Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Entegrasyonun olmaması o toplumda bir defa barışın, huzurun olmaması demektir. Barışın, huzurlu bir toplumun olabilmesi için entegrasyonun olmasında büyük fayda var'' dedi.

     Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Dışişleri Bakanlığında Türk işgücünün Almanya'ya göçünün 50. yılı kapsamında düzenlenen ''Göç Toplumu Nasıl değiştiriyor'' konulu açık oturuma katıldı.

     Başbakan Erdoğan, entegrasyona ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:

     ''Önce iki ilavede fayda var. Ben de biraz futbolla meşgul olduğum için... Futbolda öfke demeyelim de hırs diyelim. Ben arkadaşımın öfkeli değil de hırslı olarak futbolu oynadığını zannediyorum. Çünkü ben de futbolu çok hırslı oynardım. Hırsı olmayan zaten başarılı futbolcu olmaz. Bu birinci yanı. İkincisi hamam meselesi... 61'de Almanya'da hamam yoksa, ama bugün Almanya'da hamam var. Bu da Almanya için ayrı bir kazanımdır. Artık ben bakıyorum ki Almanlar da Türklerle beraber bu hamamlardan istifade ediyorlar. Böyle güzel bir gelişme var.''   

     -''Dünyada çifte vatandaşlığın yaygın olduğu bir dönemi yaşıyoruz''   

     Barışın, huzurlu toplumun olabilmesi için entegrasyonunun olmasında büyük fayda olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

     ''Tabii entegrasyon noktasında konuşmamda da ifade ettiğim gibi..önemle vurguluyorum. Entegrasyonun olmaması o toplumda bir defa barışın, huzurun olmaması demektir. Barışın, huzurlu bir toplumun olabilmesi için entegrasyonun olmasında büyük fayda var. Tabii bu entegrasyon, aynı zamanda katılımcılığı da getirecektir. Katılımcı bir toplum, inanıyorum ki demokrasinin ortaya koymuş olduğu hakları elde etmede de çok büyük imkanları doğuracaktır.

     Bunun başarıldığı bir toplum, işte o ileri adımları atabilme noktasında, kalkınma noktasında çok büyük bir performansı yakalayacaktır. Kaldı ki demokrasiyle birlikte hak ve özgürlüklerin egemen olduğu bir dünyada, ben özellikle de şu anda kendi kardeşlerimin burada ifade ettiklerini paylaşıyorum. Belki burada değerli mevkidaşımla farklı düşünüyor olabiliriz, ama bunu bir zenginlik olarak görüyorum. Artık dünyada çifte vatandaşlığın yaygın olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bugün Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde bile, malum Fransa'da çifte vatandaşlık anlayışı var. Bunun dışında yine aynı şekilde çifte vatandaşlığa olumlu yaklaşarak ele alanlar var. Tabii buna hala olumlu bakamayanlar da var.''   

     -''Zaten kendini bir kenara itenler, itiyor''-  

     AK Parti iktidarı olarak çifte vatandaşlığa sıcak baktıklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

     ''Bundan hiç çekinmiyoruz, bu konuda çok rahatız. Hele hele şu anda Almanya ile böyle bir adımı atmamız halinde, Almanya'dan gelecek, bizden vatandaşlık talep edecek bir Alman vatandaşına bizler seve seve Türk vatandaşlığını da veririz. Çünkü bu aramızdaki dayanışmaya, güce, birlikteliğe daha da büyük katkılarda bulunacaktır, daha da bunu zenginleştirecektir. Dünya zaten artık büyük bir köye dönüştü. Bu büyük köyü küçültmenin hiçbir bir anlamı yok.

     Zaten kendini ayırt edenler, kendini bir kenara itenler, itiyor. Onlarla da bizim işimiz yok. Ama biz güçbirliği yapanlarla, bu dünyayı gerçekten huzurlu bir ortama çevirmek isteyenlerle beraber, o belki kağıt parçası olarak görünüyor, ama hiçbir zaman o pasaport bir kimlik inkarını getirmez. Aslında o bir dostluğun, bir barışın sembolü olarak cepte bulunacaktır, elde bulunacaktır. Onun için böyle bir vatandaşlık anlayışını, böyle bir entegrasyon yapısını doğrusu ben de savunuyorum ve bunu teşvik ediyorum.'' 

'Irkçılık ve ayrımcılık kadar, asimilasyonun da insanlık suçu olduğu konusunda Almanya ile hemfikiriz. Biz, entegrasyonu kayıtsız şartsız destekliyor ve teşvik ediyoruz''

-''Anadili kadar Almanca konuşan, Almanya'nın sporuna, sanatına, bilimine, ekonomisine, edebiyatına, sinemasına önemli katkılar sağlayan Türkiye kökenli vatandaşlarınız var''

-''Fatih Akın'ın filmleri, Almanya'nın olduğu kadar Türkiye'nin de gururu. Türk Milli Takımının kalesini hedef almadığı sürece, Mesut Özil'in attığı her golle bizler de havalara uçuyoruz''

-'' Küreselleşen dünyada, farklılıkları reddeden fanatik yaklaşımlar değil, mutlaka ve mutlaka barış, bir arada yaşama, dayanışma kazanacaktır en sonunda. Medeniyetlerin çatışması tezi mutlaka boşa çıkacak, medeniyetlerin ittifakı dünyaya hakim olacaktır''  

''Tüm belgelerini, bilgilerini, somut delillerini ortaya koyduğumuz halde, Avrupa'nın kimi ülkelerinde terör örgütünün faaliyetlerine karşı gösterilen müsamahaya hiç ama hiç anlam veremiyoruz'' -''İnsanlığa, demokrasiye ve barışa kasteden terör örgütüyle mücadelede Türkiye'nin yalnız bırakılması, vicdanları yaralamakta, Avrupa ülkelerinin inandırıcılığını sarsmaktadır'' -''Dışarı', 'raus' sözcüğüne muhatap olacak en son millet, Türklerdir. Daha da ötesini söylüyorum; Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine en büyük desteği vermesi beklenen, vermesi gereken ülke Almanya'dır'' -''Ne Almanya Türkiye için 'acı vatan'dır, ne de Türkler, Almanya için 'göçmen işçiler'dir. Bizler, tarihin bizi her açıdan yakınlaştırdığı iki ayrı milletiz. Biz birlikteyiz. Yani, 'wir sind zusammen''

 

TERÖRE MÜSAMAHA GÖSTEREN ÜLKELER

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tüm belgelerini, bilgilerini, somut delillerini ortaya koyduğumuz halde, Avrupa'nın kimi ülkelerinde terör örgütünün faaliyetlerine karşı gösterilen müsamahaya hiç ama hiç anlam veremiyoruz'' dedi.

     Erdoğan, Almanya Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığında ''Almanya'ya Göçün 50. Yılı'' nedeniyle düzenlenen etkinliğe katıldı. Erdoğan, bakanlığa gelişinde Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile birlikte 1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması'nın orijinal metnini inceledi.

     Burada yaptığı konuşmada, tarihin, insanların yaşadığı dönemle, gördükleriyle ve ulaşabildiği coğrafyadaki gelişmelerle sınırlı olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

     ''Tarih, bilgilerimizi, muhayyilemizi ve sınırlarımızı aşan uzun bir süreci ve karmaşık bir tecrübe birikimini kapsar. Almanya ile Türkiye'nin tarih içindeki kesişme noktaları da son 50 yıldan ibaret değildir.

     Tüm Almanya vatandaşlarının şunu çok iyi bilmesini isterim; Türklerle Almanlar, 30 Ekim 1961'den itibaren birbirini tanıyan, birbiriyle tanışan ve yol arkadaşı olan milletler değildir. 12. yüzyılda, Roma Germen imparatorlarının Haçlı seferleri, yol üzerinde Türklerle tanışmanın vesilesi olmuştu. 16. yüzyılda, Osmanlı Devleti ile o günkü Almanya arasında ilk resmi temaslar başlatılmış, sonrasında da bu temaslar kesintisiz devam etmişti. Daha da önemlisi şudur; yaklaşık 100 yıl önce, Osmanlı Devleti'nin dağılmasıyla sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı, adeta Almanya ile Türkiye'nin kader ortaklığı yaptığı bir mücadele olmuştur''   

     -''Ne Türkiye ne de Almanya tarihi, birbirinden bağımsız olarak yazılamaz''-

     Türklerin, Süveyş Kanalı Savunması, Hicaz Mücadelesi, Sarıkamış Taarruzu ve Çanakkale Zaferi'nin, Alman askerlerinin ve Alman kumandanlarının bizzat görev üstlendiği mücadeleler olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

     ''Ne Türkiye ne de Almanya tarihi, birbirinden bağımsız olarak yazılamaz. Esasen, 1961 yılında, Almanya'nın ihtiyaç duyduğu iş gücünün büyük çoğunluğunu Türkiye'den sağlaması da işte bu ortak tarihin bir neticesidir.

     Siyasi ve askeri sahada birbirini bu kadar yakından tanıyan iki millet, ülkelerinin kalkınma mücadelesinde de ortaklık yapmaktan kaçınmamıştır. Dikkatinizi çekiyorum; 2010 yılında Türkiye ile Almanya arasındaki dış ticaret hacmi 25 milyar avroya ulaştı. 2011 yılının sadece ilk yarısında 16 milyar avroluk ticaret gerçekleştirdik. Almanya için Türkiye, Türkiye için de Almanya en büyük ticaret ortağı olma vasfını koruyor.''  

     -Almanya'dan beklentiler-   

     Alman iş adamlarının, Türkiye'deki 4 bin yatırımla, en büyük uluslararası yatırımcı olma özelliğine sahip olduklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, yine Almanya'da, 72 binin üzerinde Türkiye kökenli işverenin, 33 milyar avro ciro hacmiyle, 350 bin kişiye istihdam sağlayarak Almanya ekonomisine katkıda bulunduğunu ifade etti.

     Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

     ''Açık söylüyorum; ne Almanya Türkiye için 'acı vatan'dır, ne de Türkler, Almanya için 'göçmen işçiler'dir. Bizler, tarihin bizi her açıdan yakınlaştırdığı iki ayrı milletiz. Biz birlikteyiz. Yani, 'wir sind zusammen'.

     Hiçbir milletin buna muhatap olmasını istemeyiz, ama 'dışarı', 'raus' sözcüğüne muhatap olacak en son millet, Türklerdir. Daha da ötesini söylüyorum; Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine en büyük desteği vermesi beklenen, vermesi gereken ülke Almanya'dır.

     Türkiye'nin uluslararası tezlerine sahip çıkması, Kıbrıs meselesinden 1915 olaylarına, Avrupa Birliği müzakerelerinden terörle mücadeleye kadar her alanda iş birliği yapması beklenen ülke Almanya'dır.''   

     -''Küçük düşünmek, Avrupa Birliğine yakışmaz''-   

     Almanca cümleyi kurmasının ardından ''Kusura bakmayın Almancam pek iyi değil'' diyen, Erdoğan, Avrupa'daki Türk nüfusun, bugün bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin nüfusundan kat kat fazla olduğunu belirti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

     ''Bizi anlamasını, bize destek vermesini umduğumuz, tarihten ve bugünden kendimize yakın gördüğümüz Almanya'nın, Avrupa Birliği sürecinde bize daha güçlü şekilde destek vermesini bekliyoruz. Hele hele tüm belgelerini, bilgilerini, somut delillerini ortaya koyduğumuz halde, Avrupa'nın kimi ülkelerinde terör örgütünün faaliyetlerine karşı gösterilen müsamahaya hiç ama hiç anlam veremiyoruz. İnsanlığa, demokrasiye ve barışa kasteden terör örgütüyle mücadelede Türkiye'nin yalnız bırakılması, vicdanları yaralamakta, Avrupa ülkelerinin inandırıcılığını sarsmaktadır.

     Hükümetler, iktidarlar gelip geçicidir... Bizler bu koltuklarda ebediyen kalıcı değiliz. Er veya geç bu koltukları teslim edeceğiz. Tarih, popülizm yapanları, günü birlik politikaları tercih edenleri ve küçük siyasi hesaplar yapanları değil, erdemli davranarak sorumluluk üstlenenleri ve büyük düşünenleri kaydeder.

     Küçük düşünmek, Avrupa Birliğine yakışmaz. Küçük düşünen liderler ise Avrupa Birliğini küresel bir aktör haline getiremez. Bizim beklentimiz, Almanya'nın büyük bir vizyon ortaya koyarak Avrupa Birliğinin geleceği için öncü rol üstlenmesidir.''

IRKÇILIK KADAR ASİMİLASYON DA İNSANLIK SUÇU      

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Irkçılık ve ayrımcılık kadar, asimilasyonun da insanlık suçu olduğu konusunda Almanya ile hemfikiriz. Biz, entegrasyonu kayıtsız şartsız destekliyor ve teşvik ediyoruz'' dedi.

     Erdoğan, Tempodrom'da düzenlenen ''Türkiye'den, Almanya'ya İş Göçü'nün 50'inci yılı'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada, Almanya'daki Türk nüfusun, hiç kuşkusuz Almanya için de Türkiye için de çok önemli bir imkan olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:

     ''50 yıl önce Almanya'ya gelen ilk nesil, emekleriyle, alın terleriyle, ortak bir geleceği Alman dostlarıyla birlikte inşa ettiler. Bugün artık 4'üncü nesilden söz ediyoruz. Anadili kadar Almanca konuşan, Almanya'nın sporuna, sanatına, bilimine, ekonomisine, edebiyatına, sinemasına önemli katkılar sağlayan Türkiye kökenli vatandaşlarınız var. Fatih Akın'ın filmleri, Almanya'nın olduğu kadar Türkiye'nin de gururu. Türk Milli Takımının kalesini hedef almadığı sürece, Mesut Özil'in attığı her golle bizler de havalara uçuyoruz. Alman filmlerinde, dizilerinde, Alman edebiyatında Türkiye asıllı Almanya vatandaşlarını gördükçe seviniyor ve umutlanıyoruz. 50 yıl önce göçmen işçi olarak gelenler, bugün artık Alman toplumunun ayrılmaz birer parçası oldular. Onlar, ne kadar işçiyse, o kadar da insan. Onlar, ne kadar emekçiyse, dilleriyle, kültürleriyle, gelecek tasavvurlarıyla o kadar da insan.''   

     -''Ben de Alman vatandaşlarını, Türk vatandaşı olmaya davet ediyorum''-   

     Her türlü ayrımcılığı, ırkçılığı, horlamayı, fırsat eşitliğine aykırı uygulamayı, antisemitizm kadar İslamafobiyi de reddettiğine vurgu yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

     ''Almanya makamlarının da bizlerle aynı hassasiyeti paylaştığını biliyor, bu insanlık suçlarıyla ortak mücadele edeceklerine yürekten inanıyorum. Irkçılık ve ayrımcılık kadar, asimilasyonun da insanlık suçu olduğu konusunda Almanya ile hemfikiriz. Biz, entegrasyonu kayıtsız şartsız destekliyor ve teşvik ediyoruz. Türklerin, Almanca'yı öğrenmelerini ve en iyi şekilde konuşmalarını teşvik ediyoruz. Alman vatandaşlığına geçmeyi teşvik ediyor, özendiriyor, Türkiye'deki haklarını muhafaza ederek tüm Türkiye kökenli kardeşlerimizi Alman vatandaşı olmaya çağırıyoruz. Ben de Alman vatandaşlarını Türk vatandaşı olmaya davet ediyorum. Takdir edersiniz ki entegrasyon tek taraflı değildir. Entegre olunan tarafın da, ana dilin öğrenilmesine, öğretilmesine; kültür ve geleneklerin muhafaza edilmesine saygı duymasını bekliyoruz. Birlikte yaşama kültürünü ne kadar yüceltirsek, geleceğin de o kadar aydınlık olacağına kalpten inanıyoruz.''   

     -''Teşekkür ederim (Danke Schön)''-   

     ''Mevcut sorunları demokrasi, hukuk ve insan hakları çerçevesinde aşacağımızı biliyorum'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:

     ''Küreselleşen dünyada, farklılıkları reddeden fanatik yaklaşımlar değil, mutlaka ve mutlaka barış, bir arada yaşama, dayanışma kazanacaktır en sonunda. Medeniyetlerin çatışması tezi mutlaka boşa çıkacak, medeniyetlerin ittifakı dünyaya hakim olacaktır. Biz buna inanıyor ve bunun için gayret sarf ediyoruz. Almanya toplumu içindeki her bir Türk'ün, geldiği medeniyet itibariyle, Alman dostlarıyla aynı idealleri paylaştığını biliyorum. 50 yıl önce gelenler, bu topraklara sadece emeklerini değil, iyi niyetlerini de akıttılar. 50 yıl önce gelenler, çok muhteşem bir başarı sağlayarak, gurbeti artık sılaya dönüştürdüler. 50'inci yıl etkinlikleri vesilesiyle, ilk nesle, onların çocuklarına, torunlarına ve şimdi de torunlarının çocuklarına, Türkiye adına, ülkem ve milletim adına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Alman makamlarına, özverili, sağduyulu, anlayışlı gayretlerinden ve entegrasyona verdikleri katkılardan dolayı ayrıca şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Konuşmama son verirken, tekrar etmekte fayda görüyorum; Her yıl yaklaşık 4 milyon Alman'ın ülkemde turist olarak bulunması bize ayrı bir gurur veriyor. Bu halklarımızın bütünleşmesini... Ve birinci sırada Almanya'nın bu noktada yer almış olması bizi ayrıca geleceğe olan umutlarımız noktasında güçlendiriyor. Ve inanıyorum 'Biz Birlikteyiz (Wir Sind Zusammen) Teşekkür ederim (Danke Schön).''

AA