Hüseyin Akyar'ın sözünü ettiği 'Yeni kıdem tazminatı tartışması'nı seyrettik. Ünlü uzmanımız Prof. Dr. Şükrü Kızılot'un gülücükler dağıtan yüzü önceliğimiz oldu. Hoca yasayı öve öve bitiremedi. Oğuz Haksever son saniye golü atmasa 'Çalışanların kaybı'ndan söz etmeyecekti. Hem de ne kayıp; 'Yarı yarıya'. Bu arada hiç kimsenin sözünü etmediği tehlikeye biz işaret edelim; sonuçta bu paralar bir zamanların Zorunlu Tasarruf'una dönüşür. 'Para pul olduktan sonra' kuyruklara girersiniz. Ne zaman mı? Çeyrek asır sonra. İçimizi acıtan Kızılot gibilerin inanılırlığını yitirmesi.
***
Ne Oluyor'da CHP'deki iç savaş ortaya kondu. Şirin Payzın'ın çağırdığı konuklar arasında öyle tipler vardı ki, eğer parti bunlarla ayağa kalkmayı umuyorsa, vah hallerine. Adam 'Eski tüfek marksist formüller' öneriyor. Çiçeği burnunda İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın bastığı havalar,  tekerleği patlatır. CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata'nın açıp kaçtığı konuşma bir dönemin 'Papirus Bar Solcuları'nı hatırlattı. Her zaman değer verdiğimiz Hakan Bayrakçı'nın seçim varsayımına bayıldık; 'Çalışırlarsa yüzde elliyi yakalarlar'. Diğer katılımcılar şaşırdı. Uzun süre Bayrakçı'nın yüzüne bakıp, 'Şaka mı yapıyor'a cevap aradılar.
...
İki kişiyi beğendik. CHP'de İstanbul İl Başkanlığı'ndan, milletvekilliğine kadar her görevde bulunan Berhan Şimşek gerçekleri vurguladı. İzmir'den bağlanan parti üyesi Neriman Fidan'ın üstüne basa basa vurguladığı 'Taban açılım politikasına karşı' şeklindeki doğrusu Şirin Payzın tarafından gürültüye getirildi. Oysa gecenin en önemli tespitiydi. CHP açılıma destek vermeyi sürdürdüğü oranda, oy kaybına uğrayacak. 'Partiyi şimdilerde -Yetmez ama Evet- diyenler yönetiyor' çıkışı yapan Berhan Şimşek'e aynen katılıyoruz.
***
Geçenlerde ucundan kenarından değindiğimiz konuyu -Faruk Loğoğlu'nun Washington bağlantıları- Müyesser Yıldız da dile getirdi. Konu CHP olunca, Arkadaşımızın yazısından bir bölümü buraya almayı arzuladık:
'l Yeni CHP'nin 'Kürt açılımı'nı iki isim götürüyor; Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ve Faruk Loğoğlu. Gazeteci-Yazar Yılmaz Polat'ın son kitabındaki bir bölümü aktaracağız; Türkiye'nin sıkıştırıldığı günler. Loğoğlu ve ekibi Beyaz Saray'a çağrılır. Ulusal Güvenlik Toplantı Salonu'na alınırlar. Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Stephan Hadley, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Org. Peter Pace, Dick Cheney'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Libby, Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor ve Beyaz Saray Bütçe Ofisi Yönetici Yardımcısı Mitchell Daniels çalışma masasının çevresinde oturmaktadır.
...
l Heyetimizi karşılayan Avrupa Masası Yöneticisi Daniel Fried bizimkilere Amerikan ekibinin karşısına konan üç koltuğu gösterir. Loğoğlu şaşırır. ABD'liler 3 Türk diplomatın oturacağı sandalyeye kadar düşünmüştür. Amma bu üç koltuğun hem biçimi değişiktir hem de ayak boyları kısadır. İlk bakışta misafir koltuğu gibi görünen yerlere oturunca, ABD'liler yüksekte kalır. Yılmaz Polat'a göre 'Belli ki, konukları psikolojik olarak baskı altına almayı düşünmüşlerdi'. Görüşme bir saat sürer.
...
l  Diyeceğim, yıllar sonra İsrail'le 'Alçak koltuk' krizi yaşadık ya; meğer bu işin ağa babası ABD, ilk 'Mağduru' Faruk Loğoğlu imiş!.. Acaba bu rapor edildi mi ve AKP iktidarı nasıl tepki verdi?
Okuduğunuz gibi Loğoğlu'nun Washington DC. bağlantıları kesilmiyor.

(Akşam gazetesinden alınmıştır)