Kafa ağırlığımızın yaklaşık 5 kg olduğunu öğrendiğimden beri, 

kafamı koyacak yer bulamıyorum.

Bunun ispatı;

Çocukların evde olmadığı bir gün, yere boylu boyunca uzanıp, sadece kafayı tartının üzerine koymaya bakar. 

Henüz denemedim ama yakındır!

Ama bir diğeri var ki ruh’un ağırlığı ile ilgili…

Bunu araştırma ihtiyacı duymadım, bence herkesin ruh’unun ağırlığı yaşadığı acılara göre değişim gösterir.

Ruh bazen  dünyadan bile ağır gelir…

Değişmeyen tek gerçek;

Geride kalanın ağırlığı terk edeninkinden çok daha fazla…

O’nu, ömrüne ne kadar kattığına bağlı…

Her şeyin sebebi fazla sevmek, fazla sahiplenmek…

Kendimize ait sanmak…

Hiçbir şeyin sahibi olamayacağımızı bildiğimiz halde bunu oldurmaya çalışmak…

Peki yaşanan acıların ardından tekrar hayata tutunmak……….

* * *

Hayata tutunmanın yolunu sen kendin bulacaksın.

İster örgü örerek…

İster bir hastaya çorba yaparak…

İster balık tutarak…

Kendin bulacaksın…

Ne yaparsan yap ama sakın hayatını, başka birinin üzerine kurma.

Ne annenin ne babanın ne arkadaşının ne çocuğunun ne de bir kedinin…

Bir şekilde seni bırakıp giderler.

Belki başka bir mahalleye belki başka bir şehre belki ebediyete…

Yani illa ki giderler.

Hele Ayşe’ye Mehmet’e tutundun mu işte o zaman yandın!

Hep araftasın demektir.

O seni beğenmiyorsa aynalara küsersin.

O seni sevmiyorsa, sen kendini bile sevemezsin.

Peki doğru olan bu mu?

Ben söyliyeyim;

Yanlış!

Hayatta önce “ben” diyeceksin.

Sen yoksan hiçbir şey yok.

Sen yoksan dünya yok.

Sen mutlu değilsen kimseyi mutlu edemezsin.

Önce kendini sev ve hayata bir başkasıyla değil sadece kendinle tutun!

Göreceksin elinin değdiği her şey yüzünü sana dönecek…

Kupkuru topraktan fışkıracak bembeyaz zambak çiçeği…

İnanırsan eğer, güneş bile  senin için doğacak.

Ama hayata tutunmanın yolunu sen kendin bulacaksın.

Yalnızlığın asaletini, gereksiz kalabalıklara değişecek kadar cömert olma!

Unutma ki;

Yalnız geldiğin dünyadan, yine aynı yalnızlıkla göçüp gideceksin…

Nisan 2018- Londra