Suriye’de yaşanan gerginlik pek çoklarına göre Ortadoğu’ya iki ayrı alternatif sunan Türkiye ile İran arasındaki bölgesel rekabeti kızıştıran bir konu. İran’ın nükleer programı, ABD’nin radarlarını Türkiye’ye konuşlandırdığı füze sistemi de iki ülke arasındaki öne çıkan sorunlardan biri. Taraflar bu gerginliğe karşın dostluk mesajları vermeyi ihmal etmiyor, söylem düzeyinde Tahran ve Ankara arasında ılık rüzgarlar esiyor. Peki ama durum gerçekten böyle mi? İki ülke birbirine nasıl bakıyor?

İstanbul’da TASAM’ın düzenlediği 5. Türkiye-İran Çok Boyutlu Bölgesel Güvenlik toplantısında Türkiye-İran ilişkilerine dair bazı ipuçları verdi.

Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi geçtiğimiz yıllarda 10 milyardan 16 milyar dolara yükseldi. Türkiye’ye gelen İranlı turistlerin sayısı da artarak üçüncü, dördüncü sıraya yükseldi. Ama iki taraf arasında güven arttırıcı önlemlere ihtiyaç olduğu açık.

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy’a göre Ortadoğu’da iki kriz var ve bunların merkezleri İran ve Suriye. Batılı ülkeler, sıkışan ekonomileri için Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’da yeni bir liberal ekonomik kuşak oluşturmak istiyor. Buna paralel olarak bir güvenlik kuşağı oluşturma hedefi de var. Bunun bir ucu da Rusya ve Çin’i yalnızlaştırmaya gidiyor. Suriye’de yaşananlar bunun bir parçası ve Türkiye de bu değişimi destekleyen ülkeler arasında. İran’a yönelik askeri müdahale tehdidi de bu büyük resimle özdeşleşiyor.

Türkiye’nin bu tutumu İran için önemli bir sorun. Toplantıya katılan İran Uluslalarası Siyaset Araştırma Merkezi’nin Direktörü Mostafa Dolatyar, bu kaygıyı ifade etmekten çekinmedi. Dolatyar, Türk uzmanlara hitap ederken “Türkiye’nin Batı’nın Truva atı olmayacağından eminiz” derken bile aslında bu endişeyi dışa vurdu. İranlı uzmana göre Batı’nın hedefinde sadece Çin ve Rusya yok. Bölgenin yükselen güçleri Türkiye ve İran da Batı için çözülmesi gereken bir mesele.

Dolatyar, Körfez’deki İran korkusundan da rahatsız. “Bu ülkeler jeopolitik zayıflıkları dolayısıyla bizi bahane ederek Batı’dan destek almaya çalışıyorlar” diyor.

İranlı bir başka uzman Asya Pasifik Araştırmaları Merkezi Başkanı Jelal Kalantari Türkiye ve İran’ın ortak güvenlik kaygılarına değindi: “ABD’nin Afganistan ve Irak’ta yenilgiye uğraması Ortadoğu halklarının İslam’a ve demokrasiye dayalı bir kimlik arayışına girmesine neden oldu. 1950’lerde Ortadoğu halkları sömürgecilere başkaldırmıştı, şimdi Batı yanlısı rejimler hedef” derken, ABD’nin çekilmesinin doğurduğu boşluğu doldurmaya bölgesel güçlerin aday olduğuna dikkat çekti.

Bir Türk katılımcının benzetmesiyle Türkiye ve İran ilişkileri aralarında sadece bir yaş farkı bulunan iki erkek kardeşin ilişkisine benziyor. Taraflar birbirlerine karşı dikkatli davranıyor, birbirlerinin alanına müdahale etmekten kaçınıyor.

Görünüşe göre birbirine alternatif modeller olarak gösterilen Türkiye ile İran arasında birbirine zıt hedefler olduğu kadar ortak çıkarlar ve hedefler de var. İlişkilerin geleceğini farklılıkların mı benzerliklerin mi hayati olduğuna dair değerlendirmeler belirleyecek.

(TRT Haber)