Günümüzde bilgisayarda birkaç tuşla uçsuz bucaksız ormanlar varmış gibi göstermek, yapay göller yaratmak mümkün. Ama bir şehri ağaçlandırmak yüzyıl alıyor. Mekanlar video-televizyon hileleriyle, olduklarından farklı gösterilebiliyor. Toplum da ekranlarda bu yalanı görmek istiyor. Yapay haliyle kabullenmek daha kolay. Böylece; bol inkar ve  bolca tüketimle hayat devam ediyor.


Yemyeşil mekanlarda koşan, alışveriş yapan mutlu insanlar gösteriliyor. Gerçekte ne gösterecek  o kadar yeşil, ne de o kadar mutlu insanlar var. Bugün ‘Hayat’ demek tüketim demek. Satış  olursa yaşam var demek. Sanal ortamdan bakalım, sanalım, varsayalım ve alalım.


Oysa;  başka bir hikaye daha var:

Basra Körfezi’nde küçük bir ada ülkesi olan Bahreyn’de, çölün ortasında yalnız ama yemyeşil gösterişli bir ağaç var;  adı ‘Hayat Ağacı’. Ağacın yaşı 500 yıla yakın. Efsanesi, çok daha yaşlı olduğunu söylüyor. Çölün ortasında bu yeşil nokta, çok uzaklardan, hatta uzaydan görülebiliyor.


Tüm heybetiyle  mucizevi bir yaşam mücadelesi veriyor, direniyor. Yüzyıllardır onu ziyaret edenlerin gövdesine kazıdıkları onu yaralamış, ama yok edememiş. Sert çöl iklimine rağmen ve  herşeyden önemlisi, insana rağmen, olduğu yerde capcanlı duruyor. Ağacın kökleri  tatlısuyu 53 metreden alıyor ama  ağacın anlamı azalmıyor- Bir ülkenin simgesi.


Hayat Ağacıyla ilgili en ünlü efsane, Gılgamış’ın  ölümsüzlüğü arayışındaki yeridir. Destanda  ağaç,  “Cennet Bahçeleri’nin” yerini işaret ediyor.


Bu yaşayan anıtı,  yılda 50 bin turist ziyaret ediyor. İnanışa göre uzun yaşamak için ağaca dokunmak gerekiyor. Efsanenin gücü, bugün yaşadıklarımızı düşününce insanın ruhuna dokunuyor.


Araştırmalar bir zamanlar Bahreyn’in ağaçlarla kaplı olduğunu gösteriyor. Hayat ağacı da bu geçmişin hayatta kalan son temsilcisi. Ama Bahreyn, şimdi yeşil değil: Artık bir çöl.


‘Türkiye çöl olmasın’ diyen kampanyaların yanısıra; ‘Eskiden bu gördüğün yerler dutluktu evladım’ diyen dedeler, büyükler vardı. Dut ağaçları, bostanlar yok artık. Şimdi gençler ağaçlara sahip çıkmaya çalışıyor, betonlaşmaya karşı durmaya çabalıyorlar.


Bir ağaç,  Bahreyn’de, Lübnan’da olduğu gibi, bir ülkenin simgesi haline gelebiliyor. Bir ağaç, Gustav Klimt’in önemli eserlerinden biri olabiliyor. Bir ağaç, ülke kahramanı olarak karşımızda durabiliyor. Daha bir çok sembol halinde tarihte yer alıyor.  Eski bir dost gibi, bize her zaman hayat verebiliyor


3-5 tane ağaç kesiliyor diye savaş verilir mi? Evet; verilir. Birkaç ağaç önemlidir. Hatta bir tek ağaç bile önemlidir. Geçmişle geleceği, insanla doğayı, suyla havayı, havayla insanı biraraya getiren, barıştıran, bağlayan ve yaşatan sihirli bir hayat düğümüdür ağaç.

Gezi’ye bir de böyle bakalım mı?