Financial Times dünya sayfasında "İntihar bombacısı İstanbul'un turist bölgesine katliam getirdi" başlığıyla duyuruyor haberi. Haberde olayla ilgili ayrıntılar aktarıldıktan sonra şu yorum yapılıyor;

"Bombalama Temmuz'dan bu yana Türkiye'de yaşanan üçüncü büyük terör olayı. Cumhurbaşkanı Erdoğan komşu Suriye'deki iç savaşın artan etkileriyle ve büyük ölçüde Kürtlerin yaşadığı güneydoğu Türkiye'deki şiddetle karşı karşıya. Temmuz ve Ekim 2015'te Suruç ve başkent Ankara'daki bombalı saldırılarda en az 130 kişi öldü. Saldırılardan önce Türk gazeteleri IŞİD'den ilham alan ve örgüt tarafından eğitilen bir terör hücresi konusunda tekrar tekrar uyarılarda bulundu. Bombalama Türkiye'nin geniş gözetleme ve istihbarat ağının saldırıları önleme konusundaki kabiliyetini konusunda da soru işaretleri yarattı."

Gazete saldırganın Suriyeli olduğunun doğrulanması durumunda, bunun Suriyelilerin mülteci olarak girdiği Almanya'da da bir iç politika sorununa dönüşebileceği yorumunu yapıyor.

'Türkiye'nin önceliğini değiştirmeyecek'

Haberde görüşlerine yer verilen Avrasya Grubu'ndan Naz Masraff da "Ankara'nın tepkisi sınırlı olacak. Saldırının Türk hükümetinin PKK'ya karşı yürütmekte olduğu operasyonlar olan önceliğini değiştirmesi çok olası değil. IŞİD ikincil öncelik olarak kalmaya devam edecek" diyor.

Independent ise "IŞİD şimdi Türkiye'de turistleri hedef alıyor" başlıklı haberde saldırganın Suudi Arabistan doğumlu 28 yaşındaki Nabil-el Fadli olduğu bilgisi yer alıyor.

Olayla ilgili ayrıntılara ve görgü tanıklarının ifadelerine yer veren Independent "IŞİD'in geçen yıl başkent Ankara ve Suruç'taki saldırılarından sonra İstanbul'daki bombalama İslamcılar'ın Türkiye'deki saldırılarını genişleteceği korkularını tetikledi. Ankara uzun süredir Türkiye ve Suriye arasında ileri geri geçiş yapan cihatçılara karşı yeterli önlem almamakla suçlanıyordu.' diyor.

'Birkaç cephede savaşmanın getirdiği yük'

Gazete ayrıca "Hükümeti eleştirenler hükümetin en iyimser bakışla ihmalkar davrandığını, en kötümser görüşle de bu tür hareketleri görmezden geldiğini, hatta 'derin devlet' unsurlarının IŞİD'le işbirliği yaptığını söylüyordu" ifadelerine yer veriyor.

Hükümet yetkililerininse bu suçlamalara "tüm dünyanın IŞİD'in oluşturduğu tehlikeye karşı geç uyandığını ve Batılı ülkelerin Suriye'ye giden yabancı cihatçıları durduramadıkları için kendi hataları nedeniyle haksız bir şekilde Türkiye'yi suçladığını söyleyerek yanıt verdiği" belirtiliyor.

Independent "Türkiye'nin ülkenin güneydoğusunda PKK'ya karşı savaştığını da belirtiyor ve "Bazı uzmanlar Türk makamlarının birkaç cephede aynı anda savaşmanın getirdiği yük nedeniyle zorlandığına inandığını söylüyor" diyor.

'IŞİD Türkiye'ye dikkatli davranması gerektiğine inanmıyor'

Independent yazarı Patrick Cockburn de Sultanahmet saldırısıyla ilgili bir analiz kaleme almış. "IŞİD artık Türkiye'ye dikkatli davranmaya ihtiyacı olmadığına inanıyor" başlıklı yazıda dikkat çeken satırlar şöyle:

"Türkiye daha tehlikeli bir hale geliyor. Ama Ortadoğu ve Kuzey Afrika da öyle, IŞİD'in intihar timlerini gönderebileceği her yer. Saldırının arkasında IŞİD varsa, bunun tek bir saldırı mı yoksa yeni bir saldırı dalgasının başlangıcı mı olduğunu bilmek önemli. IŞİD Temmuz'da Kobani'nin yeniden inşasına yardım etmeye giden 30 Türkü öldürdü. Ekim'de de Ankara Garı'nın önündeki 100 barış eylemcisini.

"IŞİD bu şekilde Türkler ve Kürtler arasındaki çatışmalara geri dönüşü tahrik eden siyasi gündemi oluşturmayı başardı ve bu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Kasım'daki seçim başarısının zeminini hazırladı. Saldırı muhtemelen Türkiye'nin 21 milyar Dolar gelir getiren turizm endüstrisini hedef alıyordu ve devamının geleceği tehdidini de içeriyordu."

"Türkiye ABD baskısı altında, isteksizce uçaklarını Suriye'deki IŞİD hedeflerini bombalamaya gönderdi ve Türkiye içindeki IŞİD hücrelerinin üyelerini tutukladı. Hükümet pek bir şey yapmamış olabilir ama bu durum, IŞİD gönüllülerinin IŞİD denetimindeki bölgelere gitmek için Türkiye-Suriye sınırını engelsiz geçtikleri yıllardan çok farklı."

"Suriyeli Kürt güçlerin ilerlemesiyle 550 millik (880 km) sınırın büyük bir kısmı kapanmış durumda. Tük hükümeti Kürt güçlerinin IŞİD'in Türkiye'ye son giriş-çıkış noktası olan 100 kilometrelik sınır hattını kapatmak için Fırat'ın batısına geçmesine izin vermeyeceğinde ısrarlı."

'IŞİD'in önlemlere misillemesi'

"Dünkü saldırının olası bir nedeni, IŞİD'in Türk devletinin kendisine karşı alacağı herhangi bir önleme misillemede bulunacağı yönünde bir uyarı yapmak olabilir. Bunu yapacak araçları kesinlikle var çünkü IŞİD'in bin ya da daha fazla savaşçısı Türk ve Türkiye'nin içinde de örgüte yoğun destek veren kesimler var. "

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisi genel seçimleri kazandığında ülkesindeki gücünü arttırdı. Ancak Türkiye'nin Suriye'deki nüfuzu, hem ABD'nin hava gücüyle desteklenen Suriyeli Kürtler, hem de geçen Kasım'da dikkatle planlanmış bir pusu gibi görünen olayda bir Türk jetinin savaş uçağını düşürmesinden sonra Türkiye'ye aşırı bir düşmanlık besleyen Rusya tarafından tehdit altında. Suriye'deki Rus askeri varlığı Türkiye'nin oradaki Kürtlere karşı harekete geçme tehdidinde bulunmasını zorlaştırıyor."

"IŞİD artık Türkiye'nin faaliyetlerine karşı resmi hoşgörüyü korumak için dikkatli davranması gereken bir yer olmadığı sonucuna varmış olabilir. Suriye'deki savaşın sona ereceğine yönelik hiçbir işaret gözükmezken, bu son İstanbul bombalaması çok daha kötü katliamların habercisi anlamına gelebilir."

'Türk devletinin kalbine sembolik darbe'

Guardian yazarı Simon Tisdall da "IŞİD'ın turist bölgesindeki bombalı saldırısı Türk devletinin kalbine sembolik bir darbe vurdu" başlıklı bir makale kaleme almış.

IŞİD'in Suruç ve Ankara'da düzenlediği bombalı saldırıları hatırlatan yazar İstanbul'daki saldırının "IŞİD ile Batı ve Arap ülkeleri arasında artan çatışmada Türkiye'nin ne kadar tehlikeli bir konumda olduğunu doğruladığı" yorumunu yapıyor.

Tisdall şöyle devam ediyor:

"Ancak Türkiye giderek artan oranda Suriye'deki iç savaş ve Sünni Müslüman aşırılığa karşı bölge genelinde yürütülen mücadelede ateş hattına çekilse de, Türkiye'nin kavgacı ve çabuk sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan inatla başka bir düşmana, Kürtlere odaklanıyor. Tekrar seçimin sıcağında geçen yaz kasten yükseltilen bu çatışma Erdoğan'ın saplantısı, kör noktası ve başlıca önceliği"

"Teröristler İstanbul'un meşhur turist bölgesi Sultanahmet'e saldırmaya hazırlanırken bile, Türkiye'nin Başbakanı ve Erdoğan'ın sadık yardımcısı Ahmet Davutoğlu yanlış yöne bakıyordu. AKP'nin haftasonundaki bir toplantısında güvenlik güçlerinin bölgenin halkı Kürt azınlığın yaşadığı yerlerdeki ölümcül operasyonlarının süresiz devam edeceğini söyledi."

'Güvenlik fiyaskosu'

"Şu sonuca varmak kaçınılmaz: İstanbul'daki katliam tamamen Erdoğan'a yüklenecek bir diğer zarar verici ve maliyetli bir güvenlik fiyaskosu. Kürt tehdidine odaklanmanın yanlış yönlendirilmiş ve siyasi amaçlı olup olmadığı ya da Suriye ve Irak'tan yükselen terörist belaya daha çok acil ilgi gerekip gerekmediği konularında münasebetsiz sorular sorulacak.

"Bu tür bir politika değişikliği Türkiye'nin müttefiklerince memnuniyetle karşılanır. Erdoğan'ın neo-İslamcı hükümetinin uzun süredir Suriye lideri Beşar Esad'ı devirme amacını paylaşan militan Sünni Müslüman gruplara gizli destek verdiğinden şüpheleniliyor. Türk güvenlik kurumlarının IŞİD ile bağlantıları bulunduğuna ve IŞİD'in Suriye petrolünü Türkiye üzerinden ihraç ettiğine dair ısrarla çıkan ve hep reddedilen haberler vardı."

Simon Tisdall "Erdoğan'ın Kobani kuşatması sırasında IŞİD'le savaşan Suriyeli ve Iraklı Kürtlere yardımda etmekteki isteksizliğinin Batılı müttefiklerini kızdırdığını ve Erdoğan'ın uzun direnişin ardından, Amerikan baskısı altında geçen yıl koalisyon uçaklarının IŞİD'e karşı saldırılarda Türk hava üslerini kullanmasına izin verdiğini" söylüyor.

Yazar Erdoğan'ın ayrıca AB ülkeleri tarafından "Suriyeli mültecilerin kuzeye Avrupa ve Kuzey Amerika'dan IŞİD'e katılanların güneye akışına engel olmazken, Kürtlerle kan davasını sürdürmekle suçlandığını" belirtiyor.

Tisdall "Sonuçta Erdoğan Türkiye'nin Yunanistan ve Balkanlara göçen Suriyeli mültecileri önlemek adına daha çok şey yapması için 3 milyar dolarlık AB mali yardımıyla satın alındı" diyor.

Turizme etkileri

İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın haftasonunda sınırda IŞİD'e yeni önlemler alındığını ve Türkiye'nin IŞİD bağlantılı oldukları şüphesiyle 2,896 kişinin yakalandığını ya da sınırdışı edildiğini söylediğini anlatan yazar makalesine şu satırlarla son veriyor:

"Bu önlemler IŞİD teröristlerinin Türkiye'ye geçişine veya Türk sempatizanları örgüte katmasına ya da İstanbul ve başka yerlerde görülen vahim sonuçlara yol açmak için kuzeye, Avrupa'ya doğru gitmelerine tamamen engel olamaz. Böyle bir istikrarsızlığın Türkiye'nin karlı turizm endüstrisi üzerindeki olumsuz psikolojik ve ekonomik etkisini de hafifletemez. Geçen yılki IŞİD saldırılarından sonra Tunus ve Mısır’da olduğu gibi Türkiye'nin bir tatil yeri olarak cazibesi ağır yara aldı. Teröristler İstanbul'u, özellikle de Sultanahmet Camii ve Aya Sofya'nın bulunduğu Sultanahmet semtini hedef alarak Erdoğan'ın Türk devletinin karışık duygular içindeki kalbine ölümcül, maliyeti büyük ve hepsinden daha önemlisi sembolik bir darbe vurdu"

Danimarka'da mültecilerden para istenecek

Guardian'ın dünya haberleri sayfalarında dikkat çeken bir diğer haber de Danimarka'nın iltica başvurusu yapmak isteyen mültecilerden, barınma masrafı karşılığında değerli eşyalarını verme zorunluluğu getirmeye hazırlanması.

Parlamentodan bugün geçmesi öngörülen yasaya göre, mülteciler başvuru yaptıklarında yanlarındaki paranın 10 bin krondan (1500 ABD doları) fazlasını barınma masrafları için ödemek zorunda kalacak.

Habere göre yasanın tasarı halinde mültecilerin nikâh yüzükleri ya da günlük yaşam için gerekli saat gibi değerli eşyalarını vermeleri gerekiyordu. Ancak eleştirilerin ardından bu maddeler tasarıdan çıkartıldı.

Guardian Birleşmiş Milletler'in yasayı eleştirdiğini ve korku ve yabancı düşmanlığını körükleyebileceğini söylediği ifade ediliyor.