Herkes beni sevsin,

Sevelim sevişelim vs... diye fazla da kasmaya  gerek yok, zaten kaçışı imkansız o büyük gün geldiğinde, yanlışlıkla öldürdüğümüz karıncalar için bile hesap verecekmişiz...

Bilmeyen varsa hatırlatıyım; dünyada bir insan başına düşen karınca sayısı bir milyon civarıdır.