İngiltere’nin en ünlü magazin dergilerinden biri olan “Hello”  artık ünlülerin gizli çekilmiş fotoğraflarını yayınlamayacağını açıkladı.

Zamanında, ünlülerin gizli çekilen fotoğraflarına milyonlarca sterlin ödeseler de, artık  bu tip fotoğraflarla ilgilenmeyeceklermiş.

Bundan böyle “Hello “ dergisinin sayfalarını, moda ve yaşam ağırlıklı konular süsleyecek.

Yeni değişiklik, satış oranını nasıl etkiler bilinmez ama okuyucu profilinin değişeceği aşikar.



Böyle birşey Türkiye’de olmaya kalksa, bırak okuyucu profilini ünlü profilleri bile değişir.

Her gün bir magazin programının yer aldığı televizyon kanallarının da, buna benzer bir karar aldıklarını düşünün...

Sıradan bir insan, kendi başına ayakkabı almaya bile zor giderken, ünlü insanlar(!) nasılsa kameralara güvenip gece kulübüne bile tek başına eğlenmeye gidebiliyor.

Dışarı çıktığında, gördüğü magazincileri görmekten hoşnutsuz havalarında, arabasına veya taksiye binip uzaklaşıyor.

Sabah, gazeteleri telaşla ve heyecanla açıyor, kendiyle ilgili bir haber daha yaptırmanın mutluluğuyla kahvaltısına devam ediyor.

Yeter ki haber olsun...

Bir tek vücudu güzel diye, her sene güneşlenirken her Allah'ın günü gazetede olan isimler var.

 Dünyada bu durumun bir örneğini daha bulamazsınız.

O kadar çok ne iş yaptığı ve niye ünlü olduğunu bilmediğimiz bir grup var ki

Bu sebeble, Türkiye’de magazin sektörünün değişmesi bir çok ünlünün(!) kabusu olabilir.



Onun için  Oktay Kaynarca isimli tiyatro ve dizi sanatcısı, balayı fotoraflarını çeken gazetecileri başbakana kadar şikayet etmesi, magazin basını tarafından büyük tepki topladı.

Haklılar, işine gelince haber yaptır, işine gelmeyince başbakana şikayet et.

Bir orta yolu olmalı, gerçekten üreten ve bu işe baş koymuş sanatçılar, sadece işleriyle gündemde olmak istiyor.

Bir bölüm var ki onlar şöhret hastası! Bir gün bile gazete de olmasa bunalıma giriyor.

Sokağa bile çıkmasa, gündeme gelmek istiyorsa sanal ortamda yazdığı bir kaç sataşma cümlesi bile yetiyor.

Bu iki sanatçı ve şöhret hastası grubun ayrımını yapmak da sanırım magaziciye ve okuyucuya düşüyor.

Kim bilir, belkide hiçbir şey üretmeden kendini ünlü koltuğuna oturtan isimlere, "dur" demenin zamanı gelmiştir...